
Şadiye ÖZTÜRK
BİLMEK Mİ İNANMAK MI
İnanmak kelimesinin epistemolojisi, bir şeyi doğru olarak benimsemek; bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek. Bilmek kelimesinin epistemolojisi ise, gerçekliğin insan düşüncesinde yansıyarak yeniden üretimi. Felsefe de bilmek; kanı, şüphe, ve inanma karşıtı olarak da kullanılır. Nesnel gerçekliğin elde edilmesini dile getirir. Bilme süreci sonunda bilgi edinilir. Birbirine kardeş iki kelime gibi algılansa da zıttırlar ve aynı noktadan başlayan iki insanı farklı vuslatlara götürür.
Hz. adem İblisin bildiklerini bilmiyordu. Ateş mi üstündü, yoksa toprak mı Anlaşılıyor ki İblis biliyordu ve bildiğiyle Yaratıcıya isyan etti. Ben daha üstünüm dedi. Bilmediği ''senin göl dediğin O, çöl diyorsa çöl''dü. Hz. Adem cennetten kovulunca Allah'ın affediciliğine inandı ve O'nun kapısından ayrılmadı. Sonunda da beratını aldı. İblis, bildiğinden şaşmak istemedi ve bildiğinde inat etti. Allah'tan kıyamete kadar Adem'in oğullarını O'nun yolundan ayırmak için izin istedi ve Rabbimiz bu izni ona verdi. Ve inananlarla bilenlerin savaşı başlamış oldu. Hz.İbrahim ateşe atılırken Allah'ın onu yalnız bırakmayacağına inandığı için ateşten kurtuldu. Hz. Yusuf kuyudan ve zindandan kurtulacağına inanıyordu. Hz. İsmail babası tarafından kurban edilmeye giderken iblisin onu yolundan çevirmesine inanmadı. İnanıyordu ki babası hak nebiydi ve başına ne gelirse gelsin Allah'tan gelecekti. Ve O'ndan gelen her şey başının üstüneydi. Hz. Muhammed (SAV), Hz. Ebubekir ile mağarada kaldığında Rabbinin kendisini yalnız bırakmayacağına inanıyordu. Hatta vahiy bir müddet gelmeyince kafirler ''Rabbin seni terk etti'' diye alay ettiklerinde, elçiye Dûha Sûresinin şu ayetleri geldi. ''Kuşluk vaktine yemin olsun. Ve çöktüğü zaman geceye yemin olsun. Rabbin seni bırakmadı, sana darılmadı da. Şüphesiz senin için son olan, ilkten hayırlıdır. Ve elbette Rabbin sana yakında verecek; sen de razı olacaksın. Seni yetim bulup da barındırmadı mı Ve seni şaşırmış bir halde bulup da, doğru yola iletmedi mi Seni fakir bulup da zengin etmedi mi Öyleyse, sakın yetimi ezme! Ve sakın isteyeni azarlama! Ve Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.'' Yüce Nebi Rabbinin kendisini bırakmayacağına elbette ki inanıyordu. Bu ayetler Resulullahı istihza eden müşriklerin ''biz elçimizi asla yalnız ve darda bırakmayız''ı bilmeleri için indirilmiştir. Çünkü onlar inanmıyorlardı ve inanmayacaklardı da. Onlar sadece bildiklerine güvenen insanlardı.
İnanmak elbette hedefe gidilen yolda bilenlere karşı üstünlük sağlar. Ama inandığınız şeyin hakikat olması gerekir. Sahte ve yalan şeylere de inanabilirsiniz. Peygamberimiz ''ümmetim yanlış üzere ittifak etmez'' buyuruyor. Bizler buna inanıyoruz ve o nedenledir ki inandığımız değerlerin doğruluğuna güveniyoruz.
Tarih inanan azınlığın, inanmayan çoğunluğa galebe çaldığı olaylarla doludur. Bedir bunların ilkidir. Askeri donanımı ve niteliği üstün olan müşrik ordusunu, onlardan daha az sayıdaki ve donanımdaki Müslüman ordusu mağlup etmiştir. Alparslan bu inançla Anadolu'nun kapısını Müslüman Türklere açabilmiştir. Osmanlı bu inançla küçük bir beyliği cihan devleti yapabilmiştir. Fatih İstanbul'un fethedileceğine inandığı için 22 yaşında çağ açıp, çağ kapatabildi ve tarihin akışını değiştirdi. Çanakkale'yi geçilmez kılan da nu inançtı. Gücünün üstünlüğünü bilen ihtilaf devletleri, inanan insanın gücünü bilmiyordu ve her cephede kaybetmek zorunda kaldı.
Savaşlar dahi inançla kazanılıyorsa davalar inançsız nasıl kazanılabilir Siyasetle uğraşan, bir dava peşinde gidenlerin de o davaya yürekten inanmaları gerekmez mi Teşkilatların başına illa da bu daha bilgili, daha diplomalı, daha akademik dediğimiz insanların getirilmesinin bize çok da başarı getirmediği ortada. Bunları söylerken okumanın, kendini yetiştirmenin kötü olduğunu kast etmiyorum. Körü körüne inanma da bizi doğru yola ulaştıramaz. Öyle olsa Yüce Nebi ''hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu '' demezdi. Bizim kastımız önce inanmanın geldiğidir. Önce kalben mutmain olmak gerekir. Sadece bilmekle varılacak hedef bizi doğru yola ulaştıramaz. Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu önce inanmış liderlerdir ve Allah'ın izniyle insanlığı adalete kavuşturma yolunda muvaffak olacaklardır. İnsanların birbirinden ayrıcalığı olmadığına inandıkları için gür bir sesle tüm güçlere ''dünya beşten büyüktür'' diyorlar. Tüm ezilenlerin sesi olmaya devam ediyorlar ve seslerine ses geleceğine inanıyorlar.
Velhasılı kelam inanıyorsanız zafer sizindir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.