Siyaset, toplumun kaderini belirleyen, liderlerin vizyonu ve karakteriyle şekillenen bir alan. Ancak günümüzde bu alanın, özlenen değerlerden giderek uzaklaştığını üzülerek görüyoruz.
Siyaset, toplumun kaderini belirleyen, liderlerin vizyonu ve karakteriyle şekillenen bir alan. Ancak günümüzde bu alanın, özlenen değerlerden giderek uzaklaştığını üzülerek görüyoruz. Oysa gerçek liderlik, yalnızca bir makamı işgal etmek değil; topluma yön vermek, güven inşa etmek ve adaleti tesis etmek demektir. Ne yazık ki günümüz siyasetinde bu niteliklere sahip isimlere rastlamak giderek zorlaşıyor. İşte tam da bu noktada, milletin gönlünde taht kurmuş, sevdiğim iki merhum ismi anmam gerekiyor: Necmettin Erbakan ve Muhsin Yazıcıoğlu.
Necmettin Erbakan, yalnızca fikirleriyle değil, duruşuyla da saygı uyandıran bir liderdi. Hitabeti, bugünün siyasilerinin önceden hazırlanmış metinlerden okuduğu konuşmalardan çok farklıydı. O, gönülden konuşur, sözleriyle insanları etkilerdi. Günümüz siyasetinde hâkim olan seviyesiz tartışmalara ve kısır polemiklere baktıkça, onun vakarını ve hitabet gücünü daha da özlüyoruz.
Liderlik, zorluklar karşısında dik durmayı gerektirir. Erbakan, en zor zamanlarda bile yılmaz, karamsarlığa kapılmazdı. Halkına umut aşılayan, mücadele azmini diri tutan bir figürdü. Bugünün siyasetçileri ise ilk engelde geri adım atıyor, halkın umudunu kırmaktan çekinmiyor. Oysa bir lider, kriz zamanlarında dahi halkına yol göstermelidir.
Nezaket, gerçek bir siyasetçinin en önemli meziyetlerinden biridir. Erbakan, bu özelliğiyle dost ve rakiplerinden saygı görmüştü. Onun nezaketi, samimiyetten beslenirdi. Günümüz siyaset sahnesinde ise hakaretler, küçümsemeler ve seviyesiz atışmalar yaygın hâle geldi. Oysa saygı görmek isteyen, önce saygı göstermelidir.
Gerçek lider, insanları bir dava etrafında toplar, onlara değer verdiğini hissettirir. Erbakan, teşkilatının her ferdini büyük bir yapının önemli bir parçası olarak görür, ekip ruhunu güçlendirirdi. Yetki vermek ve insan yetiştirmek de önemli bir liderlik vasfıdır. Erbakan, ekibine güvenen, onları sorumluluk sahibi kılan bir liderdi. Oysa günümüzde, sadakat liyakatin önüne geçmiş durumda. Liderler, kendilerini gölgede bırakacak isimlerden çekiniyor, yetkin insanları uzaklaştırıyor.
Siyasi mizah anlayışı da Erbakan’ı farklı kılan bir unsurdu. Siyasi rakiplerine zekice ve nüktedan cevaplar verir, siyaset sahnesine renk katardı. Bugün ise mizahın yerini öfke, hakaret ve intikam planları aldı. Siyaset artık insanları gülümsetmekten çok, kutuplaştırıyor.
Merhum Erbakan, Sivas’a ve yerel medya organlarına da büyük önem verirdi. 1996 yılında, başbakanlık görevini yürüttüğü dönemde Sivas’ı ziyaret ettiğinde, yoğun programına rağmen yerel medya ile görüşmeyi ihmal etmemişti. O dönemde, Sivas’ta yayın yapan, yöneticisi olduğum SRT televizyonuna konuk olmuş, iki genç muhabirin yönelttiği sorulara içtenlikle cevap vermişti. Ekibinin bütün direncine rağmen yerel medyaya önem vermiş, aksi yöndeki uyarılara aldırış etmemiş, halkın sesini duyuran bu platforma değer verdiğini göstermişti. Bu, onun liderlik anlayışının bir yansımasıydı. Bugün, siyasetçilerin yerel basına yaklaşımı düşünüldüğünde, Erbakan’ın ne denli mütevazı ve halk odaklı bir lider olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Muhsin Yazıcıoğlu, Türk milliyetçiliğinin tertemiz yüzü, vatan ve millet davasının yılmaz neferiydi. Feraseti, cesareti ve dik duruşuyla milyonların gönlünde taht kurmuştu. “Firavun’a karşı olmak yetmez, Musa’nın yanında olmak gerek” diyen bu dava adamı, milletin geleceği için en çetin mücadeleleri verdi. Yazıcıoğlu, devleti merkeze alan bir milliyetçilik anlayışından ziyade, “halka hizmet” ve “hadim devlet” anlayışını ön plana çıkarıyordu. Sivil toplum, demokrasi ve insan hakları gibi kavramları, ülkücülük anlayışıyla sentezlemeye çalıştı. Onun lider sultasına karşı çıkan ve milleti önceleyen siyaset anlayışı, özellikle siyasi buhran dönemlerinde milli iradeden yana tavır almasıyla kendini gösterdi.
Muhsin Yazıcıoğlu, halkın içinde, onların derdiyle dertlenen, mütevazı bir liderdi. O, makamdan çok milletine hizmet etmeyi ön planda tutardı. İnsanlarla doğrudan temas kurar, onların sorunlarını dinler ve çözüm arayışına girerdi. Onun liderlik anlayışı, günümüz siyasetçilerinin halka olan mesafesi düşünüldüğünde daha da anlam kazanıyor.
Yiğit hemşerimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sivas ile olan bağı da çok güçlüydü. Sivas’a her gelişinde SRT televizyonuna konuk olur, bizle, çalışanlarla sohbet eder, yerel halkla iç içe vakit geçirirdi. Onun mütevazı kişiliği ve insanlara olan yakınlığı, siyasetin yalnızca makam ve güç değil, aynı zamanda gönül bağıyla yapılması gerektiğini gösteriyordu. Hiç unutmam hep hatıramdadır, çalışanlarımdan birisi Ankara’da tedavi görüyordu, acil kana ihtiyacı olmuş, aramış bulamamışlar. Benden yardım istediler, bir iki siyasetçiyi aradım o zaman tamam dediler ama kan vermeye gelen olmamıştı. Bir lideri, genel başkanı bu konuda meşgul etmek istememiştim ama konu acil olduğu için sonunda merhum Muhsin Başkanı aramıştım. Kısa bir süre sonra Ankara’daki hastanenin kan merkezi, Yazıcıoğlu’nun yönlendirmesiyle kan vermek isteyen insanlarla dolup taşmıştı. İşte gerçek liderlik budur! İnsanların yalnızca seçim zamanlarında değil, zor anlarında da yanlarında olmak.
Necmettin Erbakan ve Muhsin Yazıcıoğlu, yalnızca siyaset sahnesinde değil, toplumun her kesiminde iz bırakmış liderlerdi. Onların adalet, vefa, liyakat ve insan odaklı siyaset anlayışına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Çare ne? Çare: Onların mirasını yaşatacak, aynı azim ve erdemle yol alacak yeni nesil liderlerin yetişmesidir.