Tunceli'de çatışmada yaralanan uzman çavuşumuz, askeri araçla Erzincan Araştırma Hastanesine getiriliyor.

Fakat o da ne!

Haber verildiği halde karşılamak için ortada, ne bir hasta bakıcı, ne bir doktor, ne bir ambulans, ne de bir sedye var...

Durum acil olduğu için, hastane personelinin keyfini bekleyemeyen askerler, ağır yaralı silah arkadaşlarını, içeriye kadar taşıyorlar.

Dışarı çıkmaya tenezzül etmeyenler içerde ne yaptılar

Müdahale ettiler mi, etmediler mi, ölüme mi terk ettiler bilmiyoruz...

Ama 

Bildiğimiz tek şey bu kahramanın hastanede hayatını kaybettiği.

Şimdi biz hangisine yanalım.

Bir vatan evladının daha bir kahpe kurşunla toprağa düşmesine mi

Yoksa alenen ve aşikâr bu ihanete mi

Bu rezil durum karşısında Başhekim açığa alınmış.

Elbette olumlu ama yetmez.

Bir yanda Vatan için canından vaz geçenler

Diğer yanda canının keyfi için dışarı bile çıkmayanlar.

Bu ikisi aynı ülkede yaşamamalı.

Aynı havayı solumamalı.

Bu ikisinin üstüne aynı güneş doğmamalı.

Öyleyse;

Bir damla kanı o hastanedekilerin alayının haysiyet ve şereflerinden ağır basacak o şehidimizin, öyle ilgisiz bırakılmasında kastı ve kusuru olan her kim varsa;

Mesleğine, meşrebine, mezhebine bakmadan meslekten atılmalı ve kalan ömürlerini zelil ve sefaletle bitirmeleri sağlanmalı.

Unutulmamalıdır ki bu ülkenin en kıymetlileri şehitlerimizdir.

Ve

Mesele Vatan ise herkes ve her şey teferruattır.

Sadece teferruat...