Gün gelir göklerden bir ses yükselir,
Özgürleşen o yol yüreklenir,
Bilinen sözlere mana yüklenir,
İnan dost
Alemi kurtaracak gücüne inan,
Galip gelecek kavgana inan,
Kardelen çiçekleri her yanda açmış,
Özgürlük zülümleri yenecek inan...
Ayasofyayı taştan yapılmış bir inşaat olarak görenler, kalbinin katılaşmış balçığı içinde tutkusuz ve duygusuz olarak bu dünyadan buharlaşıp gidecek olanlardır.
...
Hz. Bila l, bir gece ru yasında Hz. Peygamber (s.a.s.)´i go rdu . Resulullah ona, s o yle demis ti: "Beni ziyaret etmeyecek misin " Hz. Bila l, uyanır uyanmaz, hazırlıg ını tamamlayıp Medine yolunu tuttu. Medine´ye gece ulas tı. Oraya varınca Ravza-ı Mutahhara´ya yüzünü sürerek, burada Resul-u Ekrem´le birlikte gec irdiği gu nlerin hatırasını du s u nerek ag ladı. Bu sırada Hz. Hasan ile Hz. Hu seyin Bila l´i go rmu s , fecir vaktinde ondan ezan okumasını rica etmis lerdi. Bila l (r.a.) onların arzusunu yerine getirerek, Peygamber Mescid´inde ezan okumus tu. Bila l´in sesini duyan Medineliler, İsrafil suruyla uyandırılmış gibi yerlerinden fırlamıs ve ezanı dinlemeye bas lamıs lardı. Birinci şehadetten sonra Resulullah´ın risa letini ikrar eden şehadet tekrar okunurken, Hz. Peygamber´in kabrinden kalktıg ını tasavvur ederek evlerinden dıs arı fırlamıs lardı. O sabah, bütün Medine´ye, risalet devrini bu tu n canlılıg ı ile yas atan, herkesin hislerini cos turan, bu tu n mu slu manların Resul-u Ekrem´e kars ı duydukları sevgiyi canlandıran Bila l´in sesi idi.
Ayasofya´nın minarelerinden ezan sesi susturuldug u gu n, bizim Bilal´imiz de beldelerimizden gitti. Su leymaniye´den gelen, Ulu camilerden yu kselen, Selimiye´den yankılanan ezan-ı muhammediyeler, ne bizim go nlu mu zu n buruklug una, ne de Sultanahmet´in kardes inin suskunlug una merhem oldu.
Ayasofya suskun kaldıkça çocuklar yetim, n kadınlar dul ve tüm yig itler cesaretsizdir. Allah´ın aslanını kendine şiar edinenler, Ayasofya´da gök kubbeyi titreten sadayı duymadıkc a; bilsinler ki s anları lekelidir. Zira orası du nyanın yedi nefesinden biri olan İstanbul´un can damarıdır... Nitekim bu yu klerimiz derler ki dik durus du s manı yıpratır, su nepelik ise du s mana cesaret katar . Ayasofya´nın suskunlug u batıl du nyasının zalimce, sinsice, alc akc a emellerinin gerc ekles mesinde onlara cesaret vermektedir. Dâhilimizde de bilerek veya bilmeden bu kahpelere us aklık eden dalkavuklar ise kalemizin ve hanemizin tüm sırlarını ifs a etmektedir. O te yandan bunlara mukabeleyi istikrar safsatası u zerinden yu ru tu p, zahmeti ve mücadeleyi unutan bir nesil olus turup, tahtlarına devam etmek isteyen biz kılıg ına girmis s ahsiyetsizler de büyük bir gayret ve garabet içerisindedir.
İşte şu miskinler topluluğuna yüksek bir haykırış...
Yok mudur bu koca du nyada Ayasofya´da samimiyetle secde edecek dervis ...
Yok mudur bir kanunname kaleme alacak bir devlet bu yu g u ...
Yok mudur mihrabını s enlendirecek kalbi, yu zu ve sarıg ı bembeyaz bir imam...
Yok mudur durun, silkinin ve Ayasofya´ya yu ru yu n diyecek asil bir lider...
Yok mudur kimsesizlikten yıpranan minaresinde Allahu Ekber diyecek uzun boylu yig it ve bahadır bir mu ezzin...
Ey peygamber müezzini Bilal (ra) gel artık... Do k bizi meydanlara... Kırılsın kolu kanadı yasakların... Küffar dize gelsin... Roma´da surlar yıkılsın, Londra´da nehirler tas sın, Amerika sallansın dursun kasırgaların kucag ında... Yok mudur Bilal (ra) edebinde bir müezzin ki, elif gibi dimdik durarak Kabe´ye dog ru gu lu mseyip gu nes leri getirsin u stu mu ze... Allah desin ve minareler yeniden hayat bulsun sesinde... Allah desin Kudu s ve Mescid-i Aksa ayag a kalkıp selam go ndersin bu masum kardes ine... Allah desin ve I stanbul putları yere serilsin... Allah desin, ahrazlar bu lbu l kesilsin... Allah desin, ag maların go zleri gu nes leri aydınlatıversin...
U zu lme c og umuz unuttu seni belki, lakin senden vazgec meyeceklerde var. Kefenimiz yolunda, tabutumuz yolunda ve canımız yolundadır. Gelecek o gu n mutlaka. Bir Selçuklu kartalı gibi doğunun ve batının hâkimi olan nesil gelecek. Hangi dili konus ursa konus sun, derisi ve rengi ne olursa olsun mazlumların hamisi ve hakkın hizmetka rları gelecek. Bugu n bu davada ayakta kalan bir avuc olsa da yu reklerinde fatihin emanetinin as kı, Kudu s´u n kardes i ve Ka be´nin ahbabı olmaktan geri durmayan mücahitler, yarın hakkın sesini duyurmaya muvaffak olacaklardır.
Yok mudur suallerine birer birer cevaplar bulunacaktır. Dervis ler gu ruh gu ruh, mu ezzinler boy boy, nizamnameler sayfa sayfa gelecek ve o kutlu lider s ahadet parmag ını kaldırıp diyecek ki: Atamız fatihin emaneti Ayasofya artık hu rdu r. O hu r oldukc a I stanbul hu rdu r, Semerkant hu rdu r, Bag dat hu rdu r, Tebriz hürdür, Kahire hu rdu r, Tu rkistan hu rdu r, Trablusgarp hu rdu r, Endu lu s hu rdu r, Kosova hu rdu r, Bosna hürdür, Kırım hu rdu r, Kudu s hu rdu r ki; s ayet Kudu s hu rriyetle bulus mus sa arz-ı a leme saadet gelmiş demektir.
Bizim Ayasofya´ya bağlılığımız ve tutkunluğumuz sadece tarihin hal diliyle anlatılabilir. Ayasofya´nın yu zu gu ldu g u nde kalpler ferah, c ocuklar ebeveynli, kadınlar erli ve yig itler s anlıdır.
Ayasofya c ok bekledin, artık az bekle...
Bugün olmazsa yarın... Birgün mutlaka