Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Birlikte Yaşamak

İnsan, toplumsal hayatını diğer insanlarla birlikte sürdürmek zorunda olan bir varlıktır. Hayat dediğimiz yaşama süreci, insanın kendisini diğer insanlardan soyutlamış tek başına ve çevre ile ilişkisi olmadan sürdürebilmesi mümkün olmayan bir özelliği barındırır. Bireyin, çevresiyle ilişki kurması, birçok şeyi paylaşması, yardımlaşması ve dayanışması hayatını devam ettirebilmesi açısından zorunludur. İletişimsiz bir şekilde, başkaları ile diyaloga girmeden, kendisini ifade etmeden veya başkasını dinlemeden hayatın sürdürülebilmesi bugüne değin görülmemiştir. Çok uç örnekler de olsa, az sayıda insanın, kendisini toplumdan soyutlayarak, kimsesiz ve sakin bir ortamda hayat sürmeye çalıştıklarına dair filmler izlemekteyiz zaman zaman. Bu örnekler de bile hayatın bir kısmı yine diğer insanlarla bir şekilde ilişkili geçmektedir. Bütün tecrübeler ve geçmiş hayatlar göstermektedir ki, insanlar toplum içerisinde birbiriyle ilişkili ve bağlantılı bir hayat sürdürmektedirler. Bu eşyanın doğası gereği böyledir.
Öyle ise birlikte yaşama zorunluluğu, insanları bir araya getirmek, ilişki kurmak ve bunların bileşkesinden bir toplumsal hayat üretmek zorundadır. Bu toplumsal hayat içerisinde herkesin mutlu, rahat ve müreffeh bir yaşam standartına ulaşmasının temini gerekmektedir.
Bireysel isteklerin, ortak bir kültür içerisinde yoğrularak, evrensel değerlerin süzgecinden geçen, onun kriterlerine uygun kültür ve birikimin oluşması ve işlerlik kazanması ile toplumla ters düşmeyen bir yaklaşım ortaya konulabilir. Bireylerin, kendi çıkarlarını korumak için her şeyi mübah görmesi ve kendi hesabına kazanç yazılması için her yolu denemesi birlikte yaşanılan hayatı ayrıştırmaya ve kamplaştırmaya sürükler. İnsanlar her ne kadar aynı toplum içerisinde veya aynı yerküre üzerinde yaşasalar da, birbirlerinin hakkını gözetmedikleri ve saygı duymadıkları sürece toplumsal ortak hedef olan çağdaş evrensel değerlerin egemen olduğu, huzurlu, mutlu ve müreffeh bir bir toplumsal birliktelik gerçekleşemez.
Birlikte yaşamaktan kasıt, bireylerin aynı toplum içerisinde, başkalarının hak ve özgürlerine zarar vermemek kaydıyla her birinin kendi istek ve arzularını gerçekleştirebilmesidir.
Birlikte yaşamak demek birlikte paylaşmak demektir. Birlikte çalışmak, birlikte yorulmak, birlikte kazanmak ve birlikte tüketmektir. Bu birliktelikteki paylaşım, eşitlikten öte adalet ölçüsü çerçevesindedir. Her bireyin katkısı, çabası, yorgunluğu ve alınteri oranındadır. Nimet ve külfet dengesinin sağlandığı zaman birlikte yaşamanın nimetlerinden faydalanılmış olunur. Külfetine katlanıldığı, yükün taşındığı oranda ve ölçüde nimetinden de faydalanmak gerekmektedir. Yükünü taşımayanların, külfetine katlanmayanların nimetten de faydalanma hakkı olmamalıdır. Ama az gelişmiş toplumlarda her ne kadar insanlar aynı toplum içerisinde birlikte yaşadıklarını ifade etseler de yükünü çekmedikleri nimetlere sahip olabiliyorlarsa orada huzur, rahat ve birliktelikte sıkıntı var demektir.
Birlikte yaşamak birbirine saygı duymakla başlar. Saygı ve takdir bireyin hal ve hareketlerinin toplum tarafından kabul gören bir yaşam şekli olmasıyla ifade bulur. Toplumun saygı duyması için, kimseye zararı olmayan, hatta katkısı olan, örnek davranışların sergilenmesi ile mümkün olur. Aksine bir davranış ve yaşayış şekli ise aynı toplumdan tepki ve infial görür. Bu durumun yaygınlaşması ise toplumda sevginin yerine nefreti yaygınlaştırır. Nefretin egemen olduğu toplumlarda ise bir arada olmak aynı ülküler için birlikte olmak demek değildir.
Uzlaşı kültürünün topluma egemen olduğu ve bireylerin bu kültürel yapı ile bir hayat sürdürdüklerinde toplumsal barış ve birliktelik sağlam temeller üzerinde yükselir. Bu kültürel yapının her birey tarafından özümsenmiş bir şekilde uygulanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Uzlaşmacı kültür yerine insanların bir kısmı ya da kendisi bir takım yararlar sağlayacak diye dayatmada ve zorlamada bulunması, kısa vadede o kişiye yarar sağlayabilir. Ama haksız kazanç er ya da geç hem kendisine hem başkasına zarar verir. Çünkü kendisinin hakkı olmayarak, dayatarak ve zorlayarak elde ettiğini yarın başkaları daha fazlası ile belki kendisine belki toplumun büyük bir kesimine uygulayabilecek bir fırsatı ele geçirebilir. Ertesi günü başka birisi. Bunun sonu alınamaz ve boyutu küçültülemez. Yanlışlıklarla doğrulara ulaşılamayacağından haksızlıkla haklı bir konuma sürekli sahip olunamaz. Bu çıkmaz yol, tüm toplumu içinden çıkılmayacak açmazlara sürükler. Birlikteliği ve dayanışmayı bozar, güveni sarsar, huzuru kaybettirir.
Ortak değerlerin ortak yaşam olduğu bir uzlaşıya ulaşmalı toplum… Toplumun bu kültürel yapısı hem birey bazında hem toplum bazında insanları huzurlu ve müreffeh bir ortama kavuşturur…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi