Bizim kültürümüzle bağdaşmayan Noel kutlamaları, her yıl başı tartışmalara neden olmaktadır. İnancı gereği tepki koyan vatandaşlar, bu dayatılan kültür baskısına da karşı durmaktadırlar. Piyasanın özellikle alışveriş merkezlerinin bunu geleneksel hale getirme gayretleri dikkatle izlenmektedir. Onlar yeni müşteri, yeni kazanç bakışı ile olaya yaklaşmaktadırlar. O nedenle tüketimi körükleyen her girişim onlar için önemlidir. İşin inanç tarafı onları pek ilgilendirmez.
Benim dikkatimi çeken başka bir uygulama da, TFF’nin her yıl dolaylı olarak yılbaşı günlerinde maç oynatmama geleneğidir. Bunu anlamak zordur. Çünkü başta İngiltere olmak üzere tüm futbol müsabakaları hafta sonu da dahil olmak üzere, etkinliklerine devam etmişlerdir. Bizde ise, ara verilir hale gelmiştir.
İnsanların noeli kutlayıp, kutlamama eylemleri kendilerini bağlar. Sorumluluk kendilerine aittir. Biz sadece Hz. Peygamberin bu konudaki ciddi uyarılarını bir kez daha hatırlatmış olalım.
Gelelim asıl meseleye
Her yılbaşı yaklaştığında; insanların kafalarında; hayallerinde, hep havadan para kazanma, bedava hayat yaşama, düşünceleri canlanır. İnsanoğlunun ne zaman hayallerinin önü kesilmiş ki? Milyonluk şans oyunları, piyangolar tamamen birçok insanın hayatını alt, üst eder.
Üstelik istatistikler de gösteriyor ki; kazanan konumundaki insanlar da pek mutlu olamazlar. Kısacası havadan gelen para, onlara mutluluk getirmez. Hayat standardını kendine göre ayarlamış olan insanları; zaten fazladan ve angarya olarak gelen, ilave paralar bozar. Belki de bir dizide sık, sık tekrar edilen ''para bizi bozar'', cümlesi bu anlar için kullanılmıştır.
Bizler, böyle bir mantık ve anlayışla büyüyen, genç nesillere; alnının teri ile para kazanmayı nasıl anlatacağız? En önemli kazancın; alın teri ile; helal olarak kazanılan para olduğunu nasıl söyleyeceğiz? Ne demek istediğimi, çevrenize bakınca; açıkça görebilirsiniz. Bugün, bu toplumun bazı hallerinden şikayetçi olan, öncelikle medya; bilerek ya da bilmeyerek bedava hayatın reklamını yapmaktadır. Dizilere bakın; sözde kötü adam imajı çizilen insanlar; hep bedavadan para kazanan, lüks içerisinde yaşayan, gücü elinde bulunduran, insanlar olarak tanıtılmaktadır. Bu yanlış tanıtım her gün, kafalarına değişik şekillerde işleyen; bir yanlış öğretim mekanizmasının tesiri altında kalan gençlerimiz için ne kadar tehlikelidir. Farkında mısınız!
Gençler, ne yapsınlar. Tehlike dolu bu yanlış eğitimin esiri olmaktadırlar. Ondan sonra uyuşturucu satmak, çarpmak, çırpmak varken; adam niye çalışsın? Hem de çok gülücük rakamlara… Lüks hayatın cazibesine kapılmış adamlar için; alın teri ile kazanılan paralar, gülücük rakamlardır. Bu gidişatın bir tehlike olduğunu memleketi yönetenler nasıl görmezler? Aynı hata, kadın cinayetlerinin, şiddetin yayılmasında da yapılmaktadır. Adamlar haber sunmak için değil, sanki şiddet olaylarının reklamını yapar, gibi haber sunmaktadırlar. Bunun farkında mıdırlar, yahut değil midirler, bilmiyorum. Ancak, yanlış şeylerin sürekli tanıtımını yapmak, aynı zamanda onları teşvik etmek, gibi bazen algılanmaktadır.
Gündüz kuşağı yayın anlayışı, almış başını gitmektedir. Üstelik ev hanımlarının evde oldukları zaman dilimine getirmektedirler. Sadece şiddet ve suçun reklamı yapılır hale gelmiştir.
Bedava kazancın reklamının yapıldığı, özellikle yılbaşı bileti, sayısal loto, toto, At yarışı, gibi dolaylı kumar alışkanlıkları toplumun aile hayatını direkt etkilemektedir. Resmen kumar, teşvik edilmektedir. Böyle zamanlarda; kazananlar ve kaybedenler açısından; çeşitli insan manzaraları karşımıza çıkmaktadır. Bazen basınımızı bile süsleyen ayrıntılar, ortaya çıkar. Bu konuları anlatan filmler, hikayeler, mizahlar, yazılır, oynanır, çizilir. Hepsi, apayrı bir insan manzarasıdır. Yıl başlarında kaybolan, kazanılan, yok edilen insan manzaraları. İçimizdeki insanların manzaraları dır. Hayaller, umutlar, pişmanlıklar, psikolojik sorunlar, intiharlar, v.s.
Bizim toplumumuzda, alt yapımız buna müsait olduğu için; yıpratıcı sonuçlar daha çok ortaya çıkmaktadır. Bedavadan kazanmak, bol, bol harcamak, arkası bitmeyecek gibi görünen bir mala sahip olmak. Bir, çok insanın hayallerini süsleyen cezbedici hayat budur. Nice gencecik fidanlar, bu yolda yok olmaktadır. Bir nevi çılgın tüketimin esiri konumundadırlar.
Belki, bu nedenle milyarlarca para harcıyoruz şans oyunlarına. Onların unuttukları bir şey vardır. Senelerdir, şans oyunlarına yatırılan paralarla neler yapılmazdı, neler… Binlerce insanımıza, iş yerleri, ekonomiye kazandırılan artılar, en önemlisi insanın kendi emeğine verdiği değer. O, şans oyunlarından başkalarına çıkan, paraları zaten katılımcılar tarafından verilmektedir. Başka bir deyişle; kimileri son parasını, kimileri ekmek parasını, kimileri çocuklarının rızıklarını, buralara yatırmaktadırlar. Böyle bir paranın bereketi olur mu? Böyle bir parayla kazanılan, kazanç sayılır mı?
Nice aileler darmadağın olmaktadır.
İnsanlar için, en önemli olanı kendi alın teri ile kazandıkları paralardır. Ancak, o paranın bereketi olur. Helal lokma olarak çocuklarının boğazından geçirmiş olur. Hem çok paranın rahat, huzur getireceğini nasıl garanti edebilirsiniz? Sonuçları ortadadır. Tam da; değerler öğretiminin tartışıldığı şu günlerde; yılbaşı savurganlığının, taklitçiliğinin, çılgınlığının, topluma neler kaybettirdiğinin irdelenmesi gerekir. Sonuçta; Vahşi Kapitalizmin, uygulama alanlarından biridir. Tüketicilerini kölelik zincirleri ile; sımsıkıya bağladığı zamanlardır. Kapitalizmin, bu tür etkinlikleri düzenlemesinin ana nedeni budur. Daha fazla sömürmek, daha fazla köleleştirmek...
Ben insanımıza alın teri ile kazanılmış para ile daha mutlu ve huzurlu olacaklarını söyleyebilirim. Yıllarca önce; bu halimiz, bir müzik parçasının sözleriydi; Uyu yavrum ninni, uyutayım seni, diye… Aynen, uyumaya, avunmaya, yalancı hayaller peşinde koşmaya devam…
Yıllar sonra pek bir şey değişmemiş. Sonuçta kazanan da aynı, kaybeden de aynı... Piyangolar, çekilişler, şans oyunları sadece uyumaktır. Onlardan elde edilen paraların sonuçları da ortadadır. Helal kazançtan ve alın terinden daha kıymetli bir gelir yoktur. Rahat, huzur, mutluluk arıyorsanız? Onları, helal kazançta bulabilirsiniz… Umarız, bu sene bu hayalperestliğe güvenenlerin sayısı azalır…
Yani hayal kırıklıkları, umutsuzluk sonuçta huzursuzluk, mutsuzluk, kargaşa, kaos demektir...
İnsanımız bu yanlıştan en kısa zamanda umarım döner. Doğruyu görür...