
Şadiye ÖZTÜRK
Sabır, sağduyu, soğukkanlılık ve itidal.
Sabır okuldur; bunu hep söylemişimdir.
İnsan zihninin enginliği kadar büyük bir okuldur, sabır.
İnsanın iradesi, gayesinden etkilendiği gibi sabrından da beslenir.
Sabır, olayları daha açık, tarafsız, doğru ve net biçimde görebilmeye ve birbirimizle istişare etmeye de zaman ve zemin hazırlar.
Çünkü sabır, acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanmak; zorluk, güçlük ve musibetlere dayanmak; tahammül demektir.
Sabır, dikkat dağınıklığını yok denebilecek kadar azaltır. Sabır sayesinde, telaşa ve şaşkınlığa yer vermeden, daha sağduyulu ve soğukkanlı düşünerek, kuruyu yaştan ayırarak, itidalli, yani ölçülü, ortalama halde ve rahat hareket etmiş oluruz. Amacımıza dair planlarımızı daha isabetli ve uygulanabilir vasıfta yapabiliriz. Bütün bu ferdî ve beşeri/sosyal ruh halimiz, konsantrasyonumuzu hedefimize en tesirli ve doğru bir şekilde kilitleyebilmemizi temin eder; dostlarımıza, çocuklarımıza, gençlerimize güven vermiş, hasımlarımızın da cesaretini kırmış oluruz.
Aksi taktirde, sabırsızlıkla ve acele ederek, kuruyu yaştan ayırmadan, hasım ile asımı aynı kefeye koyarak, yani itidali elden bırakarak hareket edersek, dostlarımızın değil hasımlarımızın sayısı, hasımlarımızın bahaneleri ve dostları artar; dostlarımız bile birer birer bizi terk eder.
Mutluluk ve acı, sağlık ve hastalık, zindelik ve yorgunluk, tokluk ve açlık, huzur ve çatışma, hürriyet ve esaret, hazar ve harb, doğum ve ölüm, bayram ve yas gibi yaşantılar, ilk insan Adem (Aleyhisselam) Atamız'dan günümüze kadar insanlar tarafından hep yaşanmış ve yaşanacak olan imtihan merhaleleridir.
Bütün bu merhaleler bize, aleme ibret gözüyle bakmamız gerektiğini; kadrini ve kıymetini bilerek neleri kaybetmeden önce en iyi şekilde değerlendirmemiz icabettiğini; feraset ve basiret sahibi olmayı, yani, daha gelmeden acılara, hastalıklara ve sıkıntılara karşı tedbir almamız ve kararlı bir şekilde uygulamamız de gerektiğini öğretir. Nihayetinde, zengin bir bilgi ve hayat tecrübesine sahip olmamızı da sağlar.
Her insan, ferdî hayatında, kendi iç dünyasında, aile hayatında ve diğer iş ve sosyal çevresi içerisinde de, inişli yokuşlu yaşantıların muhatabı olur ve Allah (C.C.) bu vesilelerle kullarını imtihan eder. Bu imtihan vesilesi yaşantılarımızın mutluluk verici olanlarını da, üzücü olanlarını da mümkün ve uygun olduğu kadar azami ölçüde birbirimizle paylaşmak, mutluluklarımızı artırır, üzüntülerimizi azaltır ve dolayısıyla da İlahi imtihanı kazanma ümidimizi besler. İşte bu meşru gaye ile bayram ve düğün gibi mutlu günlerimizde nasıl bir araya geliyorsak; şehitlerimizin cenazelerinde de bir araya geliyoruz. Ruhları şad olsun, ailelerinin ve sevenlerinin, hepimizin başı sağ olsun. Bu baş sağlığını neden diliyoruz Başlarımız sağ olacak ki, ölümden ders çıkaralım; başlarımız sağ olacak ki, sebepleri iyi tahlil edebilelim, teşhislerimiz ve dolayısıyla çareye yönelik kararlarımız isabetli olsun ve bu kararları birlikte verelim; birlikte hareket edelim ki, güçlerimiz birleşsin kudrete dönüşsün diye.
Bu tür cenaze törenleri ve benzeri merasimlerde 'Allah-u ekber' (Allah en büyüktür.) deriz. Salavat-ı şerifeler getiririz. Bunların anlamlarına uygun hareket ederiz, çünkü niyetimiz böyledir. Aman dikkat edelim, bunun dışında bir niyetimiz olmasın. Kabirlerde giyimimize, kuşamımıza, konuşmalarımıza, davranışlarımıza çok dikkat edelim. Bu mukaddes arazilerde, mekanlarda ve kabirlerde nice evliyalar vardır, bilinmez; nice Allah'ın sevgili kulları vardır bilemeyiz; nice alem-i berzah varlıkları vardır, göremeyiz, buralar boş değildir. Bütün bunların bulunduğu yerlerde ve cenaze merasimlerinde öyle siyasî, politik, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı sözlere, bağırmalara, görüntülere, cenazenin iklimine uygun olmayan giyim kuşam tarzına karşı müsamahakar veya kayıtsız olmayalım; bilmeyenler olabilir, büyükler uygun bir dille ve kırıcı olmadan, bağırmadan bu bilmeyenleri ikaz etmelidirler. Unutmayalım ki, Allah (C.C.) amelleri de niyetleri de görür, bilir ve mizana çeker.
Sabır aynı zamanda Müslümanlar için dini bir vecibedir.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (S.A.) hadisi şeriflerinde; 'Sabır imanın yarısı, yakin (şüphesiz, sağlam ve kesin) de imanın tamıdır.', 'Sen, yakinî bir imanla, tam bir rıza ile Allah için çalışmaya muktedir olabilirsen çalış; şayet buna muktedir olamazsan, hoşuna gitmeyen şeyde sabırda çok hayır var. Şunu da bil ki Nusret (İlahi yardım) sabırla birlikte gelir, kurtuluş da sıkıntıyla gelir, zorlukta da kolaylık vardır, bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamayacaktır.', 'Sizlere sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha geniş hiçbir atıyye (Allah'ın kullarına hediyesi) asla verilmemiştir!' buyurmuşlardır.
Kur'an-ı Kerimde sabır ile alakalı 80'in üzerinde Ayet'i Kerime vardır. Bunlardan ikisini arzedeyim hem de hatırlayalım: 'Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Şüphesiz, Allah, sabredenlerle beraberdir.' [Bakara suresi 153.Ayet]
'Elbette sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz maldan, candan ve ürünlerden eksilterek imtihan edeceğiz. O sabredenleri müjdele!' [Bakara suresi 155.Ayet]
İşte bizler bu yoldan dönmediğimiz; birliğimize ve dirliğimize sahip çıkmaya, sabırlı, sağduyulu, soğukkanlı ve itidalli davranmaya devam ettiğimiz müddetçe; Allah (C.C.) bu necip Millete, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, her türlü menfilikleri bertaraf edebilecek kuvveti ve kudreti bahşetmeye devam edecektir. İnşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.