Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

BATI EMPERYALİZMİNİN GÜDÜMÜNDEKİ EĞİTİM ÖĞRETİMDEN KURTULMALIYIZ

Eğitim ve Öğretim açısından; Ülkemizin çektiği sıkıntıların başında, Milli Eğitim politikasını bir türlü hayata geçirememiş olmamız gelmektedir. Eski yıllardan beri, bir çok ders müfredatı gereksiz bilgilerle; zaman aşımına uğramış bilgilerle dolu idi. Tarih, özellikle, Batı tarihi, olaylarını anlatmakta idi. Hatta kendi tarihimizle ilgili çok az bilgiden bahsedilmekte idi. Batı eğitim sisteminin orta öğrenimine baktığınız zaman, bizim tarihimizle ilgili bir bilgiye rastlamanız zor görünmektedir. Ancak, yüksek okul tahsili gereği bizim tarihimizle ilintili bir bölümde okuyan bir öğrenci, bizimle ilgili bilgilere ulaşmaktadır. Çok değil, o günleri yaşayan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır. Orta öğrenimde Batı tarihini bilemediği için; sene kaybeden insanlarımız olmuştur. Öğretmenler nedense; o konuda çok acımasız idiler. Evet, yanlış duymadınız, Batı tarihini bilemeyen gençlerimiz, sene kaybediyordu. Üstelik dersten değil, sınıfta kalıyordu. Düşünün ne kadar insan, eğitimden uzaklaştırıldı. Ne kadar zaman, emek, insan zayi oldu.
Senelerce, Tarih kitabı, değişmemişti. Yazarı da Emin Oktay idi. Hadi, Tarih neyse, ne! diyeceksiniz. Bilimi takip ettiği söylenen, öyle de olması gereken; fen bilgisi, kimya, fizik, kitapları senelerce aynı yayın evlerinin kitapları idi. Aynı yazarların senelere mal olmuş bilgileri, körpecik beyinlere, taze ve yeni bilgi diye aktarılıyordu. Öğretmen arkadaşlar, arasında komedi konusu olarak; şu ifade edilirdi; Kardeşim ben öğrenci iken aynı kitabı okudum, şimdi öğretmen oldum, öğrencilerime aynı kitabı okutuyorum. İşte, o zamanlar eğitimin gerçeği bu idi. O nedenle de ilmi seviyedeki hedef bir türlü tutturulamadı.
O dönemde Üniversiteler çok mu farklıydı Böyle bir orta öğrenimden gelen öğrenci için, Üniversitelerin de farklı olduğu söylenemez. Başka bir makalemde, o dönemdeki öğretim görevlilerinin nasıl seçildiğine dair, geniş açıklamalarda bulunmuştum. O eğitim yuvalarının da çok idealist olduğu, ilim seviyelerinin yüksek olduğu söylenemez. Bugün, zamanla Uluslararası kuruluşlar yeteri kadar değerlendirmeyi zaten yapıyorlar. Şimdi, kimse kalkıp da eskiden eğitim ve öğretim çok iyiydi, gibi laflar etmesin. Üstelik, hızlı eğitim mezunu öğretmenlerin, ders vermek zorunda olduğu o yıllarda; sadece öğrenciler okullara gelip, gidiyorlardı. Baskıcı, sindirilmiş bir öğrenci profilimiz vardı. Öyle bir öğrencinin atak, bitirici, çözümleyici, başarılı, olma durumu zordu. Zaten o imkanlar da yoktu. Bugün, Edebiyat derslerinde şiirlerini okuduğumuz bazı şairlerin adını bile anamazdınız. Yasaklayıcı zihniyet, müfredatları bile, belirliyordu.
Hal böyle olunca; bizim müfredat programlarımızda; onların hem tarihi ile ilgili, hem dilleri ile ilgili yeteri kadar bilgi ve eğitimi bulabilirsiniz. Belki bir, çok nedenden dolayı şu an geçerli olduğuna inanılan, İngilizce dersi ilkokul seviyesinden itibaren çocuklarımıza öğretilmeye çalışılmaktadır. Öğrenim sistemimizin vazgeçilmez bir unsurudur. Ancak, bunda da ne kadar başarılı olduğumuz tartışma konusudur. Bazı devletler, bu dil öğrenimi bizden daha az sürede ve bizden daha başarılı bir şekilde uygulamaktadırlar. Böylece İngilizce ile birlikte; İngiliz ya da İngilizce konuşan devletlerin tüm kültür birikimi, yetişmekte olan neslimizin üzerine bir nevi çullanmaktadır. O eğitimden geçen insan, ister, istemez onun etkisinde kalmaktadır. Sanki, Ülkemizdeki her insanımıza, ingilizce öğretmek zorunluluğu vardı. Hala da devam ediyor. Hiç ilgisi, alakası olmayan kurumlar bile; bu zorunluluğu şart koşuyorlar. Anayasa' nın değişmez maddesi gibidir.
Geçmiş Hükumetler, zamanında sanırım Hasan Celal Güzel beyin zamanında, bu tehlikenin farkına varılmış ve İngilizcenin seçmeli ders olarak okutulması gereği düşünülmüştü. Ancak, hayata geçmedi. Bu Ülkede her zaman etkinliği olduğuna inandığımız; İngiltere baskısı bunun hayata geçmesini engelledi. Son zamanlarda Ülkemizde yapılan bazı siyasi hamleler de bile onun etkisinden bahsedilmektedir. Bu yetmiyormuş, gibi liselerimizde ikinci yabancı dil olarak, almanca okutulmaya çalışılmaktadır. O zaman sormak gerekiyor İngilizce hadi ekonomik gereklerden dolayı öğrenmemiz gereken bir dil, diyebiliriz. Almanca' ya neden ihtiyaç hissediyoruz. Yanlış anlaşılmasın yabancı dil eğitimine karşı değilim, ancak dayatmalarla dil öğrenimi yapılmasına karşıyım. Dünya'da Batı dillerinin dışında da, diller olduğunu bilmemiz gerekir. Bu saçma baskıcılıktan sonra; Osmanlıcanın seçmeli okutulmasına bile, karşı çıkanların mantığını anlamak gerekir.
Kendi dilimizi öğrencilerimize ne kadar öğretip, öğretemediğimiz tartışılırken, ısrarla bir, kaç yabancı dili zor ile öğretme çabasını yadırgıyorum. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, orta öğrenime dayalı mesleki eğitime ağırlık verilmiş olursa; o zaman kısa yoldan hayata atılmak isteyen orta eleman sınıfı diyeceğimiz insanlara zorla yabancı dil eğitimine zorlamak, anlamsız geliyor. Bence, gerekli olduğu kadar yabancı dil bilen insan sayısını, en iyi şekilde; dili öğrenmiş elemanları yetiştirmenin daha iyi olduğu düşüncesindeyim. Herkese değil de, gerekli olana, en iyi yabancı dil eğitiminin verilmesi taraftarıyım.
Bu hızlı geçiş sürecinde; Eski yıllarda, o dönemlerde okulların fiziki ve alt yapılarının da düzenli olduğu söylenemez. Sıkıntılar diz boyudur. Çaresizlik, acziyet, daha ilk okul çağındaki çocuklarımızın fikrine yerleşmiş, acı bir gerçek olarak orada durur. Batının bize dayattığı bu sistemi, kendilerinin nasıl uyguladığı bile; yeteri kadar etüt edilmemiştir. Beklentimiz, eğitim ve öğretim üzerine bir hayli zaman harcayarak, kafa yormak gerekir. Bazılarının savunduğu eskiden iyi idi, fikrinin ne kadar yanlış olduğunu örneklerle anlattım. Yapılacak yeni çalışmalarla, daha etkin kararlar alınarak, hayata geçirilmesini bekliyoruz. Ülkemiz gençliğinin buna ihtiyacı var. Biz, bize yeteriz. Batı kültürünü örnek almak zorunda değiliz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi