Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Her yeni doğan gün, azmimizi daha da artırmalı

Hava ne kadar bulutlu olursa olsun, her gecenin sabahında güneşle birlikte yeni bir gün daha doğar. Mevsim sonbahar, sonbaharın da Kasım ayı olsa ve hatta kış mevsimi olsa, kar, boran ve fırtına olsa bile bu böyledir. Bu hakîkat, mecazi manada, ferdî, beşerî, sosyal ve insanlık tarihinin geçmişi ve geleceği için de böyledir ve insanoğluna adeta altın tepside sunulmuş ibretlik tecrübelerdendir. Ama ibret almayı, tecrübe edinmeyi, ders çıkarmayı bilenler ancak bu servisten istifade edebilirler. Günün ve güneşin ılıklığının rehavetine kapılarak gevşeyenler, ibret almayı bilmeyenler, düşünemeyenler, uyuyanlar ve miskinler, bu altın tepsinin ziyafetinden faydalanamazlar. Bu gerçek, sadece şahıslar için değil, milletler, halklar ve hatta bütün bir insanlık alemi için de böyle tecelli eder. Gecesini gündüzüne katarak, yorulup ter dökerek güne ve güneşin ziyasının huzurlu iklimine erişebilenler, diğerlerine göre ruhen ve bedenen daha sağlıklı, mesut ve zindedirler. Bunlar, bu anlamda, bu iklimin tadını bir kere almışlarsa eğer, bu hayat tarzının tiryakisi olurlar, asla geri dönmezler, dönemezler. Bu fedakarların, bu meçhul askerlerin isimleri, tarihi ve beşeri hafızaların temiz sayfalarından hiç silinmezler. Dünya hayatının pazarından en fazla kar ederek ayrılanlar ve ahiret hayatının en kaliteli mekanlarına erişme vaadini alanlar da onlardır. Bu fedakar, çalışkan ve güzel ahlaklı insanların sayısı ne kadar çok artarsa, dünya o kadar çok huzurlu olur.
Her günü yeni bir hayatın başlangıcı gibi de görmeli, birbirimizi galip veya mağlup gibi görmemeli, geride durmamalı; bizim için, çocuklarımız ve gençlerimiz için, yani geleceğimiz için, bizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için çalışanlara destek olmaya devam etmeli, onları yalnız bırakmamalı, kolları sıvayıp çok çalışmalı, fedakarların, emeğini esirgemeyenlerin sayısını artırmalıyız.
Bulunduğu coğrafyada, etrafında kan ve göz yaşının dinmediği, terör örgütlerinin cirit attığı bir bölgede, siyasi ve ekonomik cambazlıkların sergilendiği bir dünyada, daha birçok menfiliklere rağmen; hoşgörü, insan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik, hiçbir insanı ırkından, mezhebinden, tebaasından dolayı ötekileştirmeme şuuru ve azmi ile hareket ederek, dimdik ayakta kalmayı, kalkınmayı, gelişmeyi başarmış bir ülkenin insanları olarak; geldiğimiz noktada daha dikkatli ve sabırlı olmalıyız.
Böyle bir ülkede ve hatta dünyada, hiçbir kişinin, grubun, teşkilatın ve benzeri oluşumların ve liderlerinin; kendilerini herhangi bir ırkın, dinin, mezhebin veya halkın tek temsilcisi gibi görme, kendilerinin yanında yer alanların dışındakileri o ırktan veya dinden saymama, o mezhepten görmeme gibi hak ve salahiyetleri yoktur. Böyle bir şey iddia edenlere çok dikkat edilmeli, bunların ve bunların esas amaçlarının ne olduğu araştırılmalıdır.
Doğru seçim yapmak ve tercihini bu minvalde kullanmak tabi ki önemlidir. Bununla birlikte bu hakkı hatasız kullanmak, sayım, döküm ve ilan aşamalarını bizzat görerek yakından takip etmek daha da önemlidir.
Yönetimi, lideri, başkanı, partiyi, temsilciyi, vekili seçerken çok titiz ve dikkatli olmak çok mühimdir. Çünkü bu tür tercihler, genelde uzun bir dönemde, birlikte olmayı, birlikte çalışılmayı, yönetilmeyi, iş hayatını, hatta ferdi ve aile hayatını bile kapsar. Kısa süreliğine gelip geçici değildir bu tür tercihler. İşte bu sebeple her insan, iyice araştırır, anlar, dinler, istişare eder, takip eder; kendi fikirleri, değerleri, mukaddesatı ve geleceği ile alakalı ilişkilendirmeler ve muhakemeler yapar ve nihai kararını verir, buna göre kendine en yakın olan kaptanı, başkanı, idareciyi, partiyi, temsilciyi ve de bunların maiyetindekileri seçer ve iktidar etmeye çalışır. Fakat seçtiklerimizin idareci, başkan, iktidar olması kadar önemli bir husus daha vardır ki, ben bunu daha da önemsiyorum. O da, yönetime gelenlerin muktedir olmalarıdır. Yani insanları, adil ve ayrım gözetmeden idare etmeleri ve bunun sonucunda huzurlu ve mutlu etmeleri, insanları refah içerisinde yaşatmayı başarabilmeleridir. Bu da tek başına yeterli değildir; bunlarla birlikte, gene aynı amaçları gerçekleştirmek üzere, onları tercih edenlerin de; bulundukları ortamlarda, aile ve iş hayatında, arkadaşlık, komşuluk ve akrabalık ilişkilerinde, nezaket, anlayış ve hoşgörü sınırları içerisinde muktedir olmayı başarmaları, adamlık örneği ve timsali olmaları gerekir. Yani, doğru seçim, yönetimin muktedirliği, destekleyenlerin muktedirliği; bu üç fiilin başarısı, birlikte yaşamanın sağlığı, huzuru ve bereketi için gereklidir. Bunların biri eksik olursa boşluklar oluşur ve bu boşlukları kötü niyetli insanlar doldurmaya, gövdeye sızmaya ve bünyeyi hasta etmeye veya ele geçirmeye çalışırlar. Bu hususlar, bu şekilde, insanlık tarihinin başlangıcından beri önemini korumuştur ve koruyacaktır.
Bunları sadece yazmak ve veya okumak yeterli değildir. Buna göre hepimiz, her gün, yeni bir güne başlıyormuş gibi, çocuklarımıza ve gençlerimize de iyi örnek olacak şekilde, dikkatli ve sabırlı olmalı, daima düşünerek hareket etmeli, birbirimizi rakip, galip veya mağlup gibi görmemeli, 78 milyonluk bütünlüğümüze zarar verebilecek hatalar yapmamalı, birbirimizi her zamankinden daha fazla sevmeli, kucaklamalı, birbirimizi kırmamalı, gücendirmemeliyiz. Azmimizi ve gayretimizi artırmalı, kollarımızı sıvamalı, her zamankinden daha çok çalışmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi