
Şadiye ÖZTÜRK
Beyin sağlığımız, hareketsiz ve tembel hayat tarzından zarar görüyor.
Hayata tebessüm etme, dengeli beslenme, düzenli uyku, planlı çalışma, adamlık imtihanını ciddiye alma, işleri ertelememe, ihmalkar olmama, üşengeçlik ve tembellikten uzak durma, vücudu ve beyni çalıştırma; bütün bunlar sağlıklı ve mutlu yaşamanın temel taşları.
Hep söylemiş ve yazmışımdır;
'Çalışkan insanlar, tembellere göre ruhen ve bedenen daha sağlıklıdır.',
'Kaygının/endişenin, stresin/gerginliğin, moralsizliğin, öz güven yetersizliğinin ve dolayısıyla birçok psikolojik rahatsızlığın çaresi/ilacı çalışmaktır',
'Hareketli ve üretken insanlar, hareketsiz ve tembel insanlara göre daha uzun ve mutlu yaşarlar.' Diye.
Geçenlerde bir dergide okumuştum;
'Hareketsiz hayat yaşayanların, sadece kilo almakla kalmadığı, bunların beyinlerinde de küçülme meydana geldiği bildirildi. Bilim adamlarının yaptıkları araştırmada 40'lı yaşlarda formda olmayan erkek ve kadınların, 60 yaşına geldiklerinde beyinlerinde daha az gri madde olduğu ortaya çıktı. ABD'deki Boston Üniversitesinde yapılan araştırmaya liderlik eden Nicole Spartano, 'Çoğu kişi hayatının son dönemlerine kadar beyin sağlığı konusunda endişe duymaz ama araştırmamız, orta yaşlarda belli davranışlar ve risk faktörlerinin ileriki yaşlarda beynin yaşlanmasına yol açabileceğini gösteriyor.' dedi. Ortalama 41 yaşındakiler üzerinde başlayan araştırmada 20 sene sonra beyin taramaları çekildi, zeka testleri yapıldı. 40'lı yaşlarda hareketsiz olanlarda 60'lı yaşlarda daha az gri madde bulunmasının, kalp atışı ve kan basıncında hızlı artışın beyne zarar vermesi ve hücrelerin ölmesine yol açmasından kaynaklandığı bildirildi.' Diye yazıyordu.
Bu yazıda geçen 'gri madde' dikkatimi çekti araştırdım, konu anatomik olarak çok geniş. Sadece konumuzla ilgili olan kadarını aldım;
'Beyindeki gri madde: Beyin kabuğu zarı. Beyin iki yarım küreden oluşur, bu yarım küreler gri bir madde ile kaplıdır, işte bu gri maddenin adı kortekstir. İnsan davranışlarını kontrol eder. Algılama, bilinçli/şuurlu davranışlar, öğrenme hatırlama, düşünme, heyecan gibi fonksiyonları ifade eder.'şeklinde ve benzeri açıklamalar mevcut.
Buradan da anlaşılıyor ki, bu gri maddenin azalması şuurumuza, öğrenme, hatırlama, düşünme ve heyecan gibi melekelerimize zarar veriyor.
İlginçtir, bu konuda sigara ile ilgili de önemli ikazlara rastladım. Onu da kısaca arzedeyim: 'Sigaranın hafıza, dikkat, algı, idrak, düşünce, dil ve şuur konusunda kilit rol oynayan beynin en dışındaki 'gri madde' diye nitelendirilen merkezi sinir sisteminin ana içeriğinin daha hızlı kaybına yol açtığını Kanadalı bilim adamları ortaya çıkardı. Sigarayı bırakanlarda beynin yaşlanma hızına olumsuz etkilerin azaldığını açıkladı.', 'Araştırma sonucunda sigara içen katılımcılarda beynin gri maddeyle kaplı kısmının daha hızlı inceldiği, sigarayı bırakan katılımcılarda bu bölgenin kısmen düzeldiği ortaya çıktı. Sigarayı bırakmanın incelmeyi azalttığını, hatta uzun sürse de düzelebileceğini de ekledi bilim adamları.' denilmekte.
Bir milletin topyekün olarak hafıza, dikkat, algı, idrak, düşünce, dil ve şuur gibi melekelerinin zarar görmesi demek, aynı zamanda aynı zamanda o milletin sürü/köle haline getirilmesi demektir bana göre. Şimdi daha iyi anlıyoruz, ülkemizde bir zamanlar sigaranın neden çok ucuz fiyata satıldığını, karton karton sigaranın neden armağan olarak gençlere dağıtıldığını, çocukların ve gençlerin daha küçük yaşlardan itibaren neden sigara içmeye heveslendirildiğini; sigara tiryakilerinin sayısının neden çok fazla olduğunu; nakil vasıtalarında, kapalı mekanlarda duman altı olmaya neden mahkum edildiğimizi.
Fen, elektronik ve teknolojik alandaki hızlı ilerlemeleri takibetmek, fayda kaynaklı olanlardan istifade etmek, elbetteki gereklidir. Ama dikkat etmemiz gereken önemli bir husus daha vardır ki, o da hareketsiz kalmamak. Aksi takdirde aşırı kilo alır ve buna bağlı olarak da birçok tehlikeli ve hatta müzmin/kronik hastalıklara teslim oluruz; hayatı kendimize zindan ederiz; beynimizdeki gri madde azalabilir ve böylece beyin sağlığımıza da zarar vermiş oluruz.
Aslında tembellik alışkanlığı da başlı başına bir hastalıktır, insanın hayat tarzına bir yerleşirse, kolay kolay yok olmaz. Bazı insanlar vardır, işten kaçmayı, kendi işlerini başkalarına yaptırmayı, görev almamayı, mesuliyet/sorumluluk yüklenmemeyi, kaytarmayı akıllılık zannederler. Bu tip insanların ne kadar zavallı oldukları, yukarıda sunduğum araştırma sonuçlarından da anlaşılmaktadır.
Çalışma ve tembellik konusunda Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (Aleyhisselatü Vesselam) şöyle buyurmuşlar: 'Hiçbir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez.', 'Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım.', 'İki günü birbirine eşit olan ziyandadır.'
Yukarıda özet olarak arzettiğim araştırma sonuçlarına göre de; tembellikten uzak durmanın, Allah'a (C.C.) kulluk görevimiz olan beş vakit namazı vaktinde ve eksiksiz kılmanın, rûhî ve manevî faydaları yanında, fizîken de ne kadar gerekli ve faydalı olduğunu bir kere daha anlamış olduk.
Çocuklarımızı tembellikten ve zararlı alışkanlıklardan koruyalım, onlara ibadet şuuru ve alışkanlığı da kazandıralım.
Üç Aylarınız ve Regaip Kandiliniz mübarek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.