Şems´ te Mutlak kemalin varlığını, cemalinde de İlahi nuru görmüştü. Hakk´ın ışıkları Şemse vurmuştu çünkü ve bu ışığa Mevlana âşık olmuştu. İşte Tebrizli Şems, Mevlana´ ya aşk yolunda kılavuzluk ederek, onu uçsuz bucaksız aşk denizine attı. Âşıkken onu maşuk durumuna getirip, aşk potasında eritti. Yaktı, kavurdu ve mana aleminin sırlarına daldırdı. Onu irşadla manen vazifeli olan Şems olmasaydı, Mevlana, Mevlana olamayacaktı çünkü Hayatını üç kelimeyle özetleyen Mevlana´nın yanmasına ve pişmesine sebep olan bir vasıtaydı.
Derler ki, Mevlana aslında yanmaya hazır bir kandildi. Şems geldi, çerağı ile bu kandili tutuşturdu. Hem de öyle bir tutuştur ki ortada ne çerağ ne kandil kaldı.
Evet, Mevlana sema yaptı, çünkü çoşkun aşkını müzikle semayla besliyordu. Sema onun için ilahi vuslata erişmekti. Maddi alemden sıyrılan aşığın cezbe haliydi. Aşığın gıdasıydı kendi ifadesiyle.
Sema için müzikle raks etmek gibi basit bir tanım yapılamaz. Sema esnasında her hareketin ilahi bir manası vardır. Çark etmek, yani dönmek, Allah ı her yönde görmeyi ve her yönden feyz almayı ifade eder. Mesela ayak vurmak, nefsi ayakaltında ezmek demektir. Semada secde kulluğun ta kendisidir.
İslamiyet´ten bağımsız bir Mevlana düşünülebilir mi Bu mümkün değil. Mevlana İslamı yaşayan, ona bağlı arı , duru bir Müslümandır. O aynı zamanda bir İslam alimi, peygamber varisidir. O bir hümanisttir fakat Kuran Kerim ve hadisi şeriflerce düşünce ve davranışları çerçevelenen bir hümanist. Onu dinden azade sayarak bambaşka hüviyetlerle tanıtmaya kalkışmak gerçeğe aykırı düşer. Şiir de söylemiştir fakat Mevlana´ nın şairliği onun birçok meziyetinden sonra gelir. Müslümanların da Müslüman olmayanların da işine yarayacak çok şeyler vardır ifadelerinde. İslam´ın bir manası ve bir de ameli vardır. Onun söyledikleri tamamen İslamın manasıdır. Şair, hümanist, bilge, mutasavvıf gibi kelimeler onu anlatmaya muktedir değildir.
Mevlana nın muazzam, her zekayı ve her devri tatmin etmiş en ünlü ve en hacimli olan eseri Mesnevi´ dir. Eskilerin tahkiye dedikleri hikayeli anlatım metoduyla anlatır eserini. Hem de öyle bir anlatır ki sanki bütün ömrünü bunları müşahede etmekle geçirdiğini sanırsınız. Bu hikayelerde insanlığa iletmek istediği o çok mesajlar vardır ki yalnız idrak edebilenler için eşi bulunmaz bir ilim, idrak edemeyenler için de basit birer hikaye olmaktan asla öteye gidemezler. Mevlana´ da herkes kendinden bir şeyler bulabilir. Onun düşünceleri, kendisine kadar hiç kimsede görülmemiş ve görülmeyecek kadar zengin olan bir bilgi, kültür, görgü, duygu, ahlak, düşünce ve kültür hazinesidir. 13. asrı aşarak, vermek istediği mesajı bugünlere ulaştırabilen, yalnız bilim çevrelerinde değil, dünya çapında popüler olma mutluluğuna ermiş tek insandır.
Şu da bir gerçek ki Avrupalılar ilgilenmeseydi, Mevlana bugünkü konumuna gelemezdi. Avrupa onu bizden daha çok tanımaya, okumaya, sevmeye çalışıyor. Halbuki tam tersi olmalı. Onu herkesten, her milletten önce bizim doğru kaynaklardan öğrenmemiz, anlamalı, anlatmalı ve tüm cihana ´gel ´ çağrısında bulunmalıyız. Fakat böyle bir Mevlana ya
Bitti