
Şadiye ÖZTÜRK
Sivas Neresi ... Eğri Neresi Ya da bir Ezan Sesiyle Uyanmak
Şehirler, tarihte yaşadıkları olaylar ve yetiştirdiği şahsiyetler ile dününde ve geleceğinde iz bırakırlar. Coğrafyaları anlamlı kılan ve medeniyetlerin oluşumunda mihenk noktası olan kimi olaylar vardır ki, bir ülkenin veya şehrin ona tanıklık etmesiyle, tarihin akışında yön vermesiyle ve gelecek kuşaklara anılan hadiseler bırakmasıyla anlam kazanır.
O nedenledir ki şehirler, değişim ve dönüşümün başladığı, geliştiği ve geleceğe kaldığı mekanlardır. Bir kadim şehir olarak Sivas'ın geçmişine baktığımızda ise yüzlerce belki binlerce önemli ve etkin hadisenin bu topraklarda meydana geldiğini görürüz. Tarih bunların hepsini kaydetmiştir. Sivas bu tanıklığıyla Anadolunun ve medeniyetimizin önemli ve anlamlı bir şehri olmuştur.
İlk etepta akla gelen ve tarihin kırılma noktalarında derin izler verip yön belirleyen bu hadiselerden bazıları ki, Sivas'a 730 lı yıllarda ilk müslüman akınları olarak Abdülvehhab Gazi hazretlerinin gelmesi ve iki yıla yakın bu caoğrafyada etkin konumda bulunması, 1059'da Türklerin ilk kez Sivas topraklarına girmesi ve nihayet 1075 yılda Sivas coğrafyasının bugüne ve geleceğe denk Türk hakimiyetine açılmasıdır. Bu sene 940. yılını idrak etmekte olduğumuz bu coğrafya ecdadımızın bizlere bıraktığı vatanımız olmuştur. Milli mücadelenin 1919 da Sivas'ta başlatılma kararlarının alınmasına ev sahipliğii yaptığı Sivas Kongresi tarihimizin dönüm ve dönüşüm noktasındaki derin izlerden son halkadır. Bütün bunların arasında Eratna Beyliği, Kadı Burhanettin Devleti, Selçuklu dönemi ve Timür istilası diğer önemli halkalardır.
Bunlar kadar çok yazılıp çizilmese de veya konuşılmasa da gerek bu coğrafyayı gerekse bu toprakların insanlarını etkileyen daha nice olaylar vardır. Bu topraklarda yetişen kimi mümtaz şahıslar vardır ki, bu coğrafyanın huzur ve sükunu ve devamlılığı açısından, bu coğrafyada dostça kardeşce yaşanması açısından etkin ve önemli görevleri bir gönül adamı zarafeti ve hassasiyetiyle yapmışlardır. Bu toprakların huzur ve güvenliği, devletin ve milletim ilelebet bekası için sözleriyle, tavırlarıyla ve davranışlarıyla öncülük ve yol göstericilik yapmışlardır.
Şemseddin Sivasî hazretleri işte onlardan birisidir.
Sivas Meydan Camisinin inşası ve sonrasında Sivas'taki hizmetleri bu yazının konusu değil. Ancak, geçen haftalarda haber bültenlerinde küçük bir haber yer aldı. Haber Sivas içinde tarihimiz ve kültürümüz açısından da anlamlı ve önemliydi.
Bilindiği gibi osmanlı padişahları sefere çıktıklarında tüm askeri donamımlarını hazırlamakla birlikte yanlarına ordunun maneviyetını diri tutacak, dulasıyla insanların güven bulacağı şahsiyetleri de sefere davet ederler. İşte Şemseddin Sivasî hazretleri de III. Mehmed'in daveti üzerine ilerleyen ve 80'lere dayanan yaşına rağmen Sivas'tan kalkıp İstanbul'a ve oradan Avrupa'nın ortalarında bulunan bugündü Macaristan'a doğru ordu ile birlikte yol alıyor.
Eğri Seferi'ne ve Haçova Meydan Muharebesine katılıyor Şemseddin Sivasî...
Hakkında yazılan bütün kitaplar Şemseddin Sivasî'nin, savaştan önce padişaha zaferi müjdelediği, bunun akabinde sultanın arzusu üzerine savaşa katıldığını, bir ara harbin en şiddetli anında ordunun bozulma ihtimali baş gösterince, duası ve üstün gayretleri sonucunda savaşın kazanıldığını kaydederler. Sultan III. Mehmed'in bizzat başında bulunduğu ve Şemseddin Sivasî'nin de içinde bulunduğu Osmanlı ordusu 1005/ 1596'da Eğri Kalesi'ni feth etmiş, aynı yıl içinde Haçova Meydan Muharebesi'ni kazanmıştı. Menakıbnameler dışındaki tarihi kaynaklarda da Şemseddin Sivasî'nin ileri sayılacak bir yaşta sefere katıldığını kayderler. Tarîh-i Selanik isimli eserde Mustafa Selanikî şöyle yazmaktadır: '1004 Ramazan-ı Şerîf'in ilk günlerinde Padişahın emriyle Meydan-ı Tîr sahrasında istiska namazı kıldılar ve sonunda Sivasî vaiz Mevlana Şemseddin Efendi minbere çıkıp dua etti.'
Eğri neresi, Sivas neresi ....
Macaristan'ın ortalarında Sivas'a 2400- 2500 km uzaklıkta... 1500'lü yıllar.. Yaşı itibariyle dünyadan elini eteğini çekmiş 80 yaşında bir ihtiyar... Savaş meydanında, Eğri'de, Haçova'da... Savaş Meydanında...
Eğri (Osmanlı döneminde Eğri, Almanca: Erlau, Latince: Agria) bugün Macaristanın Eger ismiyle anılan Kuzey Macaristan'ın ikinci büyük şehri... Şehri çepeçevre muhkem surlarla kuşatılan Eğri şehri Osmanlı ordusu tarafından 24 Eylül 1596'da kuşatılmaya başlandı ve 12 Ekim'de fethedildi. Şehir fethedildikten sonra yeni kurulan Eğri Eyaleti'nin sancak merkezi oldu. 14 Aralık 1687 yılında Habsburglar tarafından işgaliyle 91 yılllık Osmanlı dönemi sona erdi. Bu yaklaşık bir asırlık dönemde şehir Osmanlı medeniyet ve kültürüyle evler konaklar, hanlar yapılıp yeniden imar edildi. Kayıtlara göre 10 tane de cami yapıldı o dönemde...
Eğri şehrinin Osmanlının elinden çıkmasıyla birlikte zaman içerisinde herşey yıkıldı ve yok edildi. Tek bir şey kaldı. Kethüda Cami'ne ait sadece tek bir minare... Camisiz bir minare... 40 metre yüksekliğinde ve 97 merdivenli minare...
Aradan 327 yıl geçti. Ve geçtiğimiz günlerde Egri Kalesi'nde 'Osmanlı Döneminde Eger'de Hayat' isimli bir konferans yapıldı. Konferansın sonunda Macar yerel yekililerden alınan izinle ayakta kalan tek minareden bir ezan sesi yükseldi, Eğri şehrinin semalarına... Ezanı okuyan Türkiye'nin Macaristan Büyükelçiliği Dinişleri Ataşesi Hüseyin Ersoy '400 yıl önce yapılmış minarede, şerefede bu duyguyu yaşamak ve tatmak tarifsiz bir duygu.' diyor. Ey gönül insanı!... Ey Şemseddin Sivasî hazretleri!...
Senin ilerlemiş yaşına rağmen, 400 yıl önce gidip dualarınla ezan sesine kavuşturduğun o topraklarda bugün bir kez daha ezanı duymak, ne ulvî bir duygu...
Ruhun şad olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.