
Şadiye ÖZTÜRK
Hayatî Seçme Haklarımız, Seçmeli Dersler / Meslekler ve Sanat ilişkisi
İnsanlar dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hayatlarının çeşitli dönemlerinde, fikirleri ve kabiliyetleri doğrultusunda, kendileri için en uygun olanı seçme durumunda kalırlar. Fikir ve kabiliyetlere uygunluk, aynı zamanda inanılan şeye de uygunluk anlamındadır ve de kabullenmeyi kolaylaştırır, bu anlamda kabullenme kolaylaşınca sevgi de kendiliğinden doğar. Bu şekilde severek yapılan işler ve yaşantılar hemen hemen hayat boyu insanı başarılı ve mutlu kılar; aksi takdirde bir ömür boyu tam mutluluğu ve başarıyı yakalamak oldukça zorlaşır. İşte bu sebeple bu tür seçimler hayatîdir, önemlidir. İlk insandan bu güne kadar hiç değişmemiş ve değişmeyecek olan bu gerçek, aklıselim her insan tarafından bilinir ve hissedilir.
Bu gerçek, daha çok küçük yaştan itibaren, oyuncak seçimi, giyecek ve yiyecek seçimi gibi seçmeler için de böyledir; ileriki yaşlarda da okul seçimi, ders seçimi, eş seçimi, meslek seçimi, siyasî parti seçimi, sanat seçimi, iş seçimi gibi hayatî öneme haiz tercihler için de böyledir.
'Hayati öneme haiz' tanımlamasını, kasten yapıyorum. Çünkü, çocuklarımızın sevmediği bir oyuncakla oynamak ve sevdiği bir yiyecek varken sevmediği bir yiyeceği yemek zorunda bırakılması veya hoşlanmadığı bir giyeceğin giydirilmesi; çocuklarımızın ve gençlerimizin ileriki yaşlarda da, fikir, inanç ve kabiliyetleri doğrultusunda, tercih edebilecekleri bir okul varken, istemediği bir okulda okumaya mecbur edilmesi; aynı şekilde, seçtiği bir dersi okumasının engellenmesi veya tercih etmek istemediği bir dersi almak zorunda bırakılması, üstüne üstlük bir de buna ikna edilmeye çalışılması veya bu anlamda bir mesleğe veya sanat icrasına yönlendirilmesi veya buna mecbur edilmesi; aynı şekilde eş seçimi, siyasî parti seçimi, iş seçimi gibi, insanların geleceğini çok ciddî biçimde yakından ilgilendiren konularda, benzeri müdahalelere maruz kalması, neticesinde:
Çocuklarımızın tam manasıyla, ruhen ve bedenen sağlıklı, mutlu ve başarılı olduğundan; buna bağlı ve genel olarak kaliteden, sanat eserinden, bereketten, ilerlemekten, zenginlikten ve dolayısıyla ülkemizin huzur ve refahından söz edebilir miyiz Bu soruya evet diye cevap veremeyeceğimize göre; 'Böyle bir müdahaleye ancak cahil insanlar tevessül edebilirler.' diyebiliriz, rahatlıkla.
Bu sebeplerle öncelikle, 'ben anneyim' diyebilen annelere ve 'ben babayım' diyebilen babalara çok önemli görevler düşmektedir.
Aklıselim ve mesuliyet sahibi her anne ve baba, çocuklarının sahip olduğu fikir, kültür ve kabiliyetleri en iyi bilen kişiler olarak, evvela bu yönde, çocuklarının kendisini tanımasını ve farketmesini sağlarlar. Daha sonra da, onun için en uygun olanı seçme hususunda, ona rehberlik etmeye çalışırlar. Çocuklarımıza ve gençlerimize rehberlik etme konusunda, en güvenilir, en teknik, en doğru, en tesirli ve en yetkili/salahiyetli olanlar anne ve babalardır.
Bu sebeplerledir ki, babalar ve anneler, çocuklarının istikbalini/geleceğini çok yakından ilgilendiren bu yetki ve sorumluluklarını, mecbur kalmadıkça hiç kimseye kaptırmamalı, mutlaka sahiplenmelidirler.
Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz, Hükumetimiz ve Ebeveynler; el ele vererek, seçme konusunda hak ve özgürlüklere dair, kanun, mevzuat, kurallar, tavır ve davranışlar sunar, sergiler ve birtakım icraatlarda bulunurlar. Değerlerimizden taviz vermeden güncelleme ve geliştirme çalışmaları da ihmal edilmez; çünkü, çok şükür bizim değerlerimiz, İlahîdir ve bu sebeple de insanîdir.
Buna bir misal vereyim. Mesela Okul Öncesi Eğitim, Temel Eğitim ve Ortaöğretimde 'Seçmeli Dersler' adı altında, seçme hakkı, öğrenci, baba ve anneye verilmiştir. Gerektiğinde rehber öğretmenden faydalanma hakkı da kullanılabilir. Bu seçmeli dersler arasında, 'Kuran-ı Kerim', 'Hz. Muhammed'in Hayatı', 'Temel Dini Bilgiler', gibi dersler de vardır. Bu dersler çocuklarımıza; insanların meleklerden de üstün olduğunu; Allah katında insanın çok kıymetli bir varlık olduğunu; insanlara kötülük, eziyet ve zulüm etmenin büyük günahlardan olduğunu; yalanın, fitnenin, dedikodunun, zinanın, bozgunculuğun, terörizmin, mukaddesata ve devlete ve babaya ve anaya hainlik etmenin, tembelliğin de büyük günahlardan olduğunu; insanlara tebessüm ve hizmet etmenin ve çalışmanın da ibadet mesabesinde kabul göreceğini; zerre kadar iyiliğin de, zerre kadar kötülüğün de, hem dünya ve hem de ahiret hayatında karşılıksız kalmayacağını; yani güzel ahlakı öğretir. Bütün bu değerlere, bütün insanların, insanlık tarihi boyunca, her zaman ihtiyacı olmuştur, olacaktır. Hele günümüz dünya insanlığının bu gün, bu değerlerin öğretilmesine, öğrenilmesine ve tatbikine her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç günümüzde artık, fen ve sosyal bilgiler gibi diğer bilgi dallarına duyulan ihtiyaçtan daha elzemdir. Çünkü bu alanlarda kazanılan bilgi, beceri ve ürünler, güzel ahlakın, yani İslam ahlakının hakim olmadığı bir dünyada, müsbet manada hiçbir işe yaramazlar. Zaten bilgiye ulaşmak, günümüzde artık çok kolaylaştı, en eksantrik bilgiye bile beş veya on saniye gibi kısa bir sürede ulaşabiliyorsunuz.
Halimiz böyle iken, babalar ve anneler hiç vakit kaybetmeden, hemen yarıyıl/şubat tatilinin bitiminde, çocuklarımızla birlikte, okullara/mekteplere gidiyoruz; kıymetli okul idarecilerinden, seçmeli derslerle ilgili bilgi ve form dilekçeleri alıyoruz ve çocuklarımız için en uygun olan dersleri çocuklarımızla birlikte tercih ediyoruz, dolduruyoruz. Müracaat süresinin çok kısa olduğunu da unutmuyoruz.
Hemen hemen hiçbir işimiz, bundan daha önemli olamaz. Böylesine önemli bir konuda erinmek, üşenmek ve ertelemek aklı başında insan davranışı değildir. Çünkü bu tercihlerimiz, okulda en az 10 ve daha fazla öğrenci sayısına ulaşılmasını ve ancak bu şartla, tercih ettiğimiz dersin haftada zaten yaklaşık bir iki ders saati kadar çocuklarımıza verilmesini sağlayacak ve ayrıca, bize bunca hizmeti sunan Hükûmetimizin Millî Eğitim Bakanlığının, öğretmen istihdamı ve ders kitabı basımı ile ilgili çalışmalarını da, sayıca daha isabetli, daha kaliteli ve daha kolay kılacaktır.
Bu tercihlerimiz, adı üzerinde 'seçmeli ders' tercihidir, temel dersleri etkilemeyecektir. Çocuklarımızın tahsil başarısına zarar vermeyecek, aksine daha da mükemmel bir insan olmaları için katkı sağlayacaktır.
Kendi üzerine düşen vazifeyi yerine getirmeyip de, 'gidişat kötü, ahlaksızlık artıyor' gibi insicamsız/tutarsız konuşmalar veya sohbetler yapan insanın, gayesi nedir
Dünyanın neresinde olursanız olun, her anne ve babanın, hayattan en mühim beklentileri ve arzularından biri de; çocuklarının, her bakımdan sağlıklı ve 'Güzel Ahlaklı Adam' olarak yetişmeleri değil midir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.