Muzaffer Karadağ

Muzaffer Karadağ

Ebeveynlerin, Çocuklarına Bırakabilecekleri En Kıymetli Hazine

Öğrenciler yazı yazmak istemiyor,

Öğrenciler ödev yapmak istemiyor,

Çocuklar, gençler çalışmak istemiyor,

Gençler yaşamlarının sorumluluğunu eline almak istemiyor.

Sorumluluk başarılı insanların gücüdür. Sorumluluğu alanlar gücü de alırlar. Sorumluluk bilinci cesaret verir, enerji, yapabilme gücü oluşturur. ‘’Bir insana kuvvet veren, işinde çalışmak ve ilerlemek gücünü veren sorumluluk duygusudur.’’(H. N. CASSON) Sorumluluk enerji işidir, enerjimizi nereye koyarsak orası gelişir. Sorumluluk insan olmanın gereğidir. Sorumluluk bilincine erememiş kişiler hazların ve heveslerin bağımlısı olur, hiçbir şey üretemez, bir şey gerçekleştiremezler. ‘’Sorumlu olmak özgür olmaktır. Sorumluluğu başkasına vermek mahkum olmaktır. (OSHO) Özgürlük, sorumluluk demektir. ‘’Sorumluluk bilincin yoksa hak talep edemezsin. Çünkü hakkın temelinde sorumluluk vardır.’’(İ. ORTAYLI)

Sorumluluk bilincine erememiş toplumlar kalkınamaz, vatanını, özgürlüğünü koruyamaz. Tarlada çiftçi, fabrikada işçi, sınırda bekçi, ameliyat masasında cerrah, laboratuvarda sabahlayacak bilim insanı bulamaz. Vatanımızın, milletimizin bekası sorumluluk duygusunu içselleştirmiş nesiller yetiştirmeye bağlıdır.

ÇOCUKLARDA SORUMLULUK DUYGUSUNUN OLUŞMASINI ENGELLEYEN NEDENLER:

BAŞKASINI SUÇLAMA HASTALIĞI: Erken çocukluk döneminde çocuk bir eşyaya çarptığında veya düştüğünde ebeveynler çarptığı eşyayı, yeri dövüyorlar, suçlu olarak eşyaları, nesneleri gösteriyorlar. Suçlu arıyor, çocuğu rahatlatıyor, hep başkasını suçluyorlar. Bu kültürle büyütülen çocukta sorumluluk duygusu oluşmuyor. Büyüse bile her sorunda başkasını suçluyor. Geri kalmış ülkelerde her sorun bir ayrışmaya neden olup, hep suçu başkasında ararken, gelişmiş ülkelerde her sorun bir öğrenme, bir birleşme, ortak akıl fırsatı olur, suçlu değil birlikte çözüm ararlar:

Küçük beyinler başkasını suçlar,

Orta beyinli insanlar kendisini suçlar,

Bilge insanlar kimseyi suçlamaz, çözüm ararlar. (EPIKTETOS)

YARDIM HASTALIĞI (HELİKOPTER EBEVEYNLİK): Çocuğun her işini ebeveynlerin yapması, çocuğun hiçbir zorluk yaşamasına, üzülmesine fırsat verilmemesi ve ‘’çocuğum hep mutlu olsun’’ zehri. Hep mutluluğu hedef konan çocuk; pısırık, güçsüz, aciz, beceriksiz, sorumsuz olarak büyüyor, özbecerileri gelişmiyor. Özbecerileri gelişmediği için özsaygısı-özgüveni yok oluyor. Öz güveni olmayan sorumluluk almaktan kaçınıyor. Her işi annesi tarafından yapılan çocuk, karşılaştığı en küçük zorlukta onu aşamayı denemiyor, evine kaçıyor. Sorumluluk alamıyor, sorumluluklarını yerine getiremiyor. Sorumluluğu almayan birinin olacağı şey kurban olmaktır. Kurban olarak hisseden birinin ihtiyaç duyacağı tek şey bahanedir.

‘’Yaşam acımasız ve zordur. Dünya kimseye borçlu değildir. Hayat herkesi kırar. Hayat en çok ta iyileri kırar. Kırıldığınız zaman önünüzde iki yol olur; Ya kaderin, annenizin-babanızın, eşinizin, patronunuzun kurbanı olursunuz, kurban rolünü seçersiniz. Ya da kırıldığınız yerden güçlenir, kalemi elinize alır, kendi hikayenizi kendiniz yazarsınız. Enerjinizi nereye koyarsanız orası gelişir. Çocuklarınızı ailenin sadece refahına değil, hayatına ortak edin ’’(A. BALTAŞ)

Sevgili Anneler, Babalar,

Çocuklara sorumluluk alanı bırakmazsanız, yetki alanı da bırakmamış olursunuz. Yetkisi olamayan çocuğun yetenekleri, becerileri, aidiyeti gelişmez, yetkin birisi olamaz. Çocukta girişimcilik engellenmiş olur ki çekingenlik, geri çekilme gelişir, ileride kabul görmek için özsaygısından taviz verebilir. Kendisine sorumluluk verilmeyen çocuk aileye aidiyet hissetmeyerek illegal guruplarda aidiyet ihtiyacını karşılamak ister. ‘’Bekleme salonunda gazete okuyan babanın yanında iki yaşlarındaki çocuk dakikalarca koltuğa çıkmak için çaba gösteriyordu. Babası hiç ilgilenmiyordu. Çocuğu kaldırıp koltuğa oturttum. Babası: Neden yardım ettin, çocuğumun çabasını, güçlenmesini engelledin. Çabasıyla başarma mutluluğuna ermesine engel oldun, diye bana çıkıştı.’’ (D.CÜCELOĞLU)

Çocuğun yapabileceği işlerde çocuğa yapılan yardım iyi niyetli görünse bile çocukların sorumluluk duygusunu yok eder. Kullanılmayan sorumluluk zamanla yok olur. Bir çocuğa yapılacak en güzel yardım onun zorlanarak ta olsa yapabileceği bütün işlerde ona yardım etmemektir. Çocuğun karşılaştığı zorluklar onun için en iyi öğrenme fırsatıdır. Çocuğun kendisinin yapmasını sağlayarak, güçlenmesine fırsat vermektir. Önemli olan çocuk için yaptıklarınız değil, ona yapmayı öğrettikleriniz ve zorlanarak ta olsa yapmasına fırsat vererek, yaparak öğrendikleridir. Yardım edilen çocuk, kendisinin çaba göstererek keşfetmenin mutluluğuna ermesi engellenmiş olur. Her işi anneleri tarafından yapılan çocuklar, okula başladıklarında yazı yazmak istemiyorlar.

ÖDÜL TUZAĞI: Ödüller, çocuklarda sorumluluk duygusu oluşmasını engelliyor. Araştırmalarda çocuklara en küçük davranışında ödül vermek çocuğun yaptığı o güzel davranışı bir süre sonra terk etmesine neden oluyor. Ödüller ilk zamanlarda kısa süreli fayda uzun sürede büyük zararlara yol açıyor. Çocuklar, ödül yoksa, çalışma da yok durumuna geliyorlar. Yaptıkları işten, çalışmadan zevk alamıyor, iş yapmayı sevmiyorlar. Ödüller, cezalar kadar zararlıdır; sonuç odaklıdır, çocuğu şartlandırır. ‘’Beni ödülle cezalandırma.’’(Ö. BOLAT) Asıl ödül insanların yaptığı işi sevmesi, yaptığı işten zevk alması, çalışırken kendisini kaybedercesine işine dalmasıdır. Buna ‘’Akış Hali, Akışta kalmak’’ deniliyor.

ŞAHIS VE SONUÇ ODAKLI ÖVGÜLER: Övgü bir yargıdır, bağımlılığa yol açar, çocuk sürekli onaylanma ihtiyacı hisseder, içdisiplini yok eder. Çocukların yargıca değil, rehbere ihtiyacı var. Çocuklarınızın zekasını(şahıs odaklı övgü), yaptığı işin sonucunu övmeyiniz. Zekası-şahsı övülen çocuk kibirli, bencil, hırslı olur, çalışmayı bırakır. Zaten başarılıyım, der. Çocuklarınızın çabasını övünüz. Çabası övülen çocuk çalışmaktan mutlu ve başarılı olur. Şahsı övülen çocuk başarısız olurum, korkusuyla sorumluluk almaktan kaçınıyor. Övgü sonuç değil süreç odaklı olmalı, çocuğun şahsı değil gösterdiği çaba-süreç övülmelidir. ‘’Beni övgüyle utandırma.’’(Ö. BOLAT) Öğretmenlerimizin İngiltere’de okul ziyaretinde İngilizce bilen Türk öğretmeni bir ders anlatır. Derste bir çocuğa ‘’aferin, harikasın’’ der. Ders sonunda okul müdürü ve oradaki yetkililer, öğretmenler Türk öğretmeni görüşmeye çağırırlar; ‘’bizim göremediğimiz, senin gördüğün ne vardı ki çocuğa o sözleri söyledin’’ derler. Türkiye’de çok kullanılan övgüler İngiltere’de yadırganıp, sorgulanıyor.

AŞIRI SERBEST BIRAKMAK: Araştırmalarda başarısız olmuş gençler ‘’keşke annem, babam beni bu kadar serbest bırakmasaydı, sorumluluk bilinci kazandırsalardı’’ demişlerdir. Sorumluluk erken çocukluk döneminden itibaren kazandırılması gereken hayati bir ihtiyaçtır. ‘’Sorumluluğun gelişmesi için çocuğun sorumluluk alabileceği bir ortamda yetişmesi gerekir. Bu yüzden doğduğun ev, okuduğun sınıf kaderindir. Sorumluluk almayı öğrenen çocuk, iş bitiren güçlü bir birey olur. Sorumluluğunu keşfetmemiş insan, yaşamında anlam bulamaz. Sorumluluk bilinci biz anlayışının temelidir. Kendini ‘biz’in bir üyesi olarak gören kişi ne yapması gerektiğini bilir.’’ (D. CÜCELOĞLU) Serbest bırakmak çocuğu yalnız bırakmaktır. Çocuk yeterli hissetmiyor kendisini. Doğru ebeveynlik davranışı şudur: YANINDA OLMAK, KARIŞMAMAK, her şeye müdahil olmamaktır.

KONTROL-DENETİM HASTALIĞI: Kontrol hastası ebeveynler, çocuklarını sürekli kontrol altında tutuyorlar. Çocuklarına sorumluluk fırsatı vermiyorlar, çocuklarını kendilerine bağımlı yapıyor, özgürleşmesini engelliyorlar. Çocuklar kendi başlarına bir iş gerçekleştiremiyor, çözmesi gereken hiç bir sorunu çözemiyorlar. Kontrolcü anne-babaların çocuklarında sorumluluk bilinci gerçekleşmiyor. Denetimin temelinde korku vardır, güvensizliğe yol açar.

MÜKEMMELLİYETÇİLİK HASTALIĞI: Mükemmelliyetçi anne-babaların çocukları sorumluluk almaktan kaçınıyorlar. ‘’Ya yaptığım iş mükemmel olmazsa annem-babam ne der’’ diye korkuyorlar, geri çekiliyorlar.

BAŞARISIZLIĞIN BİR SON GİBİ GÖSTERİLMESİ HASTALIĞI: Sadece başarı odaklı çocuklar yetiştirmeye çalışan ebeveynlerin çocukları ‘’başarısız olurum diye hiçbir sorumluluğu almak istemiyorlar. Sadece sonuç odaklı oluyorlar, süreci ihmal ediyorlar. Birçok bilim insanı yüzlerce defa başarısız olduktan sonra ancak başarıya ulaşabilmişlerdir. Eğitimde süreç sonuçtan çok kıymetlidir ve öğreticidir. Başarısızlıklar ders çıkarıldığı takdirde insanı geliştirir, öğretir, korkuyu yenmemizi sağlar. Beceri kazandırır, Öz yeterliliği artırır. ‘’Başarısızlıklar, yeniden denediğinizin delilleridir.’’ Önemli olan başarısızlıklarımızdan ders çıkarabilmek ve yeniden deneyebilmektir.

ELEŞTİRİ HASTALIĞI: Çocuklarını sürekli eleştiri ile terbiye etmeye çalışan anne-babaların çocuklarında sorumluluk bilinci gelişmiyor. Çocuk sorumluluk almaktan kaçınıyor, çocukta değersizlik hissi oluşuyor.

ÇOCUKLAR YOKSUNLUĞUN YOKSUNLUĞUNU ÇEKMİYORLAR: Her istediği anında alınan, her dediği yapılan çocuklar hiçbir şeyin özlemini yaşamıyorlar ve sorumluluk duygusuna ulaşamıyorlar. Konfor alanından başarı çıkmaz, konfor insanı çürütür, rahatlık en büyük bağımlılıktır. Konfora alışan çocuk sorumluluktan uzaklaşıyor. Konfor altındaki çocuk gelişmez. Çocuklar zora-zahmete katlanmayı yaşayarak öğrenmeliler ki sorumluluk bilincine erebilsinler. ‘’Zorluk dehayı uyandıran şeydir’’. Çocuk zora-zahmete katlanmadan potansiyeli ortaya çıkmaz.

HEDEFSİZLİK-AMAÇSIZLIK: Bir hedefi, ideali, hayali, tutkusu olmayan çocuklarda sorumluluk duygusu oluşmuyor. Hedefler, hayal, tutkular enerjimizi artırır, çalışmak için gerekçe oluşturur. Sorumluluk üstlenmek acısız olmaz. Ancak bu başarıya ulaşmanın tek yoludur.’’(J. ROSSMAN) Eğitimde başarıyı artırmak için erken çocukluk döneminden itibaren sorumluluk duygusunu içselleştirmiş, sorumluluk bilincine ermiş öğrenciler gerekir. Ailede, okulda çocukların sorumluluk alabilmeleri için yeni yollara ihtiyaç var.

Sevgili Anneler, Babalar,

Başarılı, güçlü, yaşamın zorluklarının üstesinden gelen bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız; Çocuklarınızı sorumlulukla ödüllendirin. Çocuklarda sorumluluk bilincinin yerleşmesinde en etkili olan ebeveynlerin sorumluluklarını yerine getirmesi, yaşantısıyla çocuklarına doğru örnek olmasıdır. Çocuğa ne yapacağı sık sık söylenmez. Onunla etkili sohbet edilir, sohbet içinde sorumluluk bilinci sezdirilir. Ona örnek olunur, çocuğunun kitap okumasını isteyen anne-babalar önce kendileri çocuğun yanında düzenli olarak, severek kitap okumalıdır. Çocuğumuzun olmasını istediğimiz kişiler olmalıyız.

Selam olsun sorumluluk bilincini içselleştirmiş çocuklar yetiştiren anne-babalara.

Bir çocuk yetişir, ülkemiz değişir.

Muzaffer KARADAĞ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Muzaffer Karadağ Arşivi