Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

SAĞLIKLI KİLO VERMENİN YOLU DOĞRU KARBONHİDRATI SEÇMEKTEN GEÇİYOR!

Çağımızın hastalığı olan obezite genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile ortaya çıkmaktadır. Artan obezite oranı ile kalp hastalıkları, şeker hastalığı (diyabet), metabolik sendrom ve hipertansiyon gibi hastalıklarda doğrusal oranda artığı gözlemlenmektedir.
Obezite vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklı vücut yağ kitlesini, vücut yağsız kitlesine oranla artması ile karakterize 'kronik' bir hastalıktır. Yani yukarıdaki cümleyi açıklayacak olursak:
1. Obezite oluşmasındaki temel neden, enerji dengesinde oluşan bozulmadır. Alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması soncunda, kullanılamayan fazla enerji vücutta yağ deposu olarak muhafaza edilir.
2. Obezite( şişmanlık) sonucunda vücuttaki yağ oranı artmaktadır. Bu nedenle başta kalp hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır.
3. Şişmanlık kronik bir hastalıktır. Yani gelip geçici bir hastalık değildir. Bu yüzden tedavisi bir ömür boyu sürdürülmelidir.
Günümüzde çalışma saatlerin yoğunluğu, daha kolay hazırlanan, ancak yağ oranı oldukça yüksek olan besinlerin ( fast- food besinler gibi) tüketiminin artması, günlük yaşamımızda fiziksel aktivitiye ve spora oldukça kısıtlı zaman ayırmamız, dışarıda besin tüketiminin gittikçe yaygınlaşması vücuda alınan enerjinin fazla, buna karşı harcadığımız enerjinin düşük olmasına sebep olmaktadır. Bunun yanında bir de nişastalı, şeker içeriği yüksek yoğun karbonhidratlı besinlerin yani 'kalitesiz karbonhidrat'ların günlük beslenmenizde yer alması ile birlikte uzun dönemde kilo alınmasına ve kilo verilmesinde de direnç oluşmasına neden olmaktadır (insulin salgılanmasını artırıcı etkisi dolayısıyla). Yapılan bilimsel çalışmalarda da, karbonhidrat kalitesine dikkat etmeksizin diyet yapanların uzun vadede başarılı olamadığı saptanmıştır.
Kaliteli karbonhidrat kaynağı nedir diye sorduğumuz zaman; cevap olarak, glisemik indeksi, glisemik yükü düşük olan besinler demek yanlış olmaz. Glisemik indeks, karbonhidratlı bir besinin kan şekerini yükseltme gücüdür. Glisemik yük bir ögünde yenen karbonhidrat miktarının oluşturduğu toplam şeker yüküdür. Günlük beslenmenizde 'kalitesiz karbonhidrat' tüketiminden sonra kan şekeri hızlı şekilde yükselir ve yine aynı hızda düşer. Sonuç olarak çok kısa süreli tokluk hissi vermektedirler. Toplamda daha fazla enerji alımına neden olmaktadırlar. Rafine edilmiş tahıl ürünleri ( beyaz ekmek, beyaz pirinç, buğday unu ve buğday unundan yapılmış hamur işleri), şeker ve nişasta içeriği yoğun olan besinler ( şekerlemeler, gofretler, çikolatalar vb.) 'kalitesiz karbonhidrat' kaynaklarına örnek olarak verebiliriz. Diyetimizin glisemik indeks ve glisemik yük açısından değerlendirilmesi ile ve buna uygun düzenlemeler ile iştahın baskılanması ve tokluğun uzatılmasını sağlayabiliriz.

Günlük beslenmenizde uygulayacağınız değişiklerle;

1. Beyaz ekmek yerine; daha az işlenmiş tam buğday ekmeği, kepekli ekmek, yulaflı ekmek tercih ederek,
2. Basit şekerli besinler ( şeker, şekerleme, çikolata) ve nişastalı gıdaların ( patates, tatlı ve kurabiyeler vb.) tüketimini azaltarak veya sıfıra indirerek,
3. Hazır meyve suları, meşrubat tüketimini azaltarak (Yapılan çalışmalarca yüksek enerjili içeceklerin tüketimi obezite açısıdan riskli bir durum olduğu gözlemlenmiştir),
4. Günlük taze meyve ve sebze tüketimini artırarak,
5. Kurubaklagilden ( nohut, kuru fasulye, mercimek gibi) oluşan yemeklerin tüketimini artırarak,
6. Beyaz pirinç yerine daha az işlenmiş olan esmer pirinci, tam tahıllı makarna kullanarak,

Beslenmemizdeki kaliteli karbonhidratın tüketimini artırmış oluruz.
Kaliteli karbonhidrat tüketimini de artırarak daha kolay ve kaliteli kilo vermenin yanında, bu alışkanlıkları hayatımızın içerisinde yer aldıktan sonra başta şişmanlık olmak üzere, bazı kanser hastalıklarına, şeker hastalığına, tansiyona, kalp hastalıklarına yakalanma riskini de düşürmüş oluruz.
DİKKAT!!! GÜN İÇERİSİNDE SIK SIK ACIKMA ATAKLARI GEÇİRİYORSANIZ VE GÜN BOYU KENDİNİZİ YORGUN HİSSEDİYORSANIZ REAKTİF HİPOGLİSEMİ PROBLEMİNİZ OLABİLİR..
Reaktif hipoglisemi, özellikle yemek yedikten sonra kan şekerinin yükselmesiyle insülin hormonunun fazla salgılanması sonucu, yemeği takiben kan şekerinde oluşan düşüşlerin sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Reaktif hipoglisemi belirtilerine değinecek olursak, gün içinde acıkma atakları, şekerli gıdalara eğilimin artması; öğleden sonrası baş ağrıları; gece uykuya daldıktan birkaç saat sonrasında uyanıp ve ardından uykuya dalmada sıkıntı yaşanması; kötü rüyalar görmek; devamlı bir yorgunluk hissi; öğleden sonra tatlı yada kahve içme isteği; baş dönmeleri; yemek yiyinceye kadar halsizlik ve yemeğin gecikme durumunda bitkinlik, bunun yanında yemek yenince halsizlik ve yorgunluk hissinin azalması; öğün saatinizde gecikme sonucunda ellerde titreme ve çarpıntı olması; yemeklerden öncesi huzursuz, sonrasında ise uyuklamak gibi belirtiler söz konusudur. Geceleri bu durum yaşanıyorsa eğer; huzursuz bir şekilde uyanmak, pijama, gecelik ve yastık kılıfın terden ıslanması, hızlı kalp çarpıntısı ile uyanmak, sabah baş ağrısı ile uyanmak, unutkanlık, üşüme ve ellerde soğukluk gibi belirtiler vermesi olasıdır. Bu belirtiler eğer sizde söz konusu ise bunun nedeni reaktif hipoglisemi olabilir. Bu hastalığın oluşumunda altta yatan temel nedenlerinden bir tanesi, dengesiz beslenmedir. Karbonhidratlı, nişastalı gıdalar ve şekerli besinlerin aşırı tüketimi, stres ve aşırı kafein alımı, hızlı ve sağlıksız bir şekilde kilo vermek ya da ailede şeker hastası olan bir bireyin olması bu durumun temelini oluşturabilir. Bunun yanında kortizol düşüklüğü (böbrek üstü bezinde bulunan hormon), tiroid bezlerin az çalışması, pankreasın iltihaplanması, aşırı sigara tüketilmesi, kafeinli ürünlerin (kahve, çay, çikolata) aşırı şekilde tüketilmesi de nedenler arasında sıralanabilir. Kilolu kişilerde yaygın olarak görülmekle birlikte, normal kilolu ancak fiziksel aktivite düzeyi düşük ( sedanter yaşam biçimi) ve depresyona meyili yüksek bireylerde de karşılaşılmaktadır. Tedavide ilaç tedavisi, egzersiz ve beslenme tedavisi oldukça önemlidir.
Beslenme tedavisinde yer alan temel hususlar aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir.
'Yemek yeme alışkanlığımız az az ve sık sık yeme üzerine kurmalıyız. 3 ana öğünü atlamadan, saatinde yemek kan şekerini düzenlemede oldukça önemlidir. Ara öğün sayısı ise kişisel özelliklere göre değişmektedir. Eğer şeker düşme ataklarınız çok sık oluyorsa 3 ara öğün almanız bu atakları azaltmada yardımcı olacaktır.
'Öğün komposizyonu ise her öğün için proteinden zengin besinler bunun yanında, kan şekerini aşırı yükseltmeyen lif ağırlıklı karbonhidratlar tercih edilmelidir.
'Rafine edilmiş gıdaların tüketimi sınırlandırılmalıdır. ( Beyaz ekmek, beyaz pirinç, hamur işleri, şekerli besinler, hazır abur cubur tarzı gıdalar ).
'Hayvansal kaynaklı protein alımı artırılmalıdır. ( Tavuk, balık, kırmızı et vb.)
'Yağlı tohumlar ( ceviz, fındık, badem gibi) günlük beslenmenizde yer almalı.
'Eğer gece acıkmalarınız yoğun oluyorsa hafif bir ara öğün ile (meyve-süt, tam tahıllı ekmek, peynir..vb) kan şekeri düşmesini engelleyebilirsiniz.
'Su tüketimini artırmanız gerekmektedir. ( Herhangi bir başka sağlık probleminiz yoksa en az 8 - 10 bardak su tüketiminiz olmalı ).
'Hareketli yaşam hayatınızda olmazsa olmazlarından olmalı.
Sonuç olarak reaktif hipoglisemi, halsizlik, yorgun olma, hayat enerjisinde azalma, psikolojik durumunuzu etkileyerek sinirli, öfkeli, sabırsızlığa neden olmakta, kilo vermede direnç oluşturmakta, diyabet (şeker hastalığı) gibi kronik hastalıklara zemin hazırlamakta ve sonuç olarak yaşam kalitesini düşürmektedir. Tedavi aşamasında beslenme tedavisi oldukça önemlidir.
Sağlıklı besleme kurallarına uyararak bu hastalıkların tedavisini daha etkinleştirebilir, olumsuz etkilerini de azaltabilirsiniz.
Sağlıklı ve neşeli günler :-)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi