
Şadiye ÖZTÜRK
Sıcak olay analizi
Güvenilir bir ansiklopedik bilgiye göre, kısaca; Hazret-i Davud ve Hazret-i Süleyman zamanında doğru yoldaydınız. Hak yoldan ayrıldınız, Allah (C.C) Hazret-i İsa'yı gönderdi, ona inanmadınız ve çok eziyet ettiniz. Allah (C.C) Hazret-i İsa'yı sizin elinizden kurtardı/aldı, Romalılar tarafından öldürüldünüz, esir edildiniz ve devletiniz dağıtıldı, bir daha devlet kuramadınız, ta ki 19.asra kadar. Her yerde hor ve zelil oldunuz. İngiliz ve Fransız Devletlerinin yöneticileriyle, Osmanlı Devletini yıkmak üzere anlaştınız. Bu planın bir parçası olarak; Filistin üzerindeki İngiliz Mandasından da yararlanarak Filistin'den tarım arazisi bahanesiyle toprak satın aldınız ve tarım kolonileri kurdunuz. 1948'de İngiliz mandası kaldırıldı, aldığınız topraklar üzerinde bir İsrail devleti kurduğunuzu ilan ettiniz. Yaptıklarınızdan, ettiklerinizden dolayı Nazi Almanya'sının uyguladığı soykırım sebebiyle Avrupa'dan da kaçmak zorunda kaldınız ve tarım kolonilerinizin bulunduğu bu günkü topraklara sığındınız, bir araya geldiniz, çünkü gidebileceğiniz başka bir yer yoktu.
Görülüyor ki; inanç ve kültürel kimliğinizdeki kibriniz, kendinizden olmayan insanlara değer vermeyişiniz ve anlayış gösteremeyişiniz, inatçılığınız, bu vasıflara sahip kültürünüzü kendiniz için bir imtiyaz olarak görüp kendinizi ötekileştirmeniz ve diğerlerini hakir gören duruşunuz, bundan güç alaraktan çevrenizdeki diğer insanlara verdiğiniz hayati zararlarınız, bu davranışlarınızdan dolayı bulunduğunuz coğrafyada genel kabul görmeyişiniz. yüzünden; adeta yok edilmiş ve kalan kısmınızla orayı da terk etmek zorunda kalıp bu günkü bulunduğunuz yere sığınmışsınız.
Bulunduğunuz bu topraklarda yerleşmenize, hatta burada bir devlet kurmanıza yardım eden devletlerin, yani size bu lütufta bulunanların; belki tekrar kendilerine musallat olmanızdan, belki de soyunuzu neredeyse yok etme noktasına kadar öldürmüş olmalarından dolayı çektikleri vicdan azabından ve de çıkarlarından dolayı; sizi orada tutmaya ve bu nedenlerle size yardımda bulunmaya çalışmalarını bile, kendi maharetinizmiş gibi görüp bundan güç alaraktan, pervasızlıklarınıza ve acımasızlıklarınıza bu coğrafyada da devam edişiniz, aynı akıbete uğrayacağınızın bir işareti olabilir.
Bu kapalı inanç ve kültürünüz; bunun dışındakilere/dünyaya kapılarınızı ve antenlerinizi kapatmışlığınız; hatta bu ruh halinizin adeta bir başka dışa yansıması olan, araya kalın ve yüksek duvarlar çekmeniz; sizin ve diğer insanların tek olan, aynı Allah (C.C) tarafından yaratıldığını, hepimizin, kemik ve iç organlarımızın ve beynimizdeki düşünme hücrelerimizin sayılarının bile eşit olduğunu, ruhen ve bedenen eşit olarak yaratıldığımızı kabul edemeyişiniz; diğer insanları, dinlemeye, anlamaya ve empati kurmaya çalışmamanız ve bu konuda peşin hükümlü olmanız; sizden daha kıymetli insanların var olduğunu öğrenebileceğinizden korkmanız; kendinizi imtiyazlı zannetmeniz, yüzünden, gerçek insanî değerlerden gittikçe uzaklaşıyor, yalnız kalıyorsunuz.
Bu durumunuz sizi daha da hırçınlaştırıyor; vurmaya, kırmaya, suçsuz ve günahsız insanlara zulüm yapmaya, öldürmeye devam ediyorsunuz. Benim, kullanılmasının doğru olmadığına inandığım, ama farkındalığımı izah için kullanacağım bir kelimeyle izah edecek olursam; 'antiseminist', yani yahudi düşmanı insanların artmasına sebep oluyorsunuz. Maalesef hırsınız yüzünden bu gerçekleri göremiyor, kendi sonunuzu adım adım hazırlıyorsunuz.
Şunu unutmayın ve hepimiz unutmayalım ki, İlahî dinlerin hepsine göre; tek olan Allah (C.C), kainatı yaratmıştır, kudreti sonsuzdur, indirdiği Kitapları ve Peygamberleri vasıtasıyla güzel ahlakı emretmiş ve tamamlattırmıştır; hiçbir topluma imtiyaz tanımamış, hepimizi imtihan etmektedir. Yani; '..falan toplum filan toplumun bebeklerini, çocuklarını, gençlerini ve diğerlerini, topraklarını genişletmek, malını ve parasını çoğaltmak için öldürebilir, evlerini başlarına yıkabilir..' gibi bir ayrıcalık tanınmamıştır. Ya da; '..her ne kadar Allah'a(C.C) ibadet etmemiş, emirlerini yerine getirmemiş, yasaklarından kaçınmamış ise de, bu filan milletin bütün fertleri ırklarından dolayı cennete girecektir..' gibi bir taahhüt de yoktur. Veya; '..çalışmadan, yorulmadan, tembellik ederek, ibadet etmeyerek yaşıyorlar ama, bunlar mutlu, huzurlu ve zengin olarak yaşayacaklar ve cennetlik olacaklar..' gibi, bir insanı, ırkı veya milleti mükafatlandırma da söz konusu değildir.
Onun için, siz Yaratan Allah'a(C.C) inandığınız iddiasında bulunuyorsanız eğer; onun her şeyden haberdar olduğunu, zerre kadar iyiliği de ve zerre kadar kötülüğü de, hem bu dünya hayatında ve hem de ahiret hayatında karşılıksız bırakmayacağına da inanmanız gerektiğini bilmiyorsunuz, anlamıyorsunuz, anlamak da istemiyorsunuz her halde.
Dünyaya açılın, diğer dinleri de öğrenin, özellikle güzel ahlakı tamamlamak üzere indirilmiş son ve gerçek Kitabı da okuyun; onun tebliğcisi olan Peygamberi de anlamaya çalışın; kısacası gerçeklerden korkmayın. Hakîki imanı, adaleti, merhameti, insan haklarını ve diğer insanî değerleri öğrenin benimseyin. Yalan söylemeyin, riyadan uzaklaşın. Kendiniz dışındaki insanlara karşı kin, nefret, hasetlik duygularıyla hareket etmeyin. Düşmanlarınızı çoğaltmayın ki, sürekli korkular içerisinde yaşamaktan kurtulasınız ve böylece hürriyetin ve dünya nimetlerinin hazzını, paylaşınca daha lezzetli olduğunu tadarak yaşayabilesiniz. Gücümüz yetiyor diyerek yıkmanın, kırmanın, zulüm etmenin, öldürmenin karşılıksız kalmayacağını ve bu sebeple mutlaka azaba uğrayacağınızı artık anlayın, unutmayın ve esasen bundan korkun.
Bir av köpeği dahi, her av getirmesinde mükafatlandırılırsa, bir sonraki avda daha istekli davranır; zalim zulmettikçe kazanırsa zulmüne devam eder; bir katil de, her insan katletmesinde cezalandırılmaz da ödüllendirilirse, aynı şekilde istekliliği artar. Gelişmiş denilen devletler, hatta aynı inanç ve kültüre sahip devletler bile bu katliam karşısında sessiz kalarak ve müdahale etmeyerek adeta bunları ödüllendirirse; bunu bir siyaset ustalığı ve bir akıllılık veya korunmuşluk olarak addetmeye devam ederler ve de bu küçük devlet de şayet başarılı olursa; bu, bütün dünyadaki benzeri devletlere, hatta terör örgütlerine bile kötü emsal teşkil edecek, bu yol normal olarak algılanacak, kötü emeli olan devletleri ve illegal güçleri cesaretlendirecek, iştahlarını kabartacak. Bu gün sessiz kalan devletler, kendileri aynı vahşete maruz kalınca, bu günkü kayıtsız davranışlarından dolayı pişman olacaklar ve tabii ki son pişmanlık fayda vermeyecek.
Devlet büyüklerimiz, bilge kişilerimiz, babalar, anneler, eğiticiler, medya mensupları! Bu ve başka sıcak olayların analizini bu tarzda ve çocuklarımızla birlikte yapalım. Bu ibret alma fırsatını iyi bir şekilde değerlendirerek tarihî gerçekleri ve bu günü çocuklarımıza ve gençlerimize de doğru bir şekilde anlatalım ve onlara da bu konuda sorular sorup muhakeme, mukayese ve yorumlar yapmalarını sağlayalım.
İstişare ederek, zalimlere benzemeden, Peygamberimizin (S.A.V.) üslubuyla; onları doğru yola davet ederek; hem siyasi ve hem psikolojik yolları deneyerek; Devlet ve Millet olarak birlik ve beraberlik içerisinde, bir an evvel, ne yapılması gerekiyorsa yapalım ve gerekirse yapmaya devam edelim. Böylece bütün dünyaya, medeniyetimizin, inançlarımızın, insanî değerlerimizin kabiliyetini bir kere daha göstermiş olalım. Çocuklarımız ve gençlerimiz de bizim bu erdemli üslubumuzu görsün, tecrübe edinsin, kendine, Devletine ve geleceğe güven duyguları kuvvetlensin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.