GEZİ NOTLARIM: LİKYA YOLU

Geçen hafta içi Çarşamba gününden Pazar gününe kadar, 15 kişilik bir ekiple dünyanın en güzel yürüyüş rotalarından biri olarak kabul edilen Likya Yolu’nun önemli bir bölümünü yürüdük. Rota boyunca Ulupınar/Yanartaş–Çıralı, Olympos–Musadağı–Adrasan, Karaöz–Gelidonya Feneri etaplarını tamamladık. Son gün ise tarihi Olympos Antik Kenti’ni gezip, bu kadim kentin sahilinde denize girerek yürüyüşümüzü noktaladık.

Likya Yolu yalnızca bir yürüyüş parkuru değil, Anadolu’nun kadim uygarlıklarından biri olan Likya halkının yaşadığı topraklardan geçen bir tarihi miras. Likyalılar, günümüzden yaklaşık 3 bin yıl önce, bugünkü Antalya ile Fethiye arasındaki dağlık bölgede yaşamış özgür ruhlu bir halk. Kendilerine özgü dilleri, kaya mezarları ve demokrasiye benzeyen “Likya Birliği” adlı yönetim sistemleriyle tarih sahnesinde özel bir yere sahip olmuşlar.

Likya Yolu da işte bu halkın şehirlerini birbirine bağlayan antik patikaların izinde ilerliyor: Olympos, Phaselis, Myra, Patara, Ksanthos gibi kentleri birbirine bağlayan taşlı yollar, bugün dünyanın dört bir yanından gelen doğaseverler tarafından yürünüyor.

Bu kadim yolun taşlı yollarında yürürken, grubumuzun uyumu gerçekten örnek alınacak düzeydeydi. Dört gün boyunca yeme–içme, çadır kurma, rota takibi gibi her iş kolektif bir anlayışla, herkesin gönüllü katkısıyla yürütüldü. Birinin içeceği eksikse diğeri tamamladı, biri çadır kurarken diğeri ona yardım etti. Herkesin keyifle üzerine düşeni yapması, yol boyu yaşanılan zorlukları bile kolaylaştırdı.

Kamp yaşamı gezimizin ayrı bir renkli yönüydü. Ancak şunu da gördük ki, bölgede kamp alanı enflasyonu yaşanıyor. Birkaç çadır ve üç beş karavanla çevrilmiş arazilerin hemen “kamping” tabelasıyla işletmeye dönüştürülmesi, doğaya zarar verir. Altyapısı olmayan, izinsiz alanlarda kamp işletmeciliğine izin verilmemesi gerekir. Doğayı turizme değil, bilinçli turizmi, doğaya kazandıracak bir anlayışa ihtiyacımız var.

Yürüyüş boyunca bizi büyüleyen bir başka güzellik ise yöredeki meyve bahçelerinin bereketiydi. Portakal ve nar ağaçları arasında yürürken adeta cennette dolaşıyor gibiydik. Bahçe sahiplerinden izin alarak topladığımız nar ve portakalların tadına doyamadık. Yediğimiz yaban mersini meyvelerini de unutmamak gerek. Özellikle dört gün boyunca soframızdan eksik olmayan nar, hem enerji verdi hem de Likya’nın bereketini simgeledi.

Elbette her güzelliğin yanında bazı olumsuzluklar da vardı. Çevre temizliğine gereken özenin gösterilmediğini görmek bizi üzdü. Ne yazık ki, dünyanın en özel yürüyüş rotalarından biri olan Likya Yolu’nda bile doğaya duyarsızlık açıkça hissediliyor. Özellikle Yanartaş’taki yanan ateşlerin etrafında yere atılmış plastikler, yakılmış atıklar, yiyecek kalıntıları… Oysa bu yol, geçmişin sessizliğinde yürüyenlerin bıraktığı izlerle zaten dolu; bizim kirli izler bırakmamıza gerek yok.

Bir diğer üzücü durum ise Milli Park sınırları içindeki ücretli geçiş bariyeri idi. Özel bir işletme tarafından dağın başına kurulmuş bu bariyer, Likya Yolu’nun ruhuna tamamen aykırıydı. Görevliler “Burası bize ihale edildi, geçmek istiyorsanız ücret ödeyeceksiniz” dediler. Biz ise bu durumu kabul etmedik. Çünkü Likya Yolu, herkesin ortak mirasıdır. Bu yollar, yüzyıllardır köylülerin, tüccarların, gezginlerin izlediği antik patikalardır. Kamuya ait bir yürüyüş yolunun özel kişilerce kesilmesi ve “geçiş ücreti” adı altında ticarete dönüştürülmesi, hem doğa sporuna hem de ülke turizmine zarar verir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Olympos Antik Kenti gayet güzel düzenlenmiş, ziyaretçilerin keyifle gezebileceği hale getirilmiş. Aynı özenin, bu yürüyüş rotalarının korunmasında da gösterilmesi gerekiyor. Çünkü Likya Yolu yalnızca bir patika değil, Anadolu’nun tarih, doğa ve kültürle örülmüş bir yaşam hattıdır.

Biz o yolda yürürken, sadece taşların arasında değil, binlerce yıllık bir medeniyetin kalbinde yürüdük. Ve anladık ki; insan, doğayla dost kalmak istiyorsa önce ona zarar vermemeyi öğrenmeli. Bu kural Ağrı Dağı’nın zirvesi içinde geçerli, Likya Yolu içinde.

Güzel bir faaliyetti, ilgi duyan ve sağlığı yerinde olan herkese tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Hasdemir Arşivi

BİR BAŞARI HİKAYESİ

26 Ekim 2025 Pazar 16:01

YENİ ÇEHRESİYLE HAFİK GÖLÜ

20 Ekim 2025 Pazartesi 08:00

ANADOLUNUN FETHİNDE DÂNİŞMENDLİLER

13 Ekim 2025 Pazartesi 12:33

HAKİKAT VE ERDEM ÜZERİNE BİR REJİM

06 Ekim 2025 Pazartesi 14:25

ANAM GİBİ SAR BENİ, SULTAN ŞEHİR

01 Ekim 2025 Çarşamba 12:23

CUMHURİYET’İN YOLCULUĞU

29 Eylül 2025 Pazartesi 11:17

BAŞKANIN BİR BUÇUK YILI

22 Eylül 2025 Pazartesi 13:12

GÜMÜŞÜN GÖLGESİNDE

15 Eylül 2025 Pazartesi 10:37

EĞİTİMDE KISIR DÖNGÜ

08 Eylül 2025 Pazartesi 10:52

4 EYLÜL SİVAS KONGRESİ

31 Ağustos 2025 Pazar 13:37