
Şadiye ÖZTÜRK
ÖĞRENCİ ÖĞRETMEN MÜFREDAT
Eğitimin süresi kadar, içeriği de; önemlidir. Eğer, içeriğini her açıdan, tatminkar, sizin hedefinize uygun, ideal insan yetiştirmeyi birinci hedef olarak, belirlenmiş konuma getiremediyseniz; fiziki yapısını ne kadar iyi ayarlarsanız, ayarlayın; içeriğinde hedeflediğiniz şeyleri tutturamazsanız bütün çabalarınız boşa çıkacaktır. Bu da; boşa geçen seneler, demektir. Harcanan nesiller demektir. Unutmayalım; emeksiz ve zahmetsiz, bir ürün yetiştirilemeyeceğine göre; İnsan yetiştiren sistemin, ne kadar; itinalı, tertipli, düzenli olması gerekir, düşüncesindeyim. İhmale gelmez…
Hedefimizin, Birinci önceliği genç nesilleri hayata hazırlamak olmalıdır. Bu amaçla; bir öğrencinin yetişmesinde, öğretim açısından verilen dersler kadar; çocuğun çevreye uyumu, hayatı tanıması da önemlidir. Devlet bilincini geliştirerek; ona bağlı olan Maddi ve Manevi değerleri öğretmek gerekir. O, değerlerin; Bir Milletin yetişmesinde, oluşmasında, ayakta durmasında, ne kadar öneme haiz olduklarının farkında olarak, yetişmesi gerekir.
Yapılan eğitim çerçevesinde genel hatları ile sosyolojik açıdan da bir Milleti meydana getiren tüm unsurların öğretim çağındaki gençlere, aynı dozda verilmesi gerekmektedir. O zaman burada öğreticilerin önemi ortaya çıkmaktadır. Demek ki; gençleri ve çocukları yetiştirecek olan öğreticileri de iyi ve nitelikli bir süreçten geçirerek hazırlamamız, lazımdır. İkisi birbirinden ayrılmayan et ve tırnak gibidir. Çünkü yetişmekte olan tüm nesiller; O dönemlerde en çok öğreticilerini örnek alırlar. Bu ilişkiler o kadar ileri gider ki; kimileri çok aşırı derecede bağlanır, kimileri ailesinden daha yakın olarak görür. Kimileri çeşitli nedenlerden dolayı onlardan nefret eder. Kimileri ise; hayatı onların bakış açılarında, yaşama biçimlerinde, görerek algılamaya çalışır. Bu nedenle öğreticinin önemi büyüktür. Aynı zamanda örnek alınan kişidir.
Ülkemizde, öğretmen yetiştirme açısından olaya baktığımız zaman; eksiklikler ve noksanlıklar olduğunun farkındayım. En önemlisi; bu mesleği seçecek insan; öyle, falan bölümü kazanacaktım, ancak; puanım bu okula yettiği için; öğretmen yetiştiren okulu seçtim, öğretmen oldum. Mantığı ile yanaşırsa; zaten o, şahıs mesleğe başlamadan, bu işte başarısız olacağını; kabul etmiş, demektir. Aynı şekilde; öğretmen yetiştiren okulların, öğrenciye yukarıda sıraladığımız; Tüm değer yargılarını öğretmesi için; önce, O değer yargıları ile; kendisini donatıp, yetiştirmesi gerekir. Üzülerek ifade edeyim; O değer yargıları ile; taban, tabana zıt bir anlayışı olan, bir öğretmen; nasıl hedeflediğiniz değer yargılarına sahip olan bir öğrenci yetiştirebilir. Adamın kendi anlayışı, inancı sakat ise; yetiştirdiklerini de; aynı mantıkla yetiştirecektir. Bu anlayıştaki insandan, verim almanız zordur.
Öğretmen yetiştiren Yüksek Okullardan mezun olan, şahıslar; hemen mezun olur, olmaz; öğretmen olarak, atanmamalıdır. Mezuniyet sonrası; bir olgunlaşma, kendini yetiştirme, göreve hazırlanma, stajlarından ve deneyiminden geçmesi gerekir. Belirli bir seviye ayarlanmalıdır. Bir baraj sınırı konmalıdır. O aday öğretmen; o seviyeyi, o barajı yakalayana kadar; deneyim süresi devam etmelidir.
Burada uzun uzadıya; öğretmenlerin maddi durumlarından bahsetmeme gerek, yoktur. Devleti yönetenler, günün şartlarına göre; bunu belirlemelidir. Ekonomik açıdan; rahat insanlar olmak, zorundadır. Ayrıca; her zaman olduğu gibi, okullara yönetici atama sistemi temelden değişerek; radikal çözümler üretilmelidir. Uygulanan sistem; hayli sakıncalı ve verimsizdir. Siyasetle içi içe olan; sendikalaşma faaliyetleri; insanları ötekileştirdiği için; ayrışımlara, liderlik çatışmalarına, yarar ilişkilerine yönelik; faaliyetler içerisinde olmaktadır. Bu durum, yetişmekte olan genç nesilleri de, etkilediği için; sendikalaşma faaliyetleri; daha dar kapsamlı denetime açık, Eylemlere kapalı bir konumda, olması gerekir, diye; düşünüyorum. Bunun da yolu; öğretmenleri, günün şartlarına göre; ekonomik açıdan rahatlatmaktan, geçer…
Öğretim süresi içerisinde öğretilen dersler ve onlara bağlı olarak takip edilen müfredat iyi seçilmelidir. Sürekli gelişen ilmi ilerlemeler takip edilmeli, anında çocuklar haberdar edilmelidir. Bu nedenle ilmi çalışmaların yakından takip edilmesi, buna bağlı olarak öğrencilerin anında bilgilendirilmesi gerekir. Genel hatları ile; muhtevası belirlenen müfredat içeriğinde öğretilen dersin; en derinliklerine inecek kadar bilgi ile donatılmış olması lazımdır. Bugün, bu konumdan; En zirvede olan Bakanımız bile, şikayetçi oluyorsa; ortada bir sorun var, demektir.
Genel anlamda; müfredatın içeriğinde; Vatan, Millet kavramlarını içeriği iyi kavratılmalıdır. Bu kavramları meydana getiren unsurlar kuvvetli bir şekilde öğretilmelidir. Ondan sonra gençler serbest düşünce sınırlarını zorlayarak; her türlü fikir ve düşünceye açık olmalıdır. Siz eğer insanınızı her alanda güçlü olarak yetiştirirseniz; dışarıdan gelebilecek hiçbir tehlikeli hareket ve oluşum onu etkilemeyecektir. Gelişen Dünyada her türlü değişimden, fikirden, oluşumdan haberdar olmak zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Kapalı toplumlar gibi yaşamanın faydası yoktur. Ancak, zayıf iradeli olarak yetiştirdiğiniz; her türlü tehlikeye açık, korumasız bir insan her alanda olduğu gibi fikri ve ilmi alanda da ezilip gidecektir. O nedenle, güçlü ve çalışkan olma zorunluluğumuz vardır.
Son günlerde; okullarda çalışan kimi öğretmenlerin, diplomalarının doğru olup, olmadığı araştırılıyor ise; Bazı diplomasız insanların; okullarda görev yaptığından, söz ediliyorsa; bu bile eğitim ve öğretime ne kadar az değer verdiğimizin, bir vesikasıdır. Sahtekarlıkla, bu mesleği kazanmış insanların; sadece meslekten atılması yetmez. Bedelini ödemelidir.
Bugün, eğitim ve öğretim yuvalarında çalışan bazı öğretmen arkadaşlar; Ülkede yaşanan bazı olayları bahane ederek; gençleri, çocukları başıboş bırakmayı, bir demokratik hak olarak; kabul ediyorsa; eğitimi değersiz hale getirdiklerinin, sıradan bir iş imiş gibi; algıladıklarının, farkındadırlar. Kimileri bilerek, kimileri bilmeden, bu yanlışa ortak olmaktadırlar.
Her siyasal iktidar zamanında, her Hükumet zamanında, Milli Eğitim Bakanlığının önünde; kimi insanlar; Ben öğretmen olarak, atanmak istiyorum, diye; eylem yapıyorlarsa; Zaten, eğitimin ve öğretmenliğin seviyesi ortadadır, demektir. Geçmiş zamanda; kimlerin öğretmen olarak, atandığını düşünürsek; Bugün eğitim ve öğretimden şikayetçi olmaya hakkımız yoktur, demektir.
Bugün, Üniversitelerimizde görev yapan; kimi akademisyenlerin; yaptığı yanlışı düşünürseniz; Daha yapacak çok işimiz, var demektir. Gelecek nesilleri; ne Orta Öğrenimde, Ne Yüksek Öğrenimde; bu kadar yanlışı yapan adamların eline; teslim etmeye hakkımız yoktur. O nedenle; öğretmen yetiştiren kurumların ciddiyetini, bilimsel anlamda; kurumsallaşmasını; yukarıda sıraladığımız özellikler göz önünde bulunularak içinin, yetişme sürecinin doldurulmasını, önemsiyorum. Unutmayın beyler; insan yetiştiren bir kurumdan, sistemden bahsediyoruz. Yapılacak hataların, bedeli büyük olacaktır.
Olaya böyle baktığımız zaman eğitim süreci kadar, içeriğinin de; yetiştiren öğretmeninin de ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu kaçınılmaz zorunluluk bizim yetişmekte olan nesillerimize; vereceğimiz emeğin, daha fazla olmasını gerektirmektedir. Gelecek onlarla şekillenecektir. Unutmayalım ağaç yaş iken eğilir. Sonradan eğmeye kalkarsanız, kırarsınız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.