Sevtap Haspolat

Sevtap Haspolat

MEKAN VE İNSAN

Sohbet etmek, sosyalleşmenin en önemli göstergesidir. Sohbetin verimliliği ve zevki de mekânın güzelliği ile bağlantılıdır. Mekânın nezihliği sohbete neşe verir. Konuşanın şevkini, dinleyenin dikkatini, hizmet edeninde meylini artırır.

Mekânın güzelliğinin yanında mekânda bulunan insanlarda çok önemlidir. Saygıdeğer bir kişinin mekânda bulunması, oranın müdavimi olması da ortama ayrı bir değer katar. Hele de akıcı bir konuşmacı, hevesli dinleyiciler, soru soran meraklılar varsa sohbetin tadına doyum olmaz.

Mekâna göre şekil alır insanlar. Gelenlerin konuşmalarına, duruşlarına, oturuşlarına, bakışlarına, giyimlerine, birbirlerine hitap tarzlarına göre yeni gelenlerde kendilerine çeki düzen verirler.

Mekân bir ticari mecra ise ilk gelenler hemen müşteri olmazlar. Eğer hizmetten, ilgiden, fiyattan memnun olurlar ve ikinci defa gelirlerse bu sefer mekânın müşterisi olurlar. Bundan sonra da baş tacı olmak için kurdukları iletişimle kendi konumlarını kendileri belirlerler.

Bu her yerde aynıdır. İkili dostluklardan tutunda akraba ilişkilerine kadar bu yaklaşım, bakış açısı ve konumlandırma geleneksel aktarımlarla birlikte yüzlerce yıldır devam eder.

Mekân ile insan arasında kurulan bağ gerçekten de çok önemlidir. Bazı mekanlar ve ortamlarda istemsiz bir şekilde sıkılır ve daralırız. Hiçbir neden olmasa bile ruhum daraldı deriz. Çok nezih olmasına rağmen ortamın şıklığı boğar adeta. Ay ne güzel ambiyans baksana neden sıkılıyorsun cümlelerine muhatap oluruz. Ama bir açıklama yapacak cümle kuramayız. Bu durumda mekanla kuramadığımız bağ veya ortamdaki insanlarla oluşturamadığımız iletişim yani iletişimsizlik bize negatif yansıma sağlar. Bu durumda tarifi imkânsız bir şekilde oradan hemen uzaklaşmak isteriz.

Kimi zaman çok şık olmayan ama sade bir mekân bizi kendine çeker. Bir albeni oluşturarak bizi kendine bağlar. Çok salaş olmasına rağmen huzur bulduğumuz mekanlar vardır. Kendinizi ne zaman oraya atsanız içiniz genişler, zihniniz dağılır, bir rehavet hissi ile üzerinizdeki negatif enerji atılır. Üzerinizden büyük bir yük kalkar sanki. Samimi bir sohbet, menfaatsiz bir bakış, içten yapılan ikramlar, afiyet olsun ablam, şifa olsun abim sözleri, içtiğiniz çaya ve kahveye ayrı bir lezzet katar. Böyle mekanların sayısı her geçen gün azalsa da şehrin muhtelif yerlerinde bu ortamları bulmak zorda olsa mümkündür. Buraları ihmal etmemek ve ticari olarak ayakta durmaları için boş bırakmamak gerekir.

İmkânım olsa kendi şahsına münhasır bir kahve ve çay mekânı açmak isterim. Nitelikli insanların bir araya geleceği, fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri, edebi sohbetlerin yapıldığı bir ortam oluşturmak isterim. Bu benim için bir hayal olsa da belli olmaz bir gün bu hayal gerçek olabilir. Veya bu yazıyı okuyan, maddi gücü yerinde olan bir kişi, ticari kaygıların ötesinde, düşünce, fikir, sanat, kültür, edebiyat adına güzel bir mekân oluşturur. Bizlerde buna vesile olduğumuz için mutlu oluruz. O mekânın sürekli ziyaretçileri arasında yerimizi memnuniyetle alırız. Mekânın müşterisi oluruz. Hem mekânın ruhuna uygun sohbetlerden istifade eder, hem de modern zamanların bizi sıkıştırdığı ve daralttığı vakitlerde, sığınacak bir yer bulmuş ve ruhumuzu dinlendirmiş oluruz.

Kitabın, sanatın ve edebiyatın hayatımızdan uzaklaşması ile birlikte sosyal paylaşımlar için vakit geçireceğimiz mekanları seçerken yaptığımız tercihlerdeki değişkenlikler beni çok endişelendiriyor. Mekanların ışıklandırmasından tutunda, yayınlanan müziklere kadar, servis edilen ikramlardan, menüde ki çeşitliliğe kadar, hizmet edenlerin davranışından, kullanılan sunum diline kadar, çağdaş yaklaşımlar her geçen gün kendi kültürümüzden ve estetikten uzaklaştığımızı gösteriyor. Güzel bir mekânda vakit geçirerek, sohbet ederek sosyalleşmek isterken, mekânın bizi dinlendirmesini beklerken, katılımcılarla birlikte, düşünce, fikir ve perspektif olarak yeni kazanımlar elde etmek isterken sıradanlaşmaya başlıyoruz. Banal ve bohem bir hayat tarzının içine çekilerek, kapital bir dünyanın bir parçası olarak, küresel emperyalizmin çarkları içinde yok olmaya mahkûm ediliyoruz.

Biz mekanları ve ortamları oluştururken, mekân ve ortamlarda bizleri şekillendiriyor. Yaşadığımız bu zaman da, mekân ve insan bağını iyi kurmazsak, mekanların içlerini, kültür sanat ve edebiyat ile doldurmazsak, mimari yapılarını estetik kaygılarla kurgulamazsak, ilişkilerimizi sevgi ile, iyiliklerle ve güzelliklerle sürdürmezsek mekânın da insanında birlikte ve barış içinde bir yaşam sürmesi çok zor olacaktır. Bu duyarsızlık ve boş vermişlikle, bu tüketim çılgınlığı ile, bu hırs ve kaygılı dolu gidişle, mekân insanı, insan da mekânı korkarım ki yok edecektir.

Bu yok edilişi ve yok etmeyi durduracak gücün ise birlikte yaşama ve yaşatma ruhu olduğunu düşünüyorum. Öncelikle aynı mekânı paylaşanların, aynı mekanlarda olmasa bile farklı mekanlarda olanların birbirlerini anlayan ve dinleyen insanlar olmalarını ve bu tür insanların sayısının her geçen gün artması ümit ediyorum.

Selam ve saygılarımla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevtap Haspolat Arşivi

EĞİTİM TELAŞIMIZIN TATLI YANSIMALARI

25 Ağustos 2025 Pazartesi 14:48