Şadiye Öztürk
KIŞ MEVSİMİ VE DİZİLER
Sonbahar bitti, kışla birlikte herkes evine çekildi ve günlük rutinine döndü. Sosyal hayatımız yavaşladı, sakinleşti. Hal böyle olunca evde daha çok televizyon izleniyor ve neredeyse her kanalda yeni diziler birbiri ardına başlıyor. Her gün yeni bir hikâye, yeni bir başlangıç… Ancak bazı diziler daha yolun başındayken finale gidiyor, bazıları ise uzadıkça uzuyor. Öyle ki dizinin ilk bölümlerinde gördüğünüz oyuncuları bir süre izlemezseniz, tekrar döndüğünüzde hem oyuncunun hem de konunun tamamen değiştiğini görüyorsunuz. Bu kadar uzatıp konuyu saçma bir hâle getirmelerinin sebebi nedir bilinmez.
Kış akşamları, işten gelinen, yemeklerin yenildiği, ailenin bir araya geldiği ve çay eşliğinde dinlenme zamanlarıdır. Dolayısıyla bu saatlerde izlediğimiz dizilerin daha kaliteli, aile yapımıza, gelenek ve kültürümüze uygun olmasını isteriz. Fakat televizyonu açtığımızda neredeyse tüm kanallarda benzer konular, birbirine benzeyen dizilerle karşılaşıyoruz. Oyunculara bakıp seçim yapmak istediğimizde bile, çoğu estetikten yüz ifadelerini kaybetmiş hâlde; gülüyorlar mı, üzülüyorlar mı anlamak güç.
“Nerede o eski günler?” diyoruz ister istemez. Nerede o eski diziler… Komşuluğu, yardımlaşmayı, aile bağlarını güçlendiren; mesaj taşıyan, anlamlı yapımlar… Süper Baba, Ekmek Teknesi, Çiçek Taksi, Mahallenin Muhtarları gibi sıcak, samimi ve hayata dair diziler artık yok denecek kadar az.
Eskiden bir akraba veya komşu geldiğinde birlikte dizi izlemek bir bahaneydi; şimdi ise biri misafirliğe geldiğinde diziyi açmaya çekinir olduk. Çünkü karşıya çıkacak sahnenin mahcup etmeyeceğinden emin olamıyoruz. Hatta eskiden dizi izlemek için komşuya gidilirken, şimdi misafir gelince diziyi kapatıyoruz.
Yine de ara sıra güzel yapımlar da çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde final yapan bir dizinin verdiği mesaj bunun güzel bir örneğiydi. Ne kadar zengin ve güçlü olursan ol, hayatın bir yerinde her şey değişebilir; yaşlanırsın, imkânlarını kaybedersin… Ama insan her nerede olursa olsun, her yaşta yeni bir başlangıç yapabilir. İyilik yapabilir, çevresini olumlu etkileyebilir. Bir kişi, birçok kişinin iyiliğe yönelmesine vesile olabilir. Final bölümünde verilen en güçlü mesaj buydu bence. Başta yazar Gülseren Budayıcıoğlu olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür etmek gerekir.
Ekonomik şartlar nedeniyle çoğu ailenin sinemaya, tiyatroya ya da konsere gitme imkânı kalmadı. Eskisi gibi ziyaretler de azalınca, soğuk havalarda evde geçirilen zamanın büyük bölümü televizyon karşısında geçiyor. Bu nedenle özellikle kış günlerinde, aile yapımıza uygun, örf ve adetlerimizi anlatan, bizlere bir şeyler katacak, ders çıkarmamızı sağlayacak dizilere çok daha fazla ihtiyaç var.
Gönlümüz ister ki hem keyifle izleyelim hem de kültürümüzü, değerlerimizi hatırlayalım. Özellikle gençlerimizi kendi örf ve adetlerimizden uzaklaştırmayacak yapımların çoğalması umuduyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.