
Şadiye ÖZTÜRK
Öfkeyi Yenmek ve Öfke Kontrolü.
Zorluklarla karşılaşıldığında, sıkıntılarla baş edilemediğinde veya hoşa gitmeyen, huzursuz ve rahatsız edici durumlarda ortaya çıkabilen, insana ait bir duygu; 'öfke'.
Daha çok maddî istek ve arzuların hırs ve telaşa dönüşmesi, iş hayatına veya sosyal yaşantılara dair tekrarlayan tatminsizlik, hayallerin gerçekleşemeyeceği veya hedeflere ulaşılamayacağına dair duyguların aşırı endişe veya korkuya dönüşmesi, umursanmamak/yok sayılmak, hayati ihtiyaçların giderilemeyeceği korkusunun artması; sosyal münasebetlerde kibir, kin, kıskançlık, enaniyet/egoizm ve ırkçılık gibi, diğerlerini ötekileştiren kötü huyların galebe çalması; değerlerimizin hakarete veya zarara uğraması, ölüm korkusu gibi durum ve düşünmeler, öfkenin kaynağı ve tetikçisi olarak sıralanabilir.
Öfke kaynağı olabilecek meselelerle veya sıkıntılarla karşılaşıldığında, akıl devre dışı bırakılarak öfke ile yaklaşılırsa, dikkat yetersizleşir, sağlıklı düşünmeler ve doğru değerlendirmeler yapmak oldukça zorlaşır; dolayısıyla kabul görebilecek davranışlar sergilemek, isabetli çareler bulmak ve kararlar almak mümkün olamayabilir.
İnsanın öfkeli olduğu anda; öfkesinin kaynağını doğru teşhis etmesi ve gerekiyorsa bertaraf etmesi, öfkesini kontrol etmesi veya yenmesi de zorlaşır. İşte bu sebeple, öfkeli olduğunuz anda ve ortamda, hele hele karşınızdaki kişiyi/kişileri veya sizi kasıtlı veya kasıtsız olarak kışkırtan birileri veya bunu yapabilecek vasıtalar varsa; suç unsuru sayılabilecek, ya da ileriki ilişkilerinize zarar verebilecek söz ve hareketlerden mutlaka kaçınmalı; iradenizi kullanarak kendinize gelip, çevrenizdekilerin müdahalelerine müsaade etme akıllığını göstermeli, zarar vermeyeceğinden emin olduğunuz insanların tavsiye ve ikazlarına açık olmalı; adap ve edebe aykırı davranmamalı, nezaket yarışında asla geride kalmamalısınız. Eğer bunu yapamıyorsanız ve iradenizi kullanıp öfkenizi kontrol edemiyorsanız ve de, nasıl olsa daha sonra gerekeni yaparım, diyebiliyorsanız; münasip bir şekilde ve mümkün olduğu kadar kısa sürede o gergin iklimi terk etmelisiniz. İmkan varsa açık havada derin nefes alıp vermelerle kendinizi rahatlatmalısınız.
Eğer öfkeliyken siz kırıp dökmüşseniz; gönül almanın çarelerini düşünmeli, bulmalı ve uygulamalısınız. Bunu yaparken de empati kurmalı, icabında araştırma yapmalı, bilgi almalı, buna uygun şekilde kendinizi ve muhatabınızı rencide etmeden veya hakkedilmeyen ölçüde kendinize veya muhatabınıza üstünlük manzarası da oluşturmadan, münasebetlerinizi, hiç ertelemeden normale dönüştürmelisiniz.
Kırılıp gücendirilen siz iseniz, muhatabınızın tavır ve davranışlarında kasıtsızlık ve pişmanlık tutum ve davranışları görüyor veya hissediyorsanız, onun müsbet yaklaşımlarına kapınızı tamamen kapatmamalı, kırılma ve gücenme sebeplerinin dozuna uygun bir süreden sonra, koyduğunuz tavrın anlaşıldığından emin olduğunuz andan itibaren, çevrenizdeki insanî davranış değerlendirmeleri aleyhinize dönüşmeden, amiyane tabiri ile gereğinden fazla naz etmeden, münasebetlerinizin normalleşmesine zemin hazırlamalısınız. Aksi takdirde giderek uzaklaşmalar, soğukluklar, kin, kibir, hasetlik, hırs ve gerginlikler artabilir; kapılar kapatılıp birbirine maddî ve psikolojik zarar vermeler başlayabilir ki, bunların hepsi de öfke kaynağı tutum ve davranışlardır.
Anlaşmazlıkları ve sıkıntıları zamanında uygun bir dille veya tavırla bildirmek, konuşmak, biriktirmemek, kasıtlı ve düşmanca olmayan öfke kaynaklarını birer birer yok eder, öfke patlamaları da böylece engellenmiş olur.
Herhangi bir öfke duygusu, bir saniyeliğine bile olsa, zihnimizi meşgul etmeye başlar başlamaz, aklıselim ve iyimser düşünerek, empati kurup peşin hükümlere yer vermeyerek, öfkemizi daha büyümeden yenemezsek veya yenip kontrol altına alarak fayda için kullanamazsak, öfkeye sebep olan sıkıntıları yok edemezsek; hemen devreye o ana ve ortama ait kışkırtıcı ve kızdırıcı söz, tavır ve davranışlar ve de varsa vasıtalar (iletişim vasıtaları, göründüler, mekanlar, eşyalar) girer ve öfkeyi besler büyütür; buna ilaveten varsa geçmişte yaşanmış kötü yaşantılar da hatırlanmaya başlanır, bunlar üzerinden yapılandırılmış sûizanlar (zannettiklerimiz) da devreye girer, eklenir, öfke daha da büyür, artar. Bu hal vuku bulduğunda göz bebekleri büyür, yüzde gerilme ve çok belirgin renk değişikliği, kaşlarda ve saçlarda kalkışma, kalp atış hızında, kan basıncında ve nefes alıp verme sayısında artış, sinir ve damarlarda kasılma ve gerginlik oluşur. Yani kişi bedeni ve psikolojisi ile kırıp dökmeye ve hatta yok etmeye, telafisi belki de asla mümkün olamayacak hatalar yapmaya hazır bir haldedir. Bu seviyedeki ferdi veya sosyal öfke, ailede huzursuzluklara veya boşanmalara, toplumda kavgalara, gruplar arasında çatışmalara ve hatta milletler arasında savaşlara sebep olabilir; derin pişmanlıklar yaşanabilir. Hiçbir olumsuz sonuç doğurmasa bile, bu şekildeki öfke hali insanın beynine, kalbine, sinir, sindirim, dolaşım sistemine ve ilgili diğer azalarına zarar verir, ruh sağlığını bozabilir. Yani, 'Öfke ile kalkan zararla oturur.'
Öfkeyi, sıkıntılardan kurtulmak ve olumlu yönde birşeyler değiştirebilmek için kullanacaksak eğer, bunu çok dikkatlice ve sevenlerimizi, dostlarımızı, sevdiklerimizi incitmeden yapmamız gerekir. Aksi takdirde öfkeli adam veya adamlar diye nitelendirilme tehlikesi doğabilir; bu tehlike arttıkça, beşeri münasebetlerimiz zayıflar. Öfke birşeyler değiştirmiyor, tek taraflı fedakarlık devam ediyorsa, böylece bastırılmış öfke tekrar ve daha yoğun bir şekilde ortaya çıkabilir. Hele bu, değerlerden veya kişilikten taviz verme boyutunda ise, daha tehlikeli ve patlamaya hazır bomba hali söz konusu olabilir.
Günümüzde bulunduğumuz coğrafyada, maalesef hasımlarımızı sevindirecek şekilde, çok yoğun biçimde öfke, gözyaşı ve kan vardır. Aman dikkatli olalım, provokasyonlara aldanmayalım, öfkemiz aklımızı idare etmesin, aklımızı kullanalım ve istişare ederek akıllarımızı kullanalım, ondan sonra ne gerekiyorsa onu yapalım.
Çocuklarımıza ve gençlerimize yanlış örnek olmayalım.
Peygamberimiz (A.S.) bir hadîsinde; en büyük pehlivanın, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimse olduğunu söylemiştir.
Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki, öfkelenme dışında başka alternatifler her zaman vardır, hangisi daha insanî ve tesirli olacaksa o kullanılmalıdır.
Özetleyecek olursak, öfkeyi yenmek ve kontrol altında tutmak için şunlardan birini veya birkaçını yapalım: nefsimizin değil aklımızın dediğine kulak verelim, susalım, yer değiştirelim, abdest alalım, namaz kılalım, ibadet ve dua edelim, ölümü unutmayalım, iyi düşünelim, iyi söyleyelim, güzel davranalım, sevelim. Allah'ı her zaman hatırlayalım. Yüce Allah (C.C.) Kur'an-ı Kerimde: '(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini tutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever.' (Al-i İmran, 3/134) buyuruyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.