Son günlerde Ülkemizde yaşanan bazı olaylar sonucu, toplumda nefret dili söylemi, hakaret içerikli paylaşımlar, karşı tarafı suçlar mahiyetteki yorumlar dikkat çekmektedir.
Aslı olmayan, kurguya algıya dayanan, bilgi haber, kaynaklı yanlış yorumlar Ülke insanını germekten başka bir şeye yaramaz. Birileri ise, bunu fırsat bilip isminin öne çıkması adına bazı söz ve eylemlerde bulunmaktadırlar. Böylece kendilerini gündeme taşımış oluyorlar. Ancak kullandıkları dil, aslı astarı olmayan paylaşımların topluma ne kadar zararı olduğunu fark etmemektedirler. Üzerlerine gidilince de geri adım atmaktadırlar.
Sonuçta; Bu Ülkede yaşıyoruz. Aynı havayı teneffüs ediyoruz. Aynı toprağı paylaşıyoruz. Aynı sosyal ortamları kullanıyoruz. Toplu taşımadan Hastanesine kadar ortak kullandığımız alanlar var. Alışveriş merkezlerinden okullara kadar... Yeme içme mekanlarından parklara kadar... Yollar, eğlence yerleri, havaalanları, tren garları… Kısacası ortak kullandığımız alan, ortak bulunduğumuz mekan, ortak yaşadığımız çevre çok fazla.
O halde neden birbirimizle didişiyoruz? Neden anlaşamıyoruz? Nasıl farklılaşıyor? Ortak noktada neden buluşamıyoruz? Hep ayrıştırılıyoruz?
Ayrıca bu ayrıştırmanın Bu Ülkeye ne yararı var?
Ülkemiz insanlarının en çok ihtiyaç hissettiği, bizlere şu an lazım olacak en önemli şey karşılıklı anlayıştır. Böyle olunca anlaşılmamak, yanlış anlaşılmak, yanlış değerlendirilmek, en çok şikayet edilen konuların başında gelmektedir. Bütün bunların sebebi konuştuğumuz kelimelerin, cümlelerin içerdiği anlam itibariyle birileri tarafından yanlış anlaşılması veya bizim yanlış şeyler söylememiz, içerdiği manaları anlatamamak veya bizim anlatmak istediğimiz anlamları ifade eden kelimeleri, cümleleri kurmamaktır. Bu da iletişim kopukluğuna neden olmaktadır.
Her alanda çeşitli konularda söz söyleyen insanlar ise, söyledikleri sözün arkasından bazen ima ile, bazen direct olarak kendi gibi düşünmeyen insanları hedef alan, ötekileştiren, dışlayan kelimeler, ifadeler kullanmaktadırlar.
Dolayısıyla anlaşılmak yada anlaşılmamak hem sözü ifade etmeye çalışan kişi açısından, hem de o sözün muhatabı olan kişinin anlama durumundan kaynaklanmaktadır. Bazen her iki taraf açısından da bulunduğu konum, her iki tarafında sinirli, sakin, öfkeli, neşeli,olması açısından önem arz etmektedir. Çünkü bu konumda olan insanlar kendilerine söylenen söz ve ifadelerden değişik anlamlar çıkarılabilir.Böyle durumların olması da; söylenen sözün anlamını değiştirmektedir. Ya da sözün muhatabı açısından da sözün anlama durumunu etkilemektedir.
Özellikle bu konuda Ülkeyi yönetmeye talip olan veya yöneten yöneticilerin kullandığı kelimeler, ifade tarzı, yalın, net, sade bir dil ile Halk tarafından anlaşılıyor olması, doğru olması, söyleyiş biçimi çok önemlidir. Hele bir siyasetçi yanlış söylemlerde ısrar ediyorsa, doğru bir iş yapmıyordur. Halkı yanlış yönlendiriyor demektir. Kullandığı dile sahip olmalıdır. Kargaşa ortamı oluşturacak söz ve ifadelerden kaçınması gerekir.
Demek ki; sözü ifade eden kişinin sade, yalın, net ifadeler kullanması yanlış anlamaların önüne geçecektir. Buna bağlı olarak toplumda yanlış anlaşılma şikayetleri azalacaktır.
Her alanda Ülkeyi germenin, gerilimi tırmandırmanın, nefret söylemini gündemde tutmanın hiç kimseye faydası yoktur.
Üstelik Ülkede barış ortamının sağlanması için, terör örgütünün silah bırakma, kendini feshetme girişimlerin olduğu bir zamanda, bu barış ortamını zedeleyecek girişimlerden kaçınmak gerekir.
Sayın Cumhur İttifakı yetkililerinin terörsüz TÜRKİYE girişimleri ortada dururken, görüşmeleri devam ederken, söz ve davranışlara dikkat etmek gerekir. Sokak hiçbir derde deva değildir...
Bazen, Ülke insanının çoğunun tüm ömrünün konuşmalarını bin kelime civarında oluşan bir kapasite ile ifade ettiğini düşünürsek, işin ne kadar zor olduğunu da belirtmemiz lazımdır. Bu da anlaşılma, anlatamama, şikayetlerinin devam edeceğinin bir göstergesidir.
İşte bu değerlendirmelere bir şey daha ekliyoruz. O da konuşma dilimizi, düşüncemizi, söylediğimiz cümlede ifade etmek istediğimiz anlamı, manayı, içeriğinin kapsamını, dışarıdan birilerinin bize dikte ettirmesidir. Yani söz fikir bizim ağzımızdan çıksa bile, içerik açısından başkaları tarafından yönlendiriliyor olmak doğru değildir.
Bugün Ülkemiz her alanda Dünyanın dikkatini çekmektedir. DÜNYA LİDERLERİ ülkemiz ile ilgili cümleler kurarken daha itinalı, daha özenli, dikkatli kelimeleri seçerek kullanmaktadırlar. Bunu görmemek için kör olmak, sağır olmak gerekir.
Dünya liderlerini, Ülkemizde bir araya getirmek kolay bir iş değildir. Savaşan Ülkeleri barış için aynı masaya toplamak, kolay değildir. Bir itibar meselesidir.
Hal böyle iken Ülkemiz ile ilgili bir konuda, fikir açıklarken, yorum yaparken bazı diğer ülkelerin yardım ve desteğini istemek gerçekten dikkat çeken bir konumdur.
İşte o zaman konuşulan şeylerin özünün, dayanağının Ülke dışından kaynaklanması olayı çok vahimdir.
Orası sözün bittiği yerdir...
Yakın tarihte İstiklal savaşımızı kimlere karşı verdiğimizi, İstanbul gibi kadim bir şehri kimlerin işgal ettiğini unutmak, akıl tutulmasıdır...