
Şadiye ÖZTÜRK
YALANIN ÖMRÜ UZUN DEĞİLDİR
Yalan söyleme alışkanlığı, İnsani ilişkiler açısından; insanları birbirine bağlayan, irtibatlarını güçlendiren, bağların kopma nedenidir. Şüphe yok ki; kişilerin karşılıklı davranışları, tavırları ve birbirlerine karşı olan güvenleri; yalan söyleme alışkanlığı yüzünden aksamaya uğrar. Yalan söyleme alışkanlığı, insanların birbirleri arasında olması gereken en önemli unsuru güveni ortadan kaldırır. Dini açıdan da; sakıncası olan bu davranışı nedense insanoğlu bir türlü terk etmez. Yalan söylemeye devam eder. Etrafında oluşan ve gelişen bir, çok olay yalanın açtığı zararlardan ve toplumsal yaralardan bahseder durur. Romancılar yazar, hikayeciler anlatır. Hatta, son zamanlarda yaygın halde, Ulusal bazda; bazı yayın kuruluşları da; bu alışkanlığın içerisinde kendilerini buldular. Yaptıkları şeyin yanlış olduğunun ne zaman farkına varacaklar bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var; yaptıkları şey, Ülke birliğine ve beraberliğine zarar vermektedir. Gerçek VATANINI sevenler, böyle davranmaz.
Öyle bir hava estiriliyor ki; öldük, bittik, yok olduk, özgürlük filan kalmadı... Ülke batağın içerisinde, kaos, karanlık.., baskı, zulüm... Etmeyin beyler, kimi kandırıyorsunuz sizin bu söylediklerinizin, sokaktaki insan açısından değeri nedir Sessiz çoğunlukları etkilediğinizi mi sanıyorsunuz O sade insanların, yapılan her şeyden haberi yok mu zannediyorsunuz Onların tüm gerçekleri, bütün çıplaklığı ile bildiğini, algıladığını, hissettiğini ne zaman anlayacaksınız nerede yaşıyorsunuz Bütün bu yaptıklarınızla sadece kendinizi kandırıyorsunuz. Sokaktaki, çarşıdaki, evindeki, iş yerindeki, insanların umurunda bile, değilsiniz. Kendiniz çalıyor, kendiniz söylüyor, kendiniz dinliyorsunuz... Artık, yanlışlarınızın farkına varın, Ülkeyi bu kadar germeyin, kimseye faydası yoktur. Özellikle, size hiç faydası yoktur.
Yalan söyleme ve ona inanma alışkanlığımız, gördüğünüz gibi; sadece bireylere ait bir özellik değildir. Kimi kurum ve kuruluşlar da bu alışkanlığın içerisinde kendilerini bulmaktadırlar. Amma, bütün bunlara rağmen; insanoğlu kendi çıkarı, gurubunun çıkarı, mensubu olduğu kurumun çıkarı için; yalan söylemeye devam eder. Yalan aynı zamanda; bütün kötülükleri yapmaya insanı sevk eder. Gerçeği gizleme, saklama alışkanlığı, insanlarda sahte bir dünyanın kurulmasına sebep olur. Yalan üzerine kurulan sahte dünyalar da; çabuk yıkılır. Çünkü, temeli yoktur.
Yalan söylemenin gerçekleşmesine neden olacak yüzlerce sebep bulabiliriz, hatta uydura biliriz. Ancak, doğru söylemek alışkanlığını terk ettirdiği için; en büyük zararı yalan söyleyen insan veya insanlar üzerinde olur. Yalan söyleme alışkanlığı, diğer insanlar, diğer çoğunluklar tarafından anlaşılınca, yalan söyleyen gurup hemen terk edilir. Kimse onlara güvenmez. İnsanlar, onlara her zaman bir suçlu muamelesi yapar. Şahıslar, yalan söylediği zaman, o yalanın; bir muhatabı vardır. En az bir olan muhatap sayısı bazen, çok sayılarla ifade edilebilecek rakama ulaşabilir. İşin aslı ortaya çıktığı zaman o kadar insan karşısında durumunuz yalancı olarak anılabileceği gibi; onun açacağı manevi zararın ve vicdan rahatsızlığının haddi hesabı olmaz. Çünkü, insanları kandırarak en önemli olan güven duygusunu zedeliyorsunuz. İnsanlar arası ilişkilerde güven olmaz ise; hiçbir ilişki sağlıklı olmaz.Toplumda anlatılan bu kadar olumsuz örneklere rağmen; insanlar kolayına geldiği için, yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam ederler.
Bütün bunlar bilinirken; insanlar neden yalan söyler Karşısındakini kandırmak aynı zamanda kendini kandırmak demek değil midir Yalanın ortaya çıkmasından sonra; yalan söyleyen insanının durumunu diğer insanlar açısında bir düşünün Böyle bir duruma kim düşmek ister Ne kadar insanın yüzü; bu tür olaylardan etkilenmeyecek kadar yüzsüz olsa bile, onun da bir sınırı vardır. Nihayetinde insandır. Hala insani duyguları taşıyorsa; bir gün kendi insani duyguları, kendini mahkum edecektir. Zaten bunları hissetmiyorsa; artık onun insanlığı bile, sorgulanmalıdır. Kurumlar, guruplar olarak; yalancılığa, yalan haber sunmaya devam ediyorsanız; şuna inanın, yalnız kaldığınızı, çok geçmeden anlarsınız. Üstelik, bu yalnızlık bireyin yalnızlığına hiç benzemez. Bağlı olduğunuz gurup, yahut, topluluk bir daha anılmamak üzere tarihe gömülenler listesinde yerini alır. Yalandan, yalan habercilikten, hemen uzaklaşmanızı tavsiye ederim. Rabbım, öyle emrediyor da; onun için....
Bir de yalanı tüm kalabalığa söyledi iseniz; durumunuzu bir düşünün…! Toplum önünde olan insanlarsanız, durumunuz daha da kötüdür. Böyle bir duruma düşmeyi kim ister O halde tüm insanların önce kendileri açısından, daha sonra toplumun selameti ve huzuru açısından, yalan söylemeyi, terk etmeleri gerekir. Bu aynı zamanda toplumsal bir zorunluluktur. Kimi zaman verilen hapis cezalarından; daha ağır bir ceza alırlar ve o ceza ömür boyu devam eder. O cezayı, toplumun kendisi bizzat verecektir. Kendilerine olan güvenleri sarsılır. Toplumda herkesin kendine farklı bir şekilde baktığını zanneder. Önemli olan bir tarafı da; manevi zorunluluk ve cezadır ki; o da işin başka bir boyutudur. Hiç bir zaman yalan üzerine; Dünya kurulmaz, kurulduğu, devamlı olduğu da görülmemiştir.
Sakinlik, doğru değerlendirme yapma açısından, çok önemlidir. Sakin olalım. Sabırla bekleyelim. Çığırtkanlığın, bağırıp, çağırmanın kimseye faydası yoktur. Eğer, suçunuz yoksa; endişeye hiç gerek yoktur. Hiç kimse bilmese bile; Allah, biliyor. En büyük hesap gören odur. Adalet, mutlaka yerini bulur. Suçlu olmayan insanlar, neden suçluluk hissetsin. Unutmayalım, yalanın uzun ömrü yoktur...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.