Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

çocuk odası genç odası Çocuk ve Aile İçi İletişim

Dünya ve yaşamak güzel. Allah (C.C) ne kadar güzel ve faydalı nimetler yaratmış. Ne güzel bir denge kurmuş. Canlı cansız bütün varlıklar birbirinden yaratılış özelliği ve ihtiyacı nisbetinde istifade edebiliyor. Hele insan oğlu, beden, ruh ve aklî özellikleri bakımından en üstün olarak
Her coğrafyanın ve tabiatının, insanın her yaşının, her mevsimin kendine göre, tabii ki görebilen göz, hissedebilen gönül için, sayılamayacak kadar güzellikleri var.

Yukarıda bahsettiğim manada sonbahar mevsiminin de kendine göre güzellikleri var. Bu günlerde bu mevsim, kendini iyice hissettirmeye başladı. Günün güneşli ve güneşsiz zamanları ve gece ile gündüz arasındaki sıcaklık ve iklim farkı oldukça fazla.

Aman dikkat edelim! Ne zaman yağmur yağacağı, ne zaman havanın soğuyacağı belli olmaz. Evlerimizde, iş yerlerimizde ve dışarı çıkarken tedarikli olalım. Şemsiyemizi, mevsimlik giyeceklerimizi yanımızdan eksik etmeyelim, üşütmemeye dikkat edelim. Çocuklarımızı da bu konuda ihmal etmeyelim. Mümkünse mevsimlik ve organik gıdalar tüketelim, özellikle 'C' vitamini almayı ihmal etmeyelim. Aksi takdirde hasta olur, hayatın güzelliklerinden faydalanmamız, işimiz, aşımız bundan zarar görür.

Havalar soğuyor, kış da yaklaşıyor. Bundan sonra, yoğun güneşli ve sıcak günlere tekrar kavuşana kadar, günlük hayatımızın önemli bir kısmını evlerimizde, odalarımızda geçirmeye başlayacağız. Sayıları çok az da olsa bazı ailelerin 'çocuk odası', 'genç odası' özentisi ile hareket ederek, çocuklarımızı, gençlerimizi aile ortamından ayırdığını biliyoruz. Yapılan araştırma sonuçlarına göre bu davranışın doğru olmadığını, basından ve televizyon kanallarının ilgili yayınlarından da öğreniyoruz.

'Haydi bakalım odana!' ve benzeri sözlerle çocuklarımızı, gençlerimizi, en değerli sosyal ortam olan, Aile ikliminden uzaklaştırmayalım. Onun kapısını, penceresini sıkı sıkıya kapatmanın; aslında onun ruh dünyasını duvarların içine kapatmak, bilinç altına yalnızlık, dışlanmışlık, mahsunluk gibi duyguları yerleştirmek olduğunu unutmayalım. Yanımızda bulunsunlar, muratlarını alalım, onlar da murat alsın, çocukluklarını yaşasınlar. Uygunsa aile içi kararlara katılsın; yürüsün, koşsun, oynasın, güreşsin/(boğuşsun) ve hatta dağıtsınlar, toplarız.
Neyle meşgulseler, kayda değer bir zarar vermeleri de söz konusu değilse, çocuklarımıza;

'Sen anlamazsın,

oynama kırarsın,

elleme bozarsın,

karışma sen bilmezsin,..' gibi sözler söylenmemelidir.
'Sen de anlayabiliyor musun, açıklar mısın, anlatır mısın Şeklindeki sorular yönelterek, cevaplamasına zaman tanımalı, düşünme ve yorumlama kabiliyetini geliştirmesine; 'Hadi gel birlikte oynayalım!' deyip, birlikte oynamalı, kırmadan, dökmeden oynamayı öğrenmesine ve dikkatli yaşama becerisini artırmasına yardımcı olunmalıdır. İmkanlar dahilinde, yapboz, takboz gibi oyun malzemeleri ve oyuncaklar verilmelidir. Seviyesine uygun olan diğer araç, eşya ve malzemeleri, eğer uygunsa kullanmasına ve parçalara ayırmasına, tekrar birleştirmesine müsaade edilmeli ve icabı halinde küçük yardımlarda bulunulmalıdır. Hatta, eğer çocuk kendi hevesi veya merakı ile bir şeyler yapmaya üretmeye kalkışmışsa, mümkünse hiç müdahale etmeden seyredilmeli veya ona belli etmeden takibetmeli; kendisine veya çevresine zarar verici bir durum yoksa sonucu beklenilmeli; yaptıkları ve ürettikleri ile ilgili mimik veya sözlerimiz, mükafatlandırma davranışlarımız, onu yüreklendirici ve daha iyisini ve faydalısını yapabilmesi için azmettirici olmalıdır.

Gerekirse bu yönde ona maddi ve manevi destekte bulunup uygun ortamlar sağlayarak, çocuğun bu kabiliyetlerini, 'psikomotor' becerilerini geliştirmesine rehberlik edilmelidir. 'Sevdir = kavrat = uygula/uygulat = pekiştir.' İlkesini tatbik etmek daima müsbet sonuçlar verir.

Böylece, bütün bu davranışlarımızla ona; düşünmeyi, çalışmayı ve üretmeyi sevdirmiş; insanı, diğer canlıları, eşyayı ve fonksiyonlarını kavramasına yardımcı olmuş; onun kabiliyetlerini ve meşgul olmaktan hoşlandıklarını da keşfetmiş ve ona da bunu sezdirmiş; uygulama ve üretme cesaretini artırmış oluruz.

Eğer üzerinde durduğu ve çalıştığı konuda azim, merak, özgüven ve heyecanı giderek artıyor ve bu haleti ruhiyesi onu daha fazla çalışmaya ve geliştirmeye sevk ediyorsa; bu çalışmaları insanlığa hizmet ve fayda özelliğine sahipse; insanlık alemi ve kendisi çok büyük maddi ve manevi kazançlara sahip olacak demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi