TV Ekranları bildiğiniz gibi... Evlenme proğramları, çeşitli gençleri özendirici yarışmalar, her türlü suçu teşvik edici, özendirici yayınlar...
Hava kirliliğinden değil; haya kirliliğinden şikayetçiyiz...
Yaşadıkları zaman dilimi içerisinde; Bataklığı, yanlışlığı farkında olarak, yahut farkında olmadan besleyenlerin, bataklığın büyümesinden, rahatsız edici boyutlara ulaşmasından şikayetçi olmaya hakları var mıdır.? Böyle olan insanlar daha sonra bataklığın yetiştirdiği her şeyden; en fazla şikayetçi olmaktadırlar. Bakın etrafınıza ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Senelerce ailelerimizin içerisine girerek bir çok TV dizilerinde halkımızın hiçbir değer yargısı ile bağdaşmayan kontrolsüz yayınları, izletmediler mi? Daha kırsal kesimde hayatın ne olup, olmadığını anlamaya çalışan saf ve bozulmamış zihinleri; ne olduğu belirsiz, kendi yaşantımızla alakası olmayan bölümleri ile insanımızı esir almadılar mı? Sonra içeriğinde işlenen her türlü ahlaksızlığın normal bir davranış gibi, gösterildiği bölümleri ile adeta halkımızı esir aldılar.
Sosyal hayatın temelini oluşturan, aile hayatını sarsan; Yalancılığı, iftira atmayı, dedikoduyu, kapı dinlemeyi; normal bir davranış gibi sunanlar; bireylerin özeline giriliyor, diye; en çok şikayetçi olanlardır.
Sevilen bir yıldıza; rol icabı da, olsa; yanlış yaptırıyorsanız; O, rol sayesinde, O suçun reklamını yapıyorsunuz, demektir. Örneğin, uyuşturucu kullandırmak, gibi...
Bugün, o tür yapılan yayınların davranış biçimlerinin bozulmasına etkisi olmadığını kimse söyleyemez. Daha bir, çok nedenin de katkısı ile insanımızın birbirine karşı sevgisi ve saygısı kalmamıştır. Daha acımasız, daha katı, daha sinirli, daha tahammülsüz, birbirini anlamayan, birbirine sabretmeyen, her alanda olumsuz örneklerini gördüğümüz binlerce yaşanan olaylar. Trafikten tutun, aile içi şiddete, aile içi ahlaksızlığa kadar? sahtekarlık, hırsızlık, dolandırıcılık,? v.s. Bu toplumun böyle olmasında acaba bizim de katkımız oldu mu, diye toplumu her alanda yönlendiren sorumlu kişi ve kuruluşlar düşünüyorlar mıdır?
Ben sanatımı yaparım, gerisine karışmam, diyen sanatçılar, yapımcılar; Sosyal bir hayatın parçası olduklarının farkında mıdırlar? Mensubu oldukları toplumun, değer yargılarının neler olduğunu yeteri kadar biliyorlar mı? Bu değer yargılarını yıpratmanın kime, ne faydası var? Eğer, değer yargılarını biliyorlar ve O, değer yargılarını temelden sarsan yapımlara imza atıyorlar ise; O, zaman bu toplumu meydana getiren değer yargılarına karşı, savaş açmış olmuyorlar mı? O, zaman onlara sormak gerekmez mi? Sizin amacınız nedir?
Bu konuda, denetleyici durumda olan resmi kuruluşlar; yeteri kadar denetim yapıyorlar mı? Toplumun ahlaki değerlerinin yıpranmaması için; çaba sarf ediyorlar mı?
Bu yapımların içerisine bir de; Devleti hedef alan, terör örgütünün reklamını yapan, yapımları eklerseniz, Çıkın işin içinden... Bağımlılık yapan maddelerin rol icabı da; olsa,reklamının yapılması da; işin başka bir boyutudur...
İşte yapılan tartışma ve o tartışmanın içeriğinde bahsedilen olumsuzlukların toplumu nasıl etkilediği ortada. Öğrenme de dikkatin ne kadar önemli olduğu bellidir. Tüm izleyenler bu tür yayınları çok dikkatli izlemektedirler. Bir nevi oradaki tüm ayrıntılar beyinlerine mermere yazılan yazılar gibi etki etmektedir.
Ulusal yayınların, yayın akışı içerisinde olan, bu tür yapımların; en ince noktasına kadar denetlenmesinden yanayım. Yetkililer, görev başına...
Yapımcıları, bir kez daha uyarıyorum. Yaşadıkları bu toplumun değer yargılarını alt üst etmenin kendilerine ne yararı vardır. Eğer bilerek yapıyorlarsa; amaçları nedir? Bilmeden yapıyorlarsa; bir an önce bu hatalarından dönmelidirler. Birilerinin bunlara hata yaptığını, anlatması gerekir...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?