Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

BİR ŞEHRİN SOKAKLARI

Bir şehrin sokakları, şehir hayatının fotoğrafıdır bir bakıma… Sivas'ın fotoğrafını ise mahalle aralarına sıkıştırılmış sokaklar kadar, büyük bir sokak olan İstasyon Caddesinde seyredebilmek mümkün… Muhakkak ki mahalle aralarındaki sokaklar ile İstasyon Caddesi arasında önemli farklar var. Ancak, yine de İstasyon Caddesi taşıdığı birçok hususiyetle şehrin bir sokağı sanki... Aradaki benzerlik ise mahalle arası sokaklar, o semte özgü küçük kareler iken, İstasyon Caddesi şehre ait büyük karedir. Ve bu karede İstasyon Caddesini Hükümet Meydan'ından ayrı düşünmek ise fotoğrafı yarım görmektir aslında. Aslında Hükümet Meydanı bu fotoğrafın odak noktasıdır; İstasyon Caddesi ise bu şehre son yüzyılda eklenen cüzdür ve çözülüşün tetikleyicisidir.
Sadece İstasyon Caddesi olsa şehrin aldığı yara, acıyı hafifletir belki… O süreçle başlayan ve özellikle 70'li yıllardan sonra hızla imar adına bir şehrin tahribatının başlangıcıdır ve şehrin acı fotoğrafıdır bu… Yaralanmış ve tahribata uğramış şehrin bu fotoğrafından memnun olan var mıdır, bilmiyorum. Bunun sıkıntısını, zorluğunu, sorunlarını yaşamayan var mıdır
Çünkü bu şehir; tek merkezli, tek yönlü ve tek hedefli bir şehir olmaya el birliği ile itilmiştir. Bütün ara yollar, kılcal damarlar, adı cadde olan çıkmaz sokaklar tek istikamete yönlendirilir ve gelir düğümlenir İstasyon Caddesi ve Hükümet Meydanı'nda…
Hem araçların hem insanların tek istikamete mecbur edildiği bir şehre dönüştürülmüştür adeta. Araçlar, meydana uğramadan şehrin bir ucundan bir ucuna zor gider; her yer parktır, araç kaynamaktadır fokur fokur her yerden, kimse aracını park edecek yer bulamaz… Ve özellikle son yılların yaz aylarında, Meydan adeta arenaya dönüştürülmüştür. Gecenin geç saatlerine kadar desibeli yüksek seslerin, karmaşanın, kendini sokağa atan herkesin rastgele volta attığı tek nokta konumundadır.
Fotoğrafa bakıldığında ilk etapta sebep değil sonuç görüldüğünden, sonuç ise bir sorunlar yumağı olduğundan hemen hemen herkes kendini rahatsız eden her ne ise ondan şikayetçidir...
Evet, sonuç bu ve ortada işte, hem de şehrin göbeğinde...
Sebep ise...
Bir dizi uygulamalar, yaklaşımlar ve anlayışlar zincirinin, tarihin en kadim şehirlerinden biri olan Sivas'ın, Anadolu'nun en önemli ve büyük şehirlerinden biri olan Sivas'ın yanlış uygulamalara kurban edilmesidir. Çok ötelere gitmeye gerek yok, belki Selçukludan, belki Osmanlıdan ya da Tanzimattan 1950'li 60'lı yıllara kadar köklü bir yıkıma, değişime ve dönüşüme uğramamıştır şehir. Modernleşmenin ve kalkınmanın getirdiği yeni yaklaşımla yeni bir şehir oluşturulamamıştır ne yazık ki...
Halbuki tarihten miras kalan şehir korunup etrafına yeni bir şehir inşa edilebilirdi. 50-60 yıl öncesine kadar bu şehrin ana dokusu bozulmamıştı. Bu nedenle, imar uygulamalarının henüz uygulanmadığı elli altmış yıl öncesinde Meydan merkez olmak üzere bir km çapında bir alan 'Tarihi (Eski) Sivas' olarak koruma alanına alınsa ve bu bir km'nin dışındaki alan ise yolları, caddeleri, yeşil alanları, alış veriş merkezleri, eğitim kurumları, oto parkları kısacası modern hayatın tüm sosyal donatılarının yaygın şekilde yer aldığı ve hepsinden önemli konut alanlarının yer yer bahçeli, insanca yaşanabilen ferah bir ortamda, bugün yeraltına sakladığımız ırmakların özgürce aktığı bir şehir olarak imar planı yapılsa ve bu şehrin yeni ihdas edilecek yaşam alanlarına son elli yılda kendi akışı içinde 'Yeni Sivas' uygulansa idi, birbirine omuz vermiş, gönül vermiş iki Sivası'ımız olurdu.
Hükümet Meydanının etrafında teşekkül etmiş Eski Sivas'ı yeniden düşleyelim gözlerimizin önünde... Neler yoktu ki o bir km'lik çapın içinde… Bugün var olan Hükümet Binası, Jandarma Kışlası, Kongre Binası ve Medreseler; ya yıkılanlar, Selçuklu Bahçesinin içindeki Vali Konağı olarak yapılıp sonradan Selçuk Ortaokulu olan tarihi taş bina, hemen yanında Halkevi olarak kullanılan tarihi ahşap Konak, Aynalı Çarşının yerinde son olarak Askeri Satınlama olarak kullanılan ve Belediye Binası yerindeki ikizi ile iki ahşap Konak, Hükümet Konağı arkasındaki Vilayet Matbası olan tarihi taş bina, yine Hükümet binasının arkasındaki su ile çalışan un değirmeni ve arkasındaki Kadınlar Hapishanesi, Jandarma Kışlasının arkasındaki Kapalı Cezaevi, Kongre Binasının yanındaki İzzet Paşa (Saray Cami) ve yanında Peyami Safa'nın babasınında medfun olduğu hazire, Paşa Cami yanındaki Âlimler Mezarlığı ve Arı Sitesi yerindeki tarihi taş Kilise...
Kaleleri, kale surlarını, saat kulesini ve daha nicesini eğer koruma altına alıp muhafaza edebilseydik bugün Selçukludan Osmanlıya ve günümüz Cumhuriyetine uzanan bir Sivas'ı yaşatabilirdik... Ve bu halkanın dışına ise herşeyiyle çevreci ve insan odaklı yaşamaya müsait yeni bir Sivas inşa edilebilirdi.
Evet, çok şey değişti, ama yapacak yine de çok şey var…
Önemli olan geçmişe ağlamak ve hayıflanmak değil, ders alıp geleceği yeniden inşa etmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi