Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Yeni Eğitim Öğretim Yılı; Mülteci Aileler ve Çocukları

Güzel bir ay Eylül ayı. Hem ferdî, hem ailevî, bir çok alanda meslekî ve ticarî ve de eğitim öğretim açısından çok çeşitli hazırlıkların ve değişikliklerin yaşandığı bir ay. Buna ilaveten bu sene, Mübarek Kurban Bayramının da bu ay içinde idrak edilmiş olması sebebiyle daha yoğun ve hareketli geçen bir zaman dilimi.
Sıkıntılarımız da yok değil. Nasıl ki, insan olarak bazen sağlıklı, bazen hasta, bazen üzüntülü, bazen de mutlu yaşantılarımız oluyorsa; aile ve milletlerin hayatında da buna benzer müsbet ve menfî yaşantılar olacaktır. Çünkü bu gidişat insanlık tarihinin başlangıcından bu güne kadar hep böyle olmuştur. Her derdin bir çaresi olduğu gibi, kardeşlik hukukumuzu bozmadan bu gün yaşadığımız sıkıntıların da çarelerini bulup üstesinden geleceğiz İnşallah. Yeter ki çok çalışalım, birliğimizi ve dirliğimizi bozmayalım, bozdurtmayalım. Bu vesileyle merhum şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve biz sevenlerine sağlık, sabır ve metanet diliyorum.
Evet, yoğun ve hareketli bir Eylül ayından sonra, yeni bir eğitim öğretim yılına daha girdik; gençlerimize ve ebeveynlerine, değerli öğretmen ve idarecilerimize hayırlı ve başarılarla dolu olsun. Allah Türkiye Cumhuriyeti Devetine/Devletimize ve 78 milyon insanımıza zeval vermesin.
28 Eylül 2015 Pazartesi günü yaklaşık 18 milyon öğrencinin ve 900 bin öğretenin ilk ders zili çaldı. Dikkat ederseniz sadece öğrenci sayımız, dünya üzerindeki birçok ülkenin nüfusundan daha fazla ve bu dinamik kadro sadece bir Bakanlık tarafından sevk ve idare ediliyor. İşte bu sebeple hepimiz kıyısından köşesinden de olsa bu bakanlığın muhataplarıyız. Geleceğimize/istikbalimize yön vermede ağırlığı olan büyük bir bakanlıktan söz ediyoruz, bu kadar önemli. Bu itibarla hepimiz, üzerimize düşen görevlerimizi asla ihmal etmeden yerine getirmeliyiz ve destek olmalıyız.
Anne ve babalar olarak, daha okul hayatı başlamadan; hayatî, dinî, sosyal ve kültürel yaşantılarımızda; işi, mekanı, araç ve malzemeyi, günü, zamanı bedenimizi ve aklımızı kullanırken; özellikle başlama ve ilk'lere ait özen, heyecan, disiplin, mesuliyet, severek yapma, kabullenme, tertipli ve düzenli olma, yarım bırakmama, sürekli geliştirme, kendimize ve ailemize, insanlara faydalı, mutlu ve güzel ahlaklı olma gibi tavır, gaye, davranış ve konuşmalarımızı çocuklarımızın müşahedelerine yapmacıksız olarak sunmalıyız. Sunmalıyız ki, daha küçük yaştan itibaren bu onların karakteristik yapılarının temel harcı olsun. Bu minvalde bütün yaşantılarımız onları hem de okul hayatına hazır hale getirsin.
İdareciler olarak da, aynı şekilde tavır ve davranışlarımızla ve çalışmalarımızla; çevresi ve bahçe kapısından itibaren kurumlarımızı, okulların binalarını, dershanelerini, koridorlarını, diğer oda ve bölümlerini temizliğiyle, düzeniyle, tam tekmil edip, görüntüsü ve ferahlığıyla çocukları, hocaları, öğretmenleri ve diğer personeli mutlu edecek ve aynı zamanda da onları ciddî olarak mesuliyetlerini yerine getirmeye sevk edecek bir iklime büründürmeliyiz. Böyle hazırlanmalıyız ki, bu ilk görüntü, haz ve iklimin psikolojik tesiri, bu mekanların muhataplarını, bu temizliği ve düzeni korumaya, sürekli kılmaya, itinalı bir şekilde çok çalışmaya teşvik etsin.
Öğretmenlerimiz, hocalarımız da ilk'lere önem vermeli; sürekli tebessüm etmeye, güzel ve kabul gören tarzda giyinmeye özen göstermeli; evvela kendilerini, aile ve özel hayatlarını da dahil ederek mümkün olduğu kadar etraflıca bir tanıtmalı; öğrencilerine güven vermeli; yaş seviyesine uygun şekilde sevgi, saygı ve samimiyet köprüleri kurmalı; onları ve ebeveynlerini tanımaya özel önem vermeli, samimi olarak onlara kıymet verdiklerini, özellikle de hal diliyle her an belli etmelidirler. Daima hazırlıklı, program ve kazanım hiyerarşisine uygun, zamanı planlı ve doğru kullanaraktan, öğrencilerin düşünme faaliyetlerini esas alaraktan, öğrendiklerini kolay hatırlamalarını sağlayıcı mekan, araç ve malzemeleri yerli yerinde kullanaraktan, doyurucu ve mutlu edici ve de kendilerine güven duygusunu geliştirici tarzda ders işlemelidirler. Pekiştirici tekrarlarıyla birlikte ders işlenişi esnasında veya artan sürede, bütün branşlarda/derslerde yeri ve zamanı geldiğinde, güzel ahlak ve insanî ve dinî değerlerimizle ilgili eğitime, mutlaka yer verilmeli, bunu yaparken ilgili olaylar, kıssalar veya hikayeler de kullanılmalıdır. Kişilik, dini inanç ve değerlerin kırmızıçizgilerine hoşgörü ve saygıda kusur edilmemelidir. Unutmayalım ki saygınlık, hak edildikçe gelişir.
Bulunduğumuz coğrafyada bazı komşu ülkelerde maalesef, bize çok da yabancı olmayan mazlum insanların kan ve gözyaşlarını; evlerinden ve eşyalarından, topraklarından istemeyerek ve ağlayarak ayrılmak, güvendikleri komşu ülkelere veya uzak diyarlara sığınmak zorunda kaldıklarını; bu yolda çok çeşitli eziyetlere maruz kaldıklarını, hatta zulüm gördüklerini, telef edildiklerini, üzülerek hatta içimiz yanarak ve insanlık namına utanarak müşahede etmekteyiz.
Bizler biliriz ki, mazlumun ahı yerde kalmaz, duası Allah katında makbuldür. Nitekim Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV), 'Mazlumun duası ile Allah (C.C.) arasında perde yoktur.' buyurmuşlardır. Zerre kadar iyilik de zerre kadar kötülük de hak ettiği karşılığı, hem bu dünyada ve hem de ahiret hayatında mutlaka görecektir. Bu bir kul vaadi değil, Kainatı Yaratan Allah'ın vaadidir. Bu bizim inancımızda böyledir ve başta bunun gereği ve diğer sebeplerle ülkemize/bize sığınan 2 milyonun üzerinde mülteciyi topraklarımızda misafir ettik. Bunların içinde öksüzler, yetimler, eşini ve veya çocuklarını kaybetmiş kadınlar ve erkekler, sevdiklerini ve çok yakın akrabalarını kaybetmiş kimsesizler ve ihtiyarlar da var. Bunların tamamına yakın kısmının maddî imkanları yok, fakir ve açlar.
Zaman içerisinde bu mültecilerin ve çocuklarının hayatî ve insanî birtakım ihtiyaçlarının giderilmesi için de Devletimiz, gelişmiş dediğimiz birçok ülkeye örnek teşkil edecek şekilde çalışmalar yaptı ve yapmaya da devam ediliyor. Barınma ve iş imkanı sağlanıyor, sosyal, kültürel ve eğitim faaliyetleri mümkün olduğu kadarıyla yürütülüyor. Bizim çocuklarımız okullarına giderken, bu çocukların da mahzun olmaması ve mahrum kalmaması için, bizim okullarımızda yerine göre kaynaştırma ve yerine göre de müstakil sınıflarda onların da eğitimleri ihmal edilmiyor. Bu konuda Valiliklerimizin organizesinde ilgili müdürlüklerin görevlileriyle çeşitli toplantılar yapılıyor, seminerler düzenleniyor, bu doğrultuda elde edilen veriler çerçevesinde İlgili Bakanlıklar tarafından mevzuatlar ve programlar hazırlanıyor, kitaplar basılıyor ve dağıtılıyor. Verimli ve başarılı olabilmek için, karşılıklı konuşma dilinin anlaşılır hale getirilmesi en önemli ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor. Bu sıkıntının da, mülteci çocukların, bizim çocuklarımız ve öğretmenlerimizle mümkün olduğu kadar aynı ortamda ve ders işlenişinde birlikte olmaları halinde, en kısa sürede aşılabileceğini söyleyebilirim. Karşılıklı konuşarak anlaşabilmeyi temin ettiğimizde zaten, birçok meseleyi de halledebilecek duruma gelmiş oluruz. Bu merhalede ve sonrasında, yukarıda da izah ettiğim gibi, onları tanımaya, algılarını keşfetmeye, olumsuz peşin hükümlerini yok etmeye, kendi algılarımızı buna uygun hale getirmeye ve dolayısıyla intibak problemlerini yok etmeye başlayabiliriz. Bu çalışmalarımızı ve gözlemlerimizi yaparken aynı zamanda notlar tutabilir, rapor edebilir, bu çerçevede toplantılar, planlamalar, iyileştirme çalışmaları yaparak, onların bu özellikle sosyal ve psikolojik önemli ihtiyaçlarını zamanında gidermiş olur, insanca yaşama imkanına kavuşturmuş oluruz. Mesela, onların bizimle, ülkemizle, kültürümüzle, eğitim öğretim sistemimizle ve buna ilişkin kurum ve kurallarımızla, öğreticilerimizle ilgili algılarını ve peşin hükümlerini keşfetmeden, kişiliklerini ve değerlerini, üzüntülerini ve dertlerini anlamadan onları eğitmeye, uyum problemlerini yok etmeye kalkıştığımızda fazlaca bir mesafe kat edemeyiz, boşuna yorulmuş oluruz.
İyilik yap at denize, balık bilmezse Halik bilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi