
Şadiye ÖZTÜRK
ALLAH´IN VARLIĞI VE İSBATI
İnsanlık alemi en eski zamandan beri üstün bir kudrete inanmış ve ona tapınmıştır. Bu duygu yani Allah inancı insanlarda yaratılıştan vardır. İnsan kendisini anladığı, tanıdığı yani akıl baliğ olduğundan itibaren üstün ve her şeyi kuşatan bir yüce kudrete teslim olmak, ondan ilham almak, ondan yardım dilemek, hayır ve şer ne olursa ondan bilmek hissini, inancını içinde taşımış ve O yüce kudrete korku, ümit ile bağlanmıştır. Onun önünde diz çökmüş, secdeye kapanmış, yalvarmış, ibadet ve kurbanlar ile O'na yakınlaşmak istemiş, her türlü zarardan korunmak için O'na sığınmış ve iman etmiştir. Dağ başında doğan medeniyetten habersiz bir insan bile kendi aklıyla Allahın varlığını, birliğini bilmek zorundadır. Kainattaki akıllara durgunluk veren düzeni gördükten sonra bu düzeni sağlayan bir ve eşsiz yaratıcıyı bilmesi ve inanması mecburidir. 'Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah'ın varlığında şüphemi vardır '(İbrahim 14 )
Allah inancı insanda doğuştan var olması nedeniyle İslam alimleri Allahın varlığına dışarıdan delil aramayı gereksiz görmüşlerdir. İnsan iç ve dış alemde Allahın varlığına delalet eden şeylere bakarak Allah'ın varlığını bunlardan anlayabilir demişlerdir. Zaten insanın kendi yaratılışı da bizzat Allah'ın varlığına en açık bir delil teşkil etmektedir.
Allah'ın varlığını tanımanın yolları ve O'nun varlığının delilleri pek çoktur. Şu kadar diye sınırlandırma yapılmaz. Gelişen Fen ve Teknik yeni-yeni delilleri önümüze koymaktadır. Şu ana kadar tespit edilen delilleri şöyle sıralaya biliriz.
1.)Kuran'ı kerim ile ispat:
Kuran-ı kerimde Allah tela'nın daha çok sıfatları zikredilir ve insan aklı şu noktalara dikkat çekilir.
a) Büyük bir kudret ilim ve hikmet eseri olarak yaratılan insan vücudu, organları, fonksiyonları göz önüne getirilerek Allah'ın varlığına ulaşmak.
b) Yürüyeni, sürüneni, iki ayaklısı, dört ayaklısı ile sonsuz bir kudretin eseri olarak hayvanlar alemini gözleyerek Allah'ı tanımak.
c) Bozulması ve aksaması olmayan mükemmel bir düzende işleyen yer küresi, dağlar denizler, gökler ve yerin birbiriyle ahengi; Yerin mevsimden mevsime değişmesi, yer kürenin hayatı taşıması, insanın barınması için elverişli olması, yer küreyi koruyan atmosfer, acı ve tatlı suların denizlerde bulunması bunların hepsinin insanın hizmetine verilmesi yine Allah'ın varlığına işaret eden delillerdir.
d) Bütün canlıların özünü teşkil eden suyun müjdecisi bulutlar ve rüzgar, ölmüş toprağın yağmurla dirilmesi, yiyecek ve içecek vermesi, insanların ihtiyacını karşılayan ateş vs. düşünerek Allah'ın varlığını bilmek.
e) Ay, güneş, yıldız ve gezegenlerin bağlı bulunduğu değişmez nizam, gündüzün insan geçimine gecenin istirahatına vesile olması, güneşin ayın ve gezegenlerin bağlı bulundukları ince kanunlara harfiyen uymaları bir yaratıcıya bir idareciye işaret eden delillerdir.
f.) İnsanların, yiyecek, giyecek ve her türlü eşyanın naklinde emrimize amade kılınan Gemiler, Yüce dağların arasındaki geçitler, Denizlerden çıkarılan gıdalar ve ziynetler düşünerek yaratıcıyı bulmak.
2.) Fıtrat delili:
İnsan normal olarak kendi güç ve kuvvetinin üstünde kudret sahibi bir yaratıcıyı kabul eder. Bu kabulleniş bazen gaflet, inat ve kibirle körelebilir. Fakat hiçbir zaman tamamen yok olmaz. İnsan her başı sıkıştığında ve üzüldüğünde bir İlah'a sığınır. O'na dua eder ve ondan niyazda bulunur. Bu davranışı fıtratının gereğidir. 'İnsana bir sıkıntı eriştiği zaman yan üstü, yatarken, otururken, ayakta dururken bize dua eder fakat sıkıntısını giderdiğimiz zaman sanki sıkıntısının giderilmesi için bize dua etmemiş gibi çeker gider.' (Yunus 10 )
3.) Hudus delili:
Kelamcıların en meşhur delili şöyle ifade edilir. Alem Hadistir (Yoktan var edilmiştir.) Sonradan meydana gelmiştir. Yani varlığından önce yokluk vardır. Her Hadisin bir muhdisi (Her var olanın, bir var edicisi, meydana getiricisi) vardır. Alemin Muhdisi yani yaratıcısı da Allah'tır. Hadis-i meydana getiren Muhdisin yani yoktan var edileni var edeninde bir başka Hadis varlık olması düşünülemez. Çünkü bu durumda sebep ve illetin sonsuza kadar uzayıp gitmesi gerekir. Akıl ise böyle bir şeyi kabul etmez.
4.) İmkan delili:
Alem Mümkün'dür. Çünkü cüzlerden meydana gelmiştir, cüzlerden meydana gelen ( Mürekkep olan ) şey vacip olmaz zira vacip Mürekkep değildir. Mümkün varlığı ile yokluğu eşit olandır. Mümkün var olduğuna göre onun varlığını yokluğuna tercih eden bir Müessir mevcuttur bu Müessirde Mümkün olursa onunda bir müessiri olacaktır, Böylece Devir ve zincirleme oluşacaktır ki bunların olması da batıldır. Veya bir Vacib-ül vücuda varılacaktır. O'da Cenabı haktır. Öyle ise Mümkün olan alemin yaratıcısı Allah'ü Teala'dır.
5.) Nizam delili:
Tabiatta ve onda cereyan eden olaylarda büyük bir ahenk, şaşmaz bir düzen vardır. Biz bu nizamı duyularımızla idrak ediyoruz. Alemdeki bu nizam tam akıl ve tam bir bilgi sahibi bir illetin eseridir. O halde Kainat Alim ve Akıl sahibi olan Allah'ü Teala'nın eseridir. Bu delil hem avamı hem de İlim sahiplerini tatmin eder. Çünkü ulu yaratıcının bunca yaratıklarına herkesin görebileceği, sezebileceği hikmetler vermesi bunu gerektirir. Kainata baktığımız zaman onun kanunlar ve gayeler manzumesi olduğunu görürüz. Bu ince kanunlara ve hesaplara kör tesadüf demek mümkün değildir. Onları düzenleyen ve varlıkların hizmetlerine sunan akıl, idrak ve hikmet sahibi bir yaratıcının bulunması zaruridir.'Gökte Burçlar var eden orada ışık saçan güneşi ve aydınlatan ayı yaratan Allah yücelerin yücesidir. (Furkan65) 'Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın, sen münezzehsin, bizi ateşinden koru derler.(Ali İmran 191
6- Beşer tarihi delili:
İnsanlık tarihine baktığımızda görülür ki yeryüzünün Irkları, Memleketleri, Din ve Mezhepleri ayrı, ayrı olmasına rağmen bütün milletlerin ortak yönü bir yaratıcının eserlerini müşahede etmişler, ezeli ve kadim bir yaratıcının varlığını kabullenmişler ve o'na tapmışlardır. Nereye gidilirse gidilsin kaba ve basit bir şekilde de olsa bir Din ve Tanrı fikrine rastlamak mümkündür. Her devirde hurafeler, sapmalar olmuş ama insan da tanrı fikri hep var olmuştur. Hatta en Allah tanımazı bile darda kalınca taşa, toprağa, ağaca değil kendinden üstün bir varlığa sığınmıştır. İşte memleketleri, milletleri, kültürleri ayrı olmasına rağmen daima var olan Tanrı fikri ve Din duygusu Allah'ın varlığının delillerindendir.
7-Yaratma delili:
Çevremize baktığımızda bütün varlıkların yaratılmış olduğunu görüyoruz. Cisimler önce cansızken, sonra hayat, akıl ve şuur'un yaratıldığını görüyoruz. Her yaratılanın bir yaratıcısı olması icap eder öyleyse bu yaratılmışların da ezeli bir yaratıcısı vardır. O da cenabı hak tır. Kur'an-ı Kerimde ki birçok ayet yaratılmayı anlatır. Onlardan iki örnek; 'Öyle ise insan neden yaratıldığına bir baksın. O erkek ve kadının beli ile göğüsleri arasından atıla gelen bir sudan yaratılmıştır.'(Tarık 86)
'Ey insanlar bir misal verilmektedir. Şimdi onu iyi dinleyin. Sizlerin, Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler bir sinek bile yaratamazlar, sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyende, istenende, acizdir.' (Hac 22)
8-Hareket delili:
Bizler Kainatta hareket eden şeyleri tecrübelerimizle görüyoruz, biliyoruz. Her hareket edenin bir hareket ettiricisi vardır. Bu hareket ettiricinin kendisi de hareket halin de ise onu da hareket ettireni vardır. Çünkü hiçbir şey kendiliğinden hareket edemez. Böylece hareket edenler ve ettirenler zincirini geriye doğru nihayetsiz sürdürmek doğru değildir. O halde bir ilk hareket ettiren vardır. O'da varlığı gerekli olan yüce Allah'tır.
9-Kemal delili:
Dekart (1596–1650)'in benimsediği bir delil vardır. O şöyle der. 'Bende bir kemal tasavvuru vardır. Bunda hiç şüphe yoktur. Bu tasavvur bana benden gelmez çünkü ben eksik varlığım. Bu düşünce bana yoktan da gelmez zira yok illet olmaz. hiçbir şeyi meydana getiremez. Bizi kuşatan alem de eksik olduğundan bu kemali tasavvuru oda meydana getiremez. O halde kemal tasavvuru bana ancak en kamil varlık olan yüce yaratıcıdan gelir.' Bu delili Dekart'tan yıllarca önce yaşamış olan ünlü İslam düşünürü Farab-i de dile getirmiş ve adına 'Ekmel varlık delili' demiştir.
10-Sonsuzluk delili:
İnsanda bir sonsuzluk fikri vardır. İnsan daima sonu olmayan bir varlık tasavvur eder. Bu fikir insana kendinden gelmez çünkü kendisi sonludur. İnsanın dışındakilerden de gelmez zira onlarda sonludur. Sonsuzun illeti sonsuz bir varlık olur. Bu sonsuzluk fikrini insana telkin eden bir sonsuz varlık vardır O'da Allah'ü Teala'dır.
11-Sufiyye delili:
Sofiler Allah'ın varlığı hakkında düşünmeyi uygun bulmazlar, bu noktada aklın insanı yanıltacağını söylerler. İrfan, Marifet ve Mükaşefe yoluyla ruhi bir tecrübe ile İlahi bilgileri elde ettiklerine inanırlar. Sofilere göre insan tarafından en açık vazıyette bilinen Allah'tır. Bunun için Allah'ın varlığını ispata gerek yoktur. Zira açık olan şey açıklanamaz. Diğer taraftan açık olarak varlığı kabul edilen Allah şüpheli deliller ile ispat edilemez. Onlara göre mukayyet, eksik ve sonradan yaratılmış bir varlığa dayanarak Mutlak, Kamil ve Ezeli varlık hakkında tam ve gerçek bilgiye sahip olunamaz.
Akait ve kelam kitaplarındaki geçmişte verilen delilleri böyle özetleye biliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.