Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

KALABALIKLARIN YALNIZLAŞTIRDIĞI İNSAN

Hayatın içerisinde, insanın giderek yalnızlaştığına şahit oluyoruz. Teknik ve teknoloji imkanlarının, genişlemesine paralel olarak, insan gittikçe yalnızlaşmaktadır. Asıl olan hayatı boyunca mutlu ve mesut bir şeklide yaşamak, hayatını devam ettirmek çabası insanın vazgeçilmezidir. Çocukluğundan itibaren, yapmış olduğu tüm gayretin sonunda; elde etmek istediği en önemli hedef mutlu ve huzurlu yaşamaktır.
Teknoloji ve gelişen imkanlar, insanın diğer insanlarla iletişim kurmasını, hem hal olmasını ya sınırlamaktadır, yahut yok etme derecesine getirmektedir. Sonuç olarak insanın yalnızlığı gittikçe sivrileşen, nerdeyse tek çizgi haile gelen bir yapıya dönüşmektedir. Aslında bu aynı zamanda insanların, gönüllü mahkumiyetlere yönlenmesini sağlamaktadır. İnsan hayatı, giderek dayanılmaz bir hapis hayatına dönüşür. Bu arada tüm yeteneklerini, becerilerini, zamanla farkında olmadan kaybetmeye başlar.
Asıl olan nedir İnsanın, insanlarla iletişim kurarak, içli, dışlı olarak hayatını devam ettirmesidir. Bunun en basiti, insanlarla konuşmakla başlar. Konuşmak, bu iletişimin anahtarıdır. Suskun olan, konuşmayan insanın ne demek istediğini, karşısındaki insanlara anlatması zordur. Teknolojinin esiri olan insanlar, farkında olmadan konuşma, çevreye uyum sağlama, insanlara meramını anlatma, karşısındakinin meramını anlama, becerilerini kaybetmektedir. Psikolojik olarak, bu durumda yaşayan insanların, sağlıklı olmaları zordur.
Etrafımız ne kadar kalabalık olursa olsun; yukarıda belirttiğimiz gibi, bir takım şeylerin esiri olan, birey; sosyal bir varlık olması nedeni ile; insanlarla irtibat kurmadığı zaman, bir takım yeteneklerini, bilgi ve becerilerini kaybeder. Doğal olarak sosyal hayatın içerisinde olan kişi; o hayatın tüm olumlu ya da olumsuz konumları ile, karşılaşacağı için; hayatı daha kolay algılayacaktır. Uyumu daha kolay olacaktır. Yalnızlığın getirdiği sıkıntı, dertlerden uzaklaşacaktır. Kalabalıklar onu boğarak yalnızlaştırmak yerine; kalabalıklarla her alanda iletişim kurarak, hayatı daha yaşanabilir hale getirecektir. Kalabalıklar içerisinde , insan olmanın gereği olan tavır ve davranışları sergileyerek; tatlı yada acı hayatın her safhasını birebir yaşayarak, tadacaktır.
İnsanımız, o nedenle sıcak bir dostluğun, kadim bir arkadaşlığın, candan bağlı komşuluk ilişkilerinin, hasretini çekmektedir, özlemini duymaktadır. Çünkü, toplum içerisinde insan olarak yaşamanın en temel ögesi; sosyal ilişkilerdir. Özünde insan vardır. Yani aynen kendisi gibi canlı, tepki veren, konuşan, gülen, eğlene, üzülen, ağlayan, kısacası insan vardır.
Umarım, Ramazan Ayının getirdiği bu manevi ortam, insanların kendi yaşadıkları hayatın dışında da bir hayat olduğunu hatırlatmıştır. Paylaşma, kaynaşma, dertlenme, muhabbet, ikram, gibi insana ait olan özellikleri yaşayarak tatmıştır. Bu aya ait toplu iftar, toplu kaynaşma ortamları, maksadına erişir. Paylaşma, bölüşme, birlikte yaşama, kavramları; insanlara bir kez daha kendilerini hatırlatır. Kavram olarak bile olsa; hala yaşadıklarını ispat ederler.
Umarım, insanlar; insanca, mutlu bir şekilde yaşamanın, yalnızlaşarak, sadece kendini düşünerek, sadece kendi yararı çerçevesinde hareket ederek, elde edilemiyeceğini anlarlar. Yalnızlığın zamanla insanı daha kötü durumlara düşüreceğinin farkına varırlar. Benlik ve egonun, toplumsal değerler yanında, daha arkadan gelmesi gereken kavramlar olduğunun farkına varırlar. Mutlu olmanın yolunun ben kavramından çok, biz kavramı ille ilgili olduğunu yaşayarak, test ederler.
İşte o zaman, insanlar farkında olmayarak düşmüş oldukları, yalnızlığın aynı zamanda bir takım dertlerin, oluşması için, zemin hazırladığının farkına varırlar ve en kısa zamanda, böyle yaşama çabasını terk ederler… Ramazan ayı etkinlikleri, bunun için bir fırsat olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi