Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

TARİKAT

Dede-Paşa Efendi, kitabının bu bölümünde de tarikatı NakşiBend'iyenin özelliklerini, güzelliklerini ve yüceliklerini anlatıyor:
- Daha henüz Cenab-ı Allah esma-sıfatı halk etmezden evvel, Habibiyle beraber, noksan sıfattan beri olarak Habibini ihya (diriltip), inşad (sevindirdiği) ettiği makam. O makama Şah-ı Nakşibendi Efendimizden başka dört evliyaullah daha dahil olmuş ise de hiçbiri kabul olmamış. Noksanlık yapmışlar. Lakin Şah-ı Nakşibendi Efendimiz fevkalade kabul olmuş. İşte bizim tarikatımızın dersini o makamda Hazreti Fahri Alem Efendimiz Hazretleri Şah-ı Nakşibend Efendimize emir buyurmuştur. Malum.. Onun için bizim tarikımız tarik-i nazenindir. Yani nazenin ki, misli yoktur. Bizim tarikimize teşbih hiçbir tarik yoktur.
İzahı: Cenab-ı Allah, isim ve sıfatlarını bile yaratmadan Peygamberini diriltmiş, sevdiği en yüce makama yerleştirmiştir. Hemen o arada nerede yaşıyorlarsa dört tane evliya da o makam da oturmak için müracaatta bulunmuşlar fakat Yüce Allah Nakşibend'e torpil yapmış ve onu kendinin ve Peygamberinin makamına oturtmuştur. O yüce makama göz diken diğer velilerini ise kabul etmeyerek dünya alemine geri göndermiştir. İnsaf et Dede-Paşa Efendi, ben bu yanlışların hangisini düzelteyim. Şeyhini Allah'ın makamına oturtmak için Allah'a iftira ettiğini mi söyleyim; yoksa Henüz Allah isimlerini yaratmamışken Peygamber ve ondan asırlarca sonra yaratılan Nakşibend orada ne arıyordu diye mi sorayım.
Tasavvuf ehli şeyhlerini yüceltmek için sınır tanımazlar. Daha iyi Müslüman yapacağız diye yanlarına aldıkları müritlerin çocuklarının yiyecekleri, içecekleri gasp ettikleri gibi bir de bu tür abartılı anlatımlarla müritlerinin itikat ve imanlarını bozarlar. Bir keresinde televizyonda sohbet yaparken birisi soru göndermişti: 'Hocam ilk peygamber kimdir' diyordu. Bende Adem As. Dedim, hemen cevap geldi, 'Bilemedin Hocam ilk peygamber, bizim Peygamberimiz Muhammed'dir. Ben yine mülayimce cevap vererek, Kur'an da Yüce Allah 'Senden evvel Nice peygamberler gönderdim' buyuruyor dedim. O hala benim efendim öyle buyuruyor diye cevap gönderiyordu.
Biz yine Dede-Paşa efendini sözlerine devam edelim:
- Amma Nakşî tarikatları çok çeşitlidir. Aşikare çekenler, kalben çekenler benim sultanım. Kalben çekenleri de yüz, iki yüz, beş yüz ve neticede bin tesbih benim sultanım. Başka tarikin, başka kolun usulü ayrıdır. Bizim kolumuzda başka esma çektirmezler. Kalben Allah Allah.. Allah lafzında ise bütün esma mevcuttur. Bizim tarikimizin (kolumuzun) usulü hiçbir tarik de yoktur. Bizde nafile ibadet de yoktur. (on iki yıllık ibadete bedel olan) evvabin namazı ile (yatsıdan sabaha kadarki bütün ibadete bedel olan) teheccüd namazından başka.. Yatıp kalkmadan da, yatsıdan sonra kılacaksan, (böyle kılınca da) tamamıyla kılmış olursun.
İzahı: Dede-Paşa efendimiz buyuruyor ki, 'Allah lafzında bütün esma mevcuttur.' Bir defa zikirden maksat Allah'ü Teala'nın isimlerinden birini sayılarca tekrarlamak değildir. Böyle bir zikri peygamber telkin etmemiştir. Sahabe de ve Tabiin de günümüzde ki gibi Allah'ü Zülcelal'ın bazı isimlerini tekrarlayarak zikir yaptıkları görülmemiştir. Zikir, Yüce Allah'ı her an yanında olduğu bilinciyle hatırda tutmaktır. Diğer taraftan Dede-Paşanın dediği gibi Allah lafzın da Yüce Mevla'nın bütün esması mevcut ise Allah'ü Azimüşşan Kur'an-ı keriminde 99 esma-i Hüsna'ını niye zikretmiştir Dede-paşa, ibadet işini de kısa yoldan halletmiş, bir Evvabin namazı kıl, on iki yıllık ibadet yapmış ol. Yine yatıp kalkmadan bir teheccüd namazı kıl, sabaha kadar ibadet yapmış ol. Kitabın neresinde yazıyor acaba
Biz yine Dede- paşa'yı dinlemeye devam edelim:
- Hiçbir tarikte bizim tarikimizin usulü yoktur. Hiçbir tarikin guslü yoktur. Eğer bir müridin mukadderatı, tarikata hakikaten bağlı ise onun guslünden sonra, o vücutta zamanla işlemiş olduğu masiyetten (günahlardan) hasıl olan zulmeti o su ile birlikte akıp gider. Allah o vücudu temiz, tahir eder. Göbekten yukarısını da Allah boyası ile o vücudu boyarlar (sıbgatullah). Artık o vücut boyandıktan sonra ona hariçten hiçbir şeyin tesiri olmaz. Dahili de öyle bir hale gelir ki, hariçten iktidar alamaz. Hariçten iktidar alamayan bir vücudun dahilinden hasıl olan melanetinin de bir kıymeti yoktur. İşte bizim tarikimizin usulü böyledir. El tuttuğun andan itibaren de geçmiş günahların, kul hakkı dahil, affolmuştur. Seni göreyim bir daha günah işleme benim sultanım.
İzahı: Bu tarikat iyiymiş, tarikat guslü yapınca bütün masıyetler de kurtuluyorsun. Zaten el tuttuğun andan itibaren de geçmiş günahların kul hakkı dahil silinip gidiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi