
Şadiye ÖZTÜRK
SİVAS´LI KARA ŞEMS´İN TORUNU MUTASAVVIF ŞAİR ŞEYH AHMET RİNDİ
Uzun bir başlık oldu ama tanıtmak istediğim şahsın hangi tarikten geldiğini anlatmak için gerekliydi. Evet, tanıtmak istediğim şahıs, Sivas'ın tarihi Meydan Camii havlusunda yatan meşhur mutasavvıf Şemsi Sivas-i (Kara Şems) Hazretlerinin torunu imiş. Babası da şeyh olan Ahmet Rindi Efendi 1908 de Sivas ehli beyt dergahında doğmuş. Orman Müfettişliğinde, Posta idaresinde, Demiryollarında çalışmış, hanımı veremden ölünce işi bırakmış ve kapalı çarşıda seyyar elbise satmaya başlamıştır. 22. Aralık. 1960 da hayata gözlerini yumduğunda elli iki yaşında imiş. Cenabı Allah iman ve ameline göre yarlıgasın.
Bu yazıyı yazmamda ki maksat elli sene evvel ölen bir insanı anlatmak değil tabii ki, asıl maksadım Şemsi Sivas-i gibi bir zatın torunu olan, mutasavvıf, şair ve şeyh olarak takdim edilen Ahmet Rindi Efendinin itikat ve ameli olarak nasıl yaşadığını yine kendi eserine bakarak sizlere sunmaktır.
Geçenlerde çok sevdiğim bir dostum, okumayı ve araştırmayı seviyorsun diye bana iki tane kitap hediye etti. İşte o iki kitaptan birisi Ahmet Rindinin sağlığında yazdığı ve ölümünden altı sene sonra Oğlu Ali Kasım Karaşems tarafından İstanbul da bastırılan 'Son İkram' isimli şiir kitabıdır. Şimdi sizlere Ahmet Rindi Efendinin bu kitabından aldığım şiirlerinden örnekler sunacağım. Fakat verdiğim örnekler hakkında yorum yapmayacağım. Şairin imanı ve itikadı hakkında ki kanaati sizlere bırakıyorum.
Bizi dışımızla ölçen yanılır
Çünkü ne renk, ne bir elvanımız var.
İsmimiz dillerde zındık anılır
Kızı….lık gibi unvanımız var.
Ne ehli taatiz, ne ehli niyaz
Birdir indimizde hakikat, mecaz
Bizi her göz görmez, her kes anlamaz
Yücelerden-yüce seyranımız var.
Bizlere ne lazım tesbih, seccade
Düşmez elimizden her zaman bade
Tefevvuk etmişiz sabr-u belada
Eyyup Peygambere meydanımız var.
Ne mektebimiz, ne kitabımız var
Ne günahımız var, ne sevabımız var
Kevserin yerine şarabımız var
Bize İmam pir-i muganımız var.
Ne arzumuz kaldı, ne emelimiz
Suretperestlere laldır dilimiz
Ne mezhebimiz var, nede dinimiz
İnkarda değiliz, imanımız var.
****
Şu yarama bir el vursan
Göster varlığını, varsan
Yok, eğer ki uyuyorsan
Uyan ya Rabbi, ya Rabbi.
Eller çün hazinen dolu
Benden esirgersin pulu
Güldüremezsen bir kulu
Utan ya Rabbi, ya Rabbi.
***
Unuttum postumu, dün köşe-i meyhanede kaldı
Dağıttım aklımı, son çektiğim peymane de kaldı.
Sanemler secdesiyle dem-bedem seyran-ı aşk içre
Düşürdüm başım üstünden tacım, put hane de kaldı.
***
Ezelde ahdimiz böylemi idi
Beni yarat diye sana kim dedi
Seni kahpe, kalleş, ah seni gidi
Yok, sana diyecek sözüm ya Rabbi.
Eğer gücendinse Allah Efendi
Takdir etti fakat Şeytan beğendi
Hatta elçin demiş benim çün Rindi
Yabancı fert değil bizim ya Rabbi,
***
Hakikat yoluna atılmak için
Ellerde onluğa satılmak için
Şeytanın şerrine katılmak için
Yalandan namazlar kılmış olmalı.
Kılmak istediğin mukaddes namaz
Abdestsiz, hulussuz asla kılınmaz
Abdest hakikatte su ile olmaz
Tahir olmak için derviş olmalı.
***
Sarhoşlarıyız çeşm-i mestlerin
Sakimiz, sehpamız, Peykanımız yok.
Kabe-i aşkın Halilleriyiz
Camimiz, kıblemiz, İmanımız yok.
***
Meyhane-i aşka girdim Allah'la
Sızmak için o mukaddes günahla
Dudak imiş bir ateşten bardakla
Badelerden süzmediğim kalmadı.
Çok çağlamış, bunalmıştım duruldum
Taşımaktan bari hayli yoruldum
Cennetlerin her köşkünde kuruldum
Huri, Gılman düz… ğim kalmadı.
***
Ta sabah başladım susuz atmağa
Nerde sızar isem orda yatmağa
Bir yandan başladım yıkıp satmağa
Bezm-i harabatın meşhuru idim.
Her adım bir hub-u eylerdim hemrah
Ayinim olmuştu mukaddes günah
Ne tam mümindim, ne zındık billah
Amma zakirlerin mezkûru idim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.