Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Bölgemizde Oynanan Oyunlar

Günümüzde, içinde bulunduğumuz asırda, savaşların şekli değişti. Artık, güçlü dediğimiz, büyük dediğimiz devletler; gözlerine kestirdikleri coğrafyalarda, psikolojik savaş, biyolojik savaş ve fitne mühendisliği faaliyetleri ile, kendi halklarının dininden olmayan milletleri, özellikle de Müslümanları, ilk etapta kendisi direkt olarak mertçe savaşmadan, her fırsatta, teker teker veya topluca, etnik veya meshebi farklılıkları korku psikolojisine büründürerek, kan dökülmesine, derin ayrılıklar oluşmasına zemin hazırlamakta ve çoluk, çocuk, bebek, yaşlı, genç, kadın demeden insanların ölmesine kasten seyirci kalmaktadırlar.
Tarafların silah güçlerini sürekli ve münavebeli olarak eşitlemeye, dengelemeye çalışmakta, sadece birini destekliyor gibi görünüp desteklediği tarafa silah satmakta veya silah yardımında bulunmakta, destekliyor göründüğü taraf güçlendiğinde, diğer tarafa başka bir devlet eliyle silah yardımı yapmakta ki, her iki tarafın da kazanma ümidi yok olmasın, böylece hırsları dinmesin ve sağlıklı düşünme fırsatı bulamasınlar, kabullenme ve dolayısıyla yakınlaşma psikolojisi oluşmasın.
Bu salyalı sömürgen devletler, bu kışkırtma, kan dökme işine kendisi elini sürmemiş gibi görünerekten, bu işi bazen ve hem de kendi kurdurttuğu, finanse ettiği ve lojistik destek sağladığı illegal, gizli veya aleni örgütlerle, terör örgütleri eliyle yapmaktadırlar.
Bu örgütlerin arkasındaki bazı emperyalist sömürgen devletlerin, bunlara malî destek, silah desteği, terör eğitimi desteği vermediğini söyleyebilir miyiz Terör estirecekleri bölgelerin insanlarının dilini ve hatta şivesini bile kendi casuslarına öğreterek, onları bölgeye gönderip fitne çalışmaları yaptırdıklarını, örgüte dahil edip, zaman içerisinde de taktiki sinsi hareketlerle, örgütü veya örgütleri ele geçirdiklerini de düşünmek, fazlaca bir şüphecilik mi olur
Aynı coğrafyada, bir devletin aklı eksik liderini, komşusu dindaşı bir devlete karşı kışkırtıp, halklar arasına dahi, fitne tohumlarını ekip, silah desteği de vererek, iki ülkeyi yaklaşık sekiz yıl kadar savaştırıp, binlerce masum insanın ölmesine sebep olunarak, savunma ve ekonomik güçleri zayıflatılmadı mı Önce bu şekilde destek verip kullanılan aynı lider, daha sonra aynı emperyalist güçler tarafından, katil, cani gibi yaftalarla suçlanarak, devletinin, halkının, ordusunun ve kendisinin itibarına saldırılarak, yapay etnik ve de meshebi olarak bölünmelerine, zemin hazırlanmadı mı Bu müsait zeminden istifade ederek, ülkenin liderini bahane ederek, havadan bombalar yağdırılıp, aşağıya inince de ilk iş olarak kütüphaneler, nüfus arşivleri, tapu kayıtları gibi kültürel zenginlikler yok edilip, o güzelim şehirler yerle bir edilmedi mi Hainliklere, satılmışlıklara şahit olan dünya insanlığı, sinsi gerekçelerle teskin ve pasifize edilmeye çalışılmadı mı Aynı güçlerin, söz konusu bu ülkede, kendi yandaşlarını görevlendirerek, adeta yeni bir devlet kurmalarına ve yönetimi de ele geçirmelerine, zenginlik kaynaklarını sömürmelerine, kendi kültürlerini zoraki hakim kılmaya çalıştıklarını televizyonlarımızdan takip etmedik mi Ülkesi bu şekilde harap edilen ve yabancılar tarafından yönetilen cesur halklar, vatanlarını kurtarmak için örgütlenip mücadele etmeye başlayınca da, bunlara teröristler, denilmedi mi
O zamanlardan belli değil miydi, komşudaki bu yangının zaman içerisinde bizi de rahatsız edebileceği; bu yangını çıkaranların kendilerini engelleyebilecek bir direnmeyle de karşılaşmamış olmalarının onları cesaretlendireceği Daha büyük hile ve cambazlıklar için iştahlanıp, bu günkü cüretkarlıkları sergileyecekleri tahmin edilemez miydi
Ülkemizde ve ülkemizin bulunduğu coğrafyada, özellikle de son yüzyıl içerisinde cereyan eden olaylara kısmi olarak bakarsak, gene hata ederiz. Bütün bu olan bitenlere, çok geniş bir perspektiften, genel olarak bakmalıyız. Olayların öncesi, sonrası, sebepleri, sonuçları, hasım ülkelerin gelecek planları, ne kadar zamanda hangi konularda, ne kadar yol aldıkları; bizim planlarımız, hedeflerimiz, hangi konularda geri kaldığımız, hangilerinde mesafe aldığımız ve geliştiğimiz, gibi, bu necip milletin istikbali için çok ciddi hayati öneme haiz konular alabildiğince irdelenmeli, analiz edilmelidir.
Dökülen kan daha çok hangi grubun/milletin kanı diye sorulduğunda, Müslümanların, Müslüman milletlerin kanı dökülüyor demekten kim kendini alabilir Bu gerçek orta yerde dururken; dünya üzerine hoşgörüyü, güzel ahlakı tebliğ eden, kan dökmeyi yasaklayan, Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in ve O'nun Rehberi olan Kur'an-ı Kerimin, yani kısaca Allah (C.C.) yolunun yolcusu olanların; hiç vakit geçirmeden, hiçbir meshebi, etnik veya başka ayrıntılara takılmadan, barışmaları ve birlik olmaları gerekmez mi
Bu kanın durdurulması, fırıldakların, hilelerin, oyunların bir an evvel bozulması, bu coğrafyada birlik ve beraberliğin tesisi için; ailelerin, gençlerin, çocukların eğitilmesi devlet eliyle/desteğiyle planlı ve programlı olarak gerçekleştirilmelidir. Yukarıda açıkladığım manada, aynı yolun yolcularının devlet adamlarının, hiçbir ayrıntıya takılmadan, uzaklaştıran her türlü duygu ve düşünceden arınarak, yaklaşmaları, sürekli ve mümkün olduğunca sık sık bir araya gelmeleri, güçlerini birleştirmeleri, hasım ülkelerin bu oyunlarını bozmak için ne lazım geliyorsa yapmaları gerekmektedir, diye düşünüyorum.
Ülkemiz, insanlarımız güzel, huzurlu ve mutluyuz. Ama yanıbaşımızdaki kardeşlerimizin kan ve gözyaşı bizi üzmekte.
Allah'ın ipine sımsıkı sarılarak; güzel ahlaktan ayrılmadan, çok çalışarak; sözde değil öz de İnsan olarak; kendimizi, çocuklarımızı ve gençlerimizi gıybet, kibir, kin, nefret, şiddet, tembellik gibi kötü ve zararlı duygu, düşünce ve davranışlardan arındırarak ve uzak tutarak; birbirimizi severek, isteyerek, birbirimize destek olarak; birlik ve beraberliğimizi koruyarak bütün kötülükleri ve tehlikeleri, her zaman olduğu gibi bu gün de atlatabilme gücüne sahibiz.
Allah (C.C.) yardımcımız olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi