Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Tecrübe bilgiden üstün müdür

Konuşurken veya yazarken sıkça kullandığımız; sanat tecrübesi, liderlik tecrübesi, yöneticilik/idarecilik tecrübesi; çiftçilik tecrübesi, savaş tecrübesi, babalık, annelik, fakirlik, zenginlik tecrübesi, devlet tecrübesi; siyasî, meslekî tecrübe gibi çeşitlendirip sıralayabileceğimiz şekilde kullandığımız bir kelimedir, 'tecrübe'.
Şahsi tecrübe, ailevi tecrübe, grupça, milletçe yaşanmış tecrübe, insanlık tarihine ait tecrübe, başkalarının yaşantılarından kazandığımız tecrübeler, diye de sınıflandırabiliriz.
'Tecrübe: Deneme, sınama. Bilgi ve görgüyü artıracak vasıfta karşılaşılan hal.'diye tanımlanır sözlüklerde.
Sevgi, ilgi, ihtiyaç, gaye ve kabiliyet alanımıza giren meselelerle karşılaştığımızda, bunların tesirleri/etkileri ve hafızaya kayıt etme iktidarımız; bu alanlarımızın dışında kalanlara göre daha fazladır. İşte bu kaydın ismidir, 'tecrübe'. Eğer hatırlanamayacak şekilde kayıt edilmişse de, buna zaten tecrübe denmez.
Tecrübe edilerek öğrenilenlerin unutulma oranı; okuyarak, dinleyerek, gözlemleyerek öğrenilenlere göre çok daha azdır.
En iyi hayat kaideleri, insanın bizzat tecrübe ettiklerinin ürünü olanlardır. Çünkü tecrübevî hayat kaideleri kazanılırken, akıl ve duyu organlarının tamamı veya önemli bir kısmı işbirliği içerisindedirler. Bu sebeple 'duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim' ilkesi hala geçerliliğini korumaktadır. Ve günümüz dünyasının gelişmiş ülkelerinin tamamına yakın kısmında ve ülkemizde de 2005 yılından bu yana, okullarımızda eğitim ve öğretim icraatında, öğrencinin düşünce ve faaliyetlerini önemseyen ve temel alan, 'yapılandırmacı eğitim modeli' uygulanmaktadır.
İnsanın kendi yaşantıları yoluyla ürettiği 'feed back', 'dönüt' veya geri besleme/bildirim diye adlandırılan, değerlendirme verileri de; başkalarından elde edilenlere göre çok daha etkili tecrübe vasıtalarıdır;
Allah (C.C) her bir insanı halkederken, ona vereceği kabiliyetleri diğer insanlara verdikleriyle bütünleşecek ve dengeyi sağlayacak şekilde verir.
Sevgi, ilgi, ihtiyaç, hedef ve gayelerimiz de; kabiliyetlerimizin, sahip olduklarımızın, içinde yaşadığımız çevrenin, hayat şartlarımızın, unutamadığımız ve bazen de derin iz bırakmış yaşantılarımızın, tecrübelerimizin tesiriyle biçimlenir. Kahır, sabır, tehdit, acı, üzüntü ve sıkıntı gibi tecrübelerimizin azmettirişiyle de şekillenir.
İnsanlık tarihi, işte bu şiddetli azmettirişler sayesinde; köle gibi kullanılmış insanların zaferle sonuçlanan hürriyet mücadelelerine; zulüm görmüş mazlumların, zalimleri yok edişlerine; aleme ibret gözüyle bakabilmiş bilge kişilerin, cahiliye dönemlerine son verişlerine çokça şahit olmuştur.
Bu ve benzeri mücadelelerin her birinde, anlatılmış, dinletilmiş, okunmuş ve yaşanmış tecrübelerin kullanılması; bunlardan ders çıkartarak hareket etmek, bu zaferlerin kazanılmasında çok büyük rol oynamıştır.
Ne kadar anlatırsanız anlatın ve bilgilendirin, derin suya girmeyen insana yüzmeyi öğretemezsiniz. Liderlik konusunda ne kadar bilgi verirseniz verin, liderlik kabiliyeti olmayan bir insanın lider olması hemen hemen mümkün değildir.
Başarı için tecrübe şarttır. Bir icraat ne kadar çok tecrübe edilirse, başarı o kadar artar; bu sanat için de böyledir. Tecrübe müşahhas, bilgi mücerret; tecrübe somut ve objektif, ama bilgi soyut ve subjektif tabiatlıdır.
Öyle sadece bilgi birikimi ile lider, devlet adamı olunabileceğini; devlet idaresinin gerçekleştirilebileceğini ve başarılı olunabileceğini zaten kimse iddia etmez.
Yakın tarihimizden bir misal verecek olursak; milletçe yaşadığımız ve her birimizi, dolayısıyla ailelerimizi de derinden etkilemiş olan, savaşları, mücadeleleri, kan dökmeleri, darbeleri; fitne mühendisliklerinin ürünü olan hainlikleri, dost zannedip bağrımıza bastığımız bir kısım insanların hasımlarımızla kurdukları işbirliklerini, iftiralarını, şantajlarını, devlet içinde devlet olma hareketlerini hep birlikte yaşadık, tecrübe ettik.
Bütün bu badireleri atlatırken, yüce devletimizin başında olan, bu mücadeleyi gece gündüz demeden, uyumadan, atalete düşmeden, istişare ederek, kollarını sıvayıp, emek verip terleyerek, devlet yönetiminin başında dimdik ayakta durma iradesini gösteren, eğilmeden mücadele eden, böylesine zorlu bir mücadeleyi yaşamış tecrübe etmiş ve bilenmiş devlet adamlarımız, hak ettikleri karşılığı almalıydılar ve aldılar.
Devlet adamlarımızın bu herkesçe bilinen kabiliyetleri, birbirlerine ve milletimize bağlılıkları, güzel ahlaklı, tecrübeli, bilgili ve çalışkan oluşları; kendi aralarında paylaşmaları gereken görevleri kin, kibir ve kıskançlığa müsaade etmeden, istişare ederek paylaşmaları; birbirlerine ve insanımıza değer vererek, karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörülü davranarak, ayrım gözetmeden halka hizmet edişleri; Hakk ve millet davasına sımsıkı sarılmış olmaları, günümüz dünyasına, kendi insanımıza, özellikle gelecekte bu devleti idare edecek olan çocuklarımıza ve gençlerimize, bu erdemli halleriyle güven vermeleri, iyi örnek teşkil etmeleri; millet olarak hepimiz ve her iki dünyamız için en büyük kazançtır ve iyi bir tecrübedir.
Bu tarihî tecrübenin bize verdiği ders gereği; bu huzurlu, güvenli ve bereketli ortamın korunması ve geliştirilmesi için; hürriyetine, kültürüne, dinine, vatanına milletine bağlı her insanımızın; üzerimize düşen görev ve mesuliyetlerimizi, tembelliğe asla yer vermeden, emeğimizi esirgemeden ve çok çalışarak yerine getirme mecburiyetimiz vardır. Tıpkı, 'Herkes kendi kapısının önünü temizler ve temiz tutarsa, bütün sokaklar ve caddeler temiz olur.' teşbihinde vurgulandığı gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi