
Şadiye ÖZTÜRK
ZİNDAN AYAZINDA KALANLARIN HİKAYESİ ´KAFES´´
Bir insan için gözyaşlarını saklamak zor mudur Benim için bunu yapmak çok zordur ama ruhumu, o kara eylül dönemine hapsederek izlediğim Kafes filminde düşündüm, düşündüm, ağladım, ağladım, ağladım. İnsanlara fazlasıyla yapılan haksızlığa, zalimliğe, zulme, mazlumluğa, çilelere, yaşanamayan yarım kalmış sevdalara …
Gün itibariyle 2 Ekim 2015 tarihinde vizyona giren Kafes filmi, nihayet izleyicilerle buluştu. Çekimlerinin yapıldığını duyduğum andan beri sabırsızlıkla beklediğim için ben de hemen gittim. Daha fazla tahammülüm yoktu çünkü.
Ve film başladı…
Bugüne kadar 12 Eylül dönemiyle ilgili birçok film izlemiştik. Hatta bunların içinde fenomenleşmiş olanları bile vardı. Sol görüşün veryansınlarıyla yapılan bu filmler, o karanlık dönemi bir taraf haklı bir taraf haksız olarak göstermiş; 12 Eylül darbesini sadece sola yapılmış bir ihtilalmiş gibi, acılar sanki bir kesime aitmiş gibi beyaz perdeye yansıtmışlardı.
Dar ağacına giden, işkence gören, zindanlarda çürüyen, 'kan kusup kızılcık şerbeti içtik' diyen, hayvanı bağlasanız yaşanmaz denilen Mamak kafeslerine koyulanları yani diğer kesimin mağduriyetini neredeyse yok saymışlardı.
Servet Avcı'nın da ifadesiyle :
''Anti-Amerikancı, tam bağımsızlıkçı, yurtsever, sermayeye karşı halktan ve emekten yana idealist solcu gençler! Buna karşılık, cani ruhlu, zaman zaman rejimin kullandığı, iş birlikçi, rantçı, mafyacı ülkücüler! Yıllarca bıkmadan usanmadan işlenen haksız resim nakşedildi izleyicinin beynine. Oysa bu tutum doğru değildi ve 'sanat kaygısı'ndan ziyade 'ideolojik husumetten besleniyordu.''
Sinema sektöründe, 35 yıldır 12 Eylül olaylarına sağcıların penceresinden hiç bakılmamıştı. Siz de kabul edersiniz ki o dönemde yaşananları ortaya koyacak anlatacak, filmler yapılmadı. Yapılanlar da ya eksik kaldı ya da gereken etkiyi oluşturmadı.
Bu anlamda Kafes filmi, bir ilke ön ayak olması ve dev bir adım atılması nedeniyle, büyük bir merak da uyandırmış, aylardır gündemden de düşmemişti. ''Milliyetçi camianın neden bir filmi yok '' diye soran ve böyle bir hikayenin özlemini çeken duyarlı insanlara da bir nebze olsun cevap oldu.
Film konusundaki tespitlerime geçmeden önce, ben filme kusur aramak için gitmediğimi belirtmek isterim. Kusurları, eksiklikleri var mıydı Tabi ki vardı. Tanıtım yazısı yazmak için de bunları anlatmıyorum. Benim için Kafes film önem ve farklılık arz ediyor.
Lütfü Şehsvaroğlu' nun hikayesini yazdığı KAFES filmin yapımcılığını Yasemin Nak, yönetmenliğini ise Mahmut Kaptan yapmış .
Mustafa Pehlivanoğlu, Dursun Önkuzu gibi ülkücü hareketin abideleşmiş isimlerinin konu olduğu film, 80 darbesinin öncesini ve sonrasını, darbe sırasında cezaevlerine atılıp işkenceye maruz kalan gençlerin dramlarını ilk defa ülkücülerin gözünden anlatılıyor.
Belgesel niteliğinde olmadığı için, gerçek hikayelerden yola çıkılarak anlatılan filmin kaliteli fragmanları vardı. Zaten ilk önce etkilenmeye oradan başlıyorsunuz.
İlk bölümde kara eylülün solduramadığı Dursun Önkuzu 'nun katledilişi yüreklerimizi delip geçen bir sahneydi. Çünkü onun ö lümü vahşice işlenmiş bir cinayetti.
Birinci bölümün biraz durağan geçtiğini söyleyebilirim. O dönemi yaşamış izleyiciler tarafından karakterlerin kim olduğu hemen anlaşılmıştı. Oyunculuğuyla muhteşem bir performans sergileyen filmin başrol oyuncusu İsmail Hacıoğlu, L. Şehsuvaroğlu, İhsan başkan, Muhsin başkan gibi.
İkinci bölüm için ağlamakla geçti desem yeridir.
Özellikle Mustafa Pehlivanoğlu'nun idam kararı ve sahnesi en can alıcı sahneydi. Bütün salon duygu seli içinde ağlamaktan helak oldu.
Muhsin Yazıcıoğlu karakterini canlandıran İhsan başkan ile Mehmet Sipahi arasında, Taceddin Dergah'ı bahçesinde geçen ' Ölürsek bizi buraya gömerler mi ' diyaloğundan hem çok etkilendim hem de içimi çok yaktı. Bu sahnenin çekildiği yer şu an şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabrinin bulunduğu mekan. Lütfü Şehsuvaroğlu da bu diyaloğun bizzat yaşandığını ifade ediyor.
Filmin '' bu vatanı sadece ülkücüler seviyor'' gibi bir iddiasının bulunmaması, düşmanlık aşılamaması , 12 Eylül olaylarına tarafsız bir gözle bakabilmesi en büyük başarısıydı.
''Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allah'a
Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allah'a ''
Gibi Niyazi Mısri'ye ait, bir kaside üstadının ve tasavvuf ehlinin beyitlerinin işlenmesi ve ön plana çıkarılması bence çok isabetliydi.
Filmin konusunu daha fazla anlatmak istemiyorum. Merak edenlerin gidip izlemesi gerekir çünkü. Ancak izlenirse ne demek istediğimi anlayacağınızı sanıyorum.
Gelelim film kadar başarılı olan müziklerine… Filmde ülkücü Mehmet Sipahi karakterini canlandıran ünlü oyuncu İsmail Hacıoğlu ilk kez bir filmde bir türkü söyledi. 'Ayazda Kaldı Hürriyet' şu an sosyal paylaşım sitelerinde paylaşım rekorları kırmaya devam
ediyor. Arka fonda verilen '' Çırpınırdın Karadeniz'' ve ''Ya Muhammet'' ilahisi sanatsal açıdan çok başarılıydı.
Şefik Onatoğlu'nun oynadığı İhsan Başkan yani Muhsin Yazıcıoğlu ve Barış Küçükgüler'in canlandırdığı Mustafa Pehlivanoğlu karakterleri de oyunculuk açısından mükemmeldi.
Son tahlilde, naçizane eleştirdiğim ve haksız eleştiri olarak gördüğüm birkaç konuya değinmek istiyorum.
Kafes filminde gösterilen işkence sahneleri yaşanılanların çok az bir kesitiydi. Çekilen daha büyük acılar olduğunu ve o her acıdan ayrı bir senaryo çıkacağını biliyoruz. İşkence sahneleri daha mı fazla gösterilseydi acaba Aslında gösterilenler bile o günleri yaşamamıza yetti. Filmde, İhsan başkanın ellerine vurulurken sanki bize vuruluyormuşçasına hissedip ''Allah'' kelimesi taaa ciğerlerimizi delip geçmişken, bunu istemek biraz yanlış mı bilemiyorum. Yürek dayanır mıydı acaba daha fazlasına
Mustafa Pehlivanoğlu'nun annesinin kıyafetlerini tam olarak bir Anadolu kadınını yansıtmadığını düşünüyorum.
Bir de filmde rahmetli Başbuğ'un adının bile geçmemesi konusunda çok eleştiri yapıldı. Bence Kafes filmi bir Başbuğ filmi değil, sadece yaşanılanlardan bir kesitti. Başbuğ' a karşı duyulan sevgi baştan sona vardı ama.
Eğer bir film ardından konuşturabiliyorsa ve seyircisiyle bütünleşebilmişse başarılıdır. O yılları yaşamadığım halde, beni o kara eylüle yolculuk yaptırabilmeyi ve bazı gerçekleri anlayabilmemi sağladı.
''Kafes'' için Lütfü Şehsuvaroğlu:
''Şimdilik iyi gidiyor. Ekibi çok sevdim. Hepsini… Kostümcüsünden, ışıkçısına kadar. Kameramanlarından ulaşımcısına kadar.
Allah utandırmasın.
Dua edin…'
Böyle yazmıştı (Vahdet/30.03.2015) hikayenin sahibi Şehsuvaroğlu 'Allah utandırmasın.'
Ve ben şahidim ki Allah utandırmadı.
Bütün samimiyetimle söylemek isterim ki ne görüşte olursa olsun, hangi ideolojiyi taşırsa taşısın, ön yargılardan kurtulup ülkesini seven herkes izlemeli. O dönemde yaşananlar sadece sağın, solun değil, bir toplumun trajedisiydi açısından bakarsak, çıkarılacak çok derslerin olduğunu görürüz.
Bu sevdayı yüreğinde hissedenlere selam olsun. Emeği geçenlere de tek tek teşekkürler. Yolun her daim açık olsun Kafes.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.