Dostluk,

Kargaşanın karmaşanın yoğun olduğu şu günlerde; en çok ihtiyaç hissettiğimiz kavramlardan bir tanesidir. İnsan yudum, yudum su içer gibi, dostluğu yudum, yudum doyarak yaşamak ister. Her anın her mekanın tadını çıkarmak ister. Üzerinde kitaplar yazılan, şiirler söylenen, türküler, ağıtlar düzenlenen dostluk; öyle hemen kolay, kolay doyulmak istenmeyen bir tattır. Doydum diyene aşk olsun...

Öncelikle, İnsanlar birbirlerini Allah için sevmelidir.

(Rasûlüm) de ki eğer siz Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" (Al-i İmran 31. Ayet)

"Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını sevgi ile birleştirdi…" (el-Enfal, 8/63).

HZ. Peygamber; ''“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına karşı hayırlı davranandır.'' Buyurmuştur.

Ünlü Ozan ne der;

''Alem çiçek olsa; arı ben olsam,

Dost dilinden tatlı bal, bulamadım...''

 Eskiler ne demiş.; ''Dost ile buluşmak hastaya şifadır.''

Dostluk, belki de İlahi sırra ermenin ilk merdivenlerinden birisidir. Görecek göz, işitecek kulak, tadacak dil gereklidir. Siz, eğer bu saydıklarımdan yoksunsanız; zaten anlattığım bu kavramların sizin için anlamı olmaz.

Dostlukları güçlendiren bağlar vardır. İnanç birliği, ideal birliği, hayata bakışın ortak olması, kederde neşede hep yanında olmak, sağlık afiyet ve huzurlu olmasından mutlu olmak, Mesafeler ne kadar uzak olsa da gönüllerin bir olması.  Hesabı olmadan hasbi bir şekilde dostunun destekçisi olmak. Dostunuz sizi unutsa da siz asla unutmayınız... Bunlar dostluk kavramını güçlendiren bağlardır.

Bunu yaşanmış güzel bir hatıra ile; destekleyelim...

Bir emekli öğretmen arkadaşımız bir hatırasında dostluğun önemini vurgulamak adına şöyle bir anı anlatmıştı. Kendisi şehrimizin bir köyünde göreve başlar. Ancak, dışarıdan gelen gencecik bu kardeşimiz ilk defa devlet memurluğu ile tanışmaktadır. O günün şartları ile, okul binasında aynı zamanda yatıp, kalkmaya başlar. Gençlik, bekarlık gurbet ve iş sıkıntıları iyice bunaltır. Kendisi artık buna dayanamayacağını düşünerek, görevi; bırakıp memleketine dönmeyi planlamaktadır. Bu karmaşık düşünceler içerisinde bir de yemek sorunu eklenmektedir. Bu kadar olumsuzluğun olduğu bir ortamda bir akşam kapısı çalınır ve bir öğrencisi elinde bir tas çorba ile gözükür. Öğrencisi ona çorbayı beraber çalıştıkları öğretmen arkadaşın hanımının gönderdiğini söyler. Öğretmen arkadaşı belli ki; durumu iyi tahlil etmiş ve hanımına bu yönde telkinde bulunmuştur. O bir tas çorba arkadaşın hayatının yönünü değiştirir. Bir anda bir umut ışığı olur. Bütün hayatı alt, üst olur. Şunu anlar çektiği sıkıntılardan haberdar olan ve kendisinin bu yarışı bırakmasını istemeyen ve her zaman yanında olacaklarını belirten insanlar vardır. İşte, o kırsal kesimdeki önemli insan öğretmen arkadaşı ve ailesidir. Arkadaş umut ışığı ile aralanan bu kapıdan hayata daha değişik bakmaya başlar. Ara sıra kapısı açılıp odasına getirilen bir tas çorba; onu hayata bağlar. Arkadaşın anlattığına göre; yıllar sonra öğretmen arkadaşı ve eşini bir alışveriş merkezinin içerisinde görür. Görmeden önce ses tonundan hareket ederek o tarafa yönlenir. Sonra onların olduğunu anlayınca ellerine kapanmak ister…

Sonrasında, dostlukları yıllar sonra olsa da daha güçlü, daha sıcak devam eder. İşte, karşılıksız dostluk, ona duyulan sevgi ve saygıdan bir örnek. Bu aziz topraklarda bunun gibi sayısız örnek olduğunu biliyorum. Belki anlattığım bu örnek birçok kişinin hayatında bazı şeyleri canlandırmış, kimilerini de heyecanlandırmış olabilir. Burada paylaşmanın, bölüşmenin, yardımcı olmanın, yanında olmanın keyfi; en güzel şekilde anlatılmaktadır.

Şöyle, yaşadığımız hayatın geçmişine bakınca; bunun gibi nice örneklere şahit olduğumu hatırlıyorum. Tatlı ve huzurlu bir tebessümle; hafızamda canlandırıyorum. Bu hatıralar, yaşantımızın köşe taşlarıdır. Ancak, bu köşe taşı niteliğini kazanması için, şart olan; yaşanmasıdır, unutmayınız...                                                                                                                            

Geçmişinizde, baş tarafta da anlattığım gibi; sizi hayata bağlayan anılarınız olsun istiyorum. Geriye baktığınız zaman nefret edeceğiniz, hatırlamak istemeyeceğiniz anılarınız olmasın istiyorum. Sizi duruşunuzla, dış görünüşünüzle değil, yaptığınız güzel, örnek, sevecen, merhametli davranışlarınızla insanlar hatırlasın...

Hele dostluk kavramını hepten yok eden; ihanet kavramı  vefasızlık, yer yüzünden kalksın istiyorum.

Şu Mübarek günler, bu tür sıcaklıkların yaşanmasına vesile olsun istiyorum.

Bir gülümsemenin, insanda; neleri değiştireceğini, bilelim istiyorum. Yüce Peygamberin dili ile; ''Tebessüm sadakadır.'' Bu güzelliği birbirimize çok görmeyelim.

Sağlıklı, huzurlu, barış içerisinde; adalet ve güven içerisindeki nice günlere...

Ülkemizin göreceği nice mutluluklara... Hep birlikte yaşamak dileği ile...

Tüm dostlara selam olsun, iyi ki; varsınız... Hep var olunuz...