
Şadiye ÖZTÜRK
NEDEN İNSANLAR KARAMSAR VE MUTSUZ OLDU?
Bugünlerde kiminle konuşsanız, herkesin dilinde aynı cümle:
“Dünyanın tadı tuzu kalmadı.”
Sosyal medyaya bakıyorsun öyle, arkadaşla komşuyla konuşuyorsun yine aynı… Hatta yurt dışında yaşayan bir arkadaşımla sohbet ederken o da aynı şeyi söyledi. “Sizin oralarda da mı böyle?” diye sorduğumda, şaşkınlıkla fark ettim ki bu hal sadece bize özgü değil. Yaş, cinsiyet, ülke fark etmiyor; neredeyse herkes aynı karamsarlığı, aynı umutsuzluğu yaşıyor. Özellikle gençler… Hayatın en heyecanlı, en cıvıl cıvıl dönemlerinde olmaları gerekirken içlerinde büyük bir yorgunluk, bir bezginlik var.
Peki neden?
Sorduğunuzda herkesin kendine göre bir cevabı var.
Kimi “ekonomik sıkıntılar” diyor, kimi “aile huzursuzluğu”…
Bir başkası “dünya adaletsiz” diyor, bir diğeri “hayat artık mücadeleye değmeyecek kadar anlamsız” diye düşünüyor.
Belki de hepimiz yakın zamanda fazlasıyla yıprandık.
Üst üste çok fazla şey yaşadık.
Önce bir darbe girişimi…
Her şey yolunda gidiyor sanırken bir anda altüst olduk. Ardından tüm dünyayı sarsan bir salgın geldi. Aylarca evlerimizde kapalı kaldık, sevdiklerimizi göremedik, okullar, işler, tatiller iptal oldu. Sosyal hayat bitti, insan ilişkileri zedelendi. O günleri şimdi düşündüğümüzde bile insan inanmakta zorlanıyor.
Tam her şey normale döner gibi olmuştu ki bu kez deprem vurdu.
Bir anda binlerce insan hayatını kaybetti, binlercesi evsiz kaldı. Hepimiz elimizden geldiğince yardım etmeye çalıştık, dualar ettik, destek olduk. Belki orada değildik ama oradaymış gibi hissettik. O acıyı, o çaresizliği hepimiz içimizde yaşadık.
Ve şimdi…
Dünyanın başka bir köşesinde savaşlar, zulümler, soykırımlar yaşanıyor.
Masum çocuklar, sivil insanlar ölüyor, aç kalıyor, işkence görüyor. Biz sadece izliyoruz… Elimizden bir şey gelmeyince içimizde derin bir suçluluk hissi beliriyor. Bir yanda açlıkla boğuşan insanlar, diğer yanda lüks içinde yaşayanlar. Bu kadar adaletsiz bir tablo karşısında, insan nasıl huzur bulabilir, nasıl mutlu olabilir?
Tüm bu yaşananlar ister istemez hepimizin psikolojisini etkiliyor.
Kimi bunun farkında, kimi değil ama bu dönemin ruh halinden kaçmak mümkün değil. Kimi zaman kendi dertlerimizi unutup dünyanın acılarına odaklanıyoruz. Kendi sıkıntılarımız önemsiz kalıyor, “Benim derdim ne ki?” diyoruz.
Böyle bir ortamda mutlu olmak, hayattan tat almak gerçekten kolay değil.
Ama yine de…
Selam olsun bunca yaşanmışlığa rağmen hâlâ gülümseyebilenlere,
Selam olsun umudu elden bırakmayanlara,
Selam olsun her şeye rağmen “güzel günler gelecek” diyebilenlere…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.