Herkese merhabalar ben diyetisyen Şeyma Kayaş, sizin için son zamanların en çok araştırması yapılan D vitamini hakkındaki çalışmaları anlatmaya geldim. Hazırsak başlayalım!
D vitamini eksikliği genç kadınlarda çok sık görülen ve Türkiye’de 2009 yılında yapılan bir araştırmada üreme çağındaki kadınların D vitamini eksikliği sıklığı %54.3 olarak bulunmuştur.
Türkiye’de her 2 kadından 1 tanesi D vitamini eksiliği yaşamaktadır. Vitaminler, insan vücudunun sağlıklı şekilde büyümesi ve gelişmesini sağlayan, yaşamın devamı için gerekli olan besin öğeleridir. D vitamini günümüzde artık bir hormon olarak kabul edilmektedir. Gelin hep beraber neden hormon olarak kabul edildiğine bir bakalım.
Anne karnından çıkan bir bebeğe yaptığımız ilk eylem nedir? Tabi ki anne sütü ile beslemektir. Hayatımız boyunca süt ürünlerinin zengin kalsiyum içeriği sebebi ile kemik sağlığı için en önemli besin grubudur. Peki yaşamımız boyunca sofralarımızda süt, yoğurt ayran ve kefiri ne kadar yer veriyoruz?
Az veya çok elbette tüketiyoruz ama sizce kalsiyumu vücudumuz kullanabiliyor mu dersek bu noktada D vitaminin devreye girdiğini biliyor muydunuz?
D vitamini vücudumuzda eksik ise ne yazık ki kalsiyum metabolizmasını düzenlemesinde sorumlu olduğundan süt ürünlerinin faydasını kemiklerimize sağlayamıyoruz. Vücudumuz D vitamininden yoksun ise besleme ile aldığımız kalsiyumun ancak %10-15’i ve fosforun ise %60’ını vücudumuza katabilmekteyiz. D vitamini seviyelerimiz normal ise bağırsaklardaki kalsiyum emilimi %30-40’a, fosfor emilimi ise %80’e yükselmektedir.
Aynı zamanda D vitamini eksikliği kaslarda ağrı, sabah uyandığımızda sanki bütün gün sırtımızda taş taşıdık da yorulmuşuz gibi bir yorgunluk, hemen sinirlenebilme, depresyon riskinde artış, kanser, kardiyovasküler hastalıklar, uyku bozuklukları, hipertansiyon, diyabet huzursuzluk, kas tonusunda azalma, iskelet ağrıları, yürümede aksama, yetişkinlerde özellikle osteomalasi, osteoporoz ve çocuklarda raşitizme sebep olabilmektedir.
Hanımlar buraya dikkat!
D vitaminin vücutta aktif hale gelmesini östrojenin hormonu sayesinde olur. Özellikle menopoz sürecinde östrojen hormonunun azalması ile birlikte kemik mineral yoğunlukları azalmaya başlar ve osteoporoz riskinde artış görülür. Osteoporoz, kemiğin kitlesinde azalma ve buna bağlı olarak kemik dokunun kırılgan hale gelmesi oluşan bir tablodur.
Menopoz sonrası kadınların kemik mineral yoğunluğu her yıl yaklaşık %1 azalmaktadır. Osteoporoz görülme sıklığı; yaşlanma ile artmakta olup 50-59 yaş arası kadınlarda %40-55, 60-69 yaş arasında %75 olarak yapılan araştırmalarla bulunmuştur. Menopoz öncesi vücudumuzu ve özellikle kemiklerimizi iyi beslememiz için bolca D vitamini ve kalsiyumdan zengin beslenmemiz çok önemli.
Son yıllarda en çok hangi hastalıklar yaygın dersek aklımıza ilk gelen hastalık şeker hastalığı yani diyabet gelmektedir. Özellikle tip 1 diyabet; genç veya çocukluk çağında görülen diyabet türüdür. Son yıllarda artan tip1 diyabetin bile D vitamini ile ilişkisi üzerine çalışmalar yapılmış ve sonuçlar oldukça şaşırtıcı etki de bulunmuştur. Çalışmalar bize şunu diyor; çocukluk döneminde D vitamini alımı tip 1 diyabet gelişme riskini %80 azaltmakta ve D vitamini eksikliği yaşan çocukların tip 1 diyabet riskini %200 arttırdığı bulunmuştur.
Peki D vitamini bu kadar önemli iken vücudumuza D vitamini nasıl ve hangi yollardan sağlarız?
D vitaminin iki ana formu vardır. Bunlar; D3 vitamini (kolekalsiferol) ve D2 vitamini (ergokalsiferol)dir. D3 formu güneş ışığı ile D2 formu beslenme yolu ile vücudumuza alınmaktadır. Yiyeceklerle aldığımız D vitamini yağlarla birlikte emilip vücuda taşınmaktadır. D vitamini eksikliğiniz var ise beslenmenize özellikle somon, uskumru gibi yağlı balıklar, yumurta sarısı ve süt ürünleri eklemeniz önemlidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki D vitamini yağda eriyen bir vitamin olduğundan yağsız diyetlerde emilimi oldukça azalmaktadır.
Beslenme yolu ile D vitamini seviyeleri çok yükselmemekle birlikte ciltte sentezlenen vitamin
D3 formu kişinin D vitamini düzeyini belirlemektedir. D vitaminin temel kaynağı güneş ışığıdır ve yeterince faydalanılırsa ilave D vitamini almaya gerek yoktur. En iyi D vitamini sentezi için öğle saatlerinde olmaktadır. Haftada 2-3 defa el, yüz ve kolları 5-15 dakika güneşe tutmanın vücudun D vitamini ihtiyacını karşılamak için yeterli olduğunu destekleyen pek çok çalışma bulunmaktadır.
Peki güneşe çıktık diyelim ve güneş kremi kullandık sizce cildimiz D vitamini alıyor mu?
Ne yazık ki hayır. Otuz faktörlü güneş koruma kremlerinin ciltte D vitamini üretimini %95-%98 oranında azalttığı bilinmektedir. Ayrıca pencereden gelen güneş ışınları da vücudumuzda D vitamini üretimini engellemektedir. Unutmayın ki hava kapalı bile olsa vücudumuza güneş ışınları ulaşabilmektedir. Bol bol D vitamini için güneş görmek yeterli. Eğer D vitamini takviyesi kullanmak istiyorsanız hekiminize başvurarak size en uygun D vitamini desteğini alabilirsiniz. Sağlıkla, mutlulukla ve huzurla kalın. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…