Başlıkta kullandığım tabir aslında ülkemizde ?gençlik nereye gidiyor? şeklinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ülkede genç olmak zordur hakikaten. Ailenin, akrabanın, mahallenin ve toplumun bütün gözü gençlerin üzerindedir. Onların gelişimi ve iyi yetişmesinden çok, bir hatalarında hemen üzerine çullanmak ve acımasızca eleştirmek için dört gözle onları takip ederiz. Ebetteki bu durum kötü bir niyet taşımamaktadır, lakin bu gençleri de leylekler başka yerlerden getirmedi. Gençler bizim evlatlarımız ve onları doğrudan veya dolaylı olarak bizler yetiştirmekteyiz.
Herkesin malumu üzere Anadolu´da bir söz vardır ?armut dibine düşer? diye. Yetişkinlerin hali ne ise gençlerimizin ve çocuklarımızın hali de odur. Yetişkinler sütten çıkmış ak kaşık da, gençler karalar içinde dersek yanılırız. Gelin toplumun durumunu birlikte analiz edelim. Sadece meseleye dikkat çekmek için şu beş husus üzerinde bir tefekkür yapalım.
-Birinci husus; hemen hepimiz gençler ve çocuklarla ilgili başlarını telefon ve bilgisayardan kaldırmadıklarından dem vurmaktayız. Eyvallah bu durum zahiren el hak doğrudur. Lakin onların gözüyle baktığımızda farklı gözükmektedir. Bizler daha çok kazanma uğruna çocuklarımıza ve genlerimize oyun alanı veya vakit geçirecekleri bir alan mı bıraktık. Her taraf bina, işyeri ve dükkânlarla çevrelenmiş durumda. Önce çocuklarımızın bütün oyun alanlarını ellerinden aldık, sonrada onların elindeki telefon ve bilgisayarları eleştirmeye başladık. Betonlaşmış şehirler ve vicdanlar içinde gençleri ve çocukları bizler telefon ve bilgisayara yönelttik.
- İkinci husus; gençlerin sürekli dışarlarda olması ve eve geç gelmesinden dem vurmaktayız. Evet, keşke çoğu kez gençler eve erken gelse ve akşam yemeği birlikte yenilse ve sonra tüm aile fertleriyle birlikte Türk İslam ailesine yakışır vakit geçirilse. Lakin hakikat bu değil. Bütün yetişkinlerin izlediği yarışma programları ve diziler hangi gence bir gelecek vizyonu çizmekte, aile kavramını hatırlatmakta ve ahlakını yüceltmektedir. Bilakis tamamen yıkıcı, bozucu ve dejenere edici bu programları yapan, televizyonlarda oynatan, onlardan para kazanan, bunlara müsaade eden ve bunları göz kırpmadan izleyenler biz yetişkinler değil miyiz.
- Üçüncü husus; gençlerin evliliğe soğuk baktığından dem vurmaktayız. Muhakkak ki sağlıklı bir toplumun temel taşı ailedir. Peki ailenin bu temel taşı şu günlerde, hemen her televizyon kanalında ve internet sitelerinde rezilce bir şekilde programa dönüştürülen ve şov kaygısına kurban edilen bir duruma getiren biz yetişkinler değil miyiz. Yoksa bunları da gençlerimiz mi planlamakta ve bu program aralarına gençler mi reklam vermektedir. Yine bu rezil tertibatı gençlerimiz mi izlemektedir. Televizyonlarda sahnelenen evlilik programları ve boşanmalar hangi gence yuva kurmayı teşvik edebilir.
- Dördüncü husus; gençlerin tahammülsüzlüğü artık çekilmez hale geldiğinden şikâyet etmekteyiz. Tahammül bir insani vasıftır. Eyvallah varsa gençlerimizin kusuru konuşalım da, bu gençler nerede öğrenmektedir bu tahammülsüzlüğü. Stadyumlarda bir futbol maçında hakemin bir yanlış karar verdiğini düşünen yetişkinlerin ağza alınmayacak galiz küfürler ettiği, karşı takımın futbolcularının, yöneticilerinin ve hatta ailelerinin bile bu seviyesiz küfürlere muhatap olduğu hemen her gün görülmektedir. Bir araç herhangi bir nedenle yavaş gitse, hata yapsa vb durumda anında kavga eden biz yetişkinler değil miyiz. Demek ki tahammülsüzlük noktasında gençler bizleri örnek almaktadır.
- Beşinci husus; gençlerimizin ilgisiz ve lakayt durumundan dem vurmaktayız. İsteriz ki gençliğimiz hep ideal gençlik olsun, ama gel gör ki dediğimiz gibi armut dibine düşmektedir.
Evet, gençlerimiz dine lakayt durumda; çünkü İslam´ı ne okullarda ne ailede layıkıyla öğretmedik onlara. İslamın içinden onlarca din anlayışı lakırdılarını döktük gençlerin önüne. Allah´ın ne dediğinden çok biz ne diyoruz mantığını ön plana çıkardık. Camileri tenkit ettik, ezanları ıslıkladık ve sonuçta bu gençliği oluşturduk.
Evet, gençlerimiz okumaya ve düşünmeye ilgisiz. Ebeveyn ve öğretmenler olarak elimize kitapları hiç almadık veya çok azımız aldı, kütüphanelerde değil kahvehanelerde ve meyhanelerde daha çok göründük, ilmi değil; hırslarımızla hareket ettik, örneklerimiz kitabi veremedik ve sonuçta gençlerimizde bize benzedi.
Evet, gençler sanata lakayt ve ilgisiz. Yılda bilim ve bilinç muhtevalı kaç sinema filmi çektik. Yapılanlar belden aşağı küfürlerle dolu ve adı da komedi denilen müptezel ruhlu filmler. Milyonlarca yetişkinin izlediği bu filmlerin gençliğinden kimse şikâyetçi olmasın.
Evet, gençlerin ahlaki problemleri var. Ahlaklı bir gençliği olan toplumlar ilerlemenin ve terakkinin öncüsü olurlar. Ancak onlara ahlakı öğretecek büyükler lazım. Rüşvetin, faizin, yalanın, gayr-ı meşrunun, tacizin, mafyanın, sahtekârlığın vb kol gezdiği bu toplumda, hemen her gün şu saydığımız hususlarla karşılaştığımız yerde gençlerden beklentimiz biraz fazla değil mi? Müşterisine adil davranmayan tüccarın evladı, vatandaşa dürüst olmayan memurun çocuğu hangi ahlak üzere yetişsin?
Evet, gençlerle diyalog kuramıyoruz ve bizi pek anlamıyorlar. Anlamazlar gençler bizi. Zira devlet büyüklerinin her gün birbirine küfür ettiği, din adamlarının birbirine iftira attığı, üniversitede kürsü sahiplerinin birbirlerinin kuyusunu kazdığı, işadamlarının ihale kovaladığı, bürokratların ali cengiz oyunları oynadığı, ahlaksızlığın sokaklarda gösteriye döndüğü yetişkinleri anlayamıyorlar.
Daha neler neler?
Anadolu´da yaygın bir başka sözde şöyledir, ?ön teker nereye giderse arka tekerde onu takip eder?? Vesselam?