Öğrenmenin yaşı yoktur. Hayat her zaman öğrenilecek çok şeyi karşımıza çıkarabilir. İster genç yaşta, ister ilerleyen yaşlarda...
Öğretim yılı; milyonlara varan öğrencisi, milyona varan personeli ile; Haziran ayında tatile girecek. Öğrencilerin yaz tatilinde de hayatı tanıması adına etkinlikler düzenlenmektedir. Bu etkinlikler çeşitli alanlarda oluşmaktadır. Kimi aileler çocuklarını dini tedrisat öğrensin diye, Kuran Kurslarına, gönderiyorlar. Bazı aileler çocukların spor içerikli etkinliklerde tatilini değerlendirmesini istemektedirler. Çeşitli kuruluşlar tarafından kamplar, eğitici çalışmalar yapılmaktadır.
Üç ay uzun bir süredir, bu zamanın değerlendirilmesi gerekir. Bazı öğrenciler ise, öğretim açısından takviye amaçlı kurslara katılmaktadır.
Tüm bunlar çocukların, gençlerin hayatı tanıması adına güzel çalışmalardır. Tam tersine hiç bir şey yapmadan bu uzun tatil sürecini geçirmekte olan gençlerin okul ve eğitim açısından soğumlar oluşabilir. Çocuk ve genç için en önemli şeylerden bir tanesi oyun zamanıdır. Ama bunun da aşırıya gitmeden kontrol edilmesi şarttır.
Özellikle gençler içi çevre ve arkadaş grupları daha büyük önem arz etmektedir. Bu süreçlerin ailenin kontrolünde olmasında fayda vardır.
Ülkemiz, yakın geçmişinde; eğitim ve öğretim açısından, pek de; iç açıcı durumlar yaşamadı. Eğitim ve öğretime prangalar, vuruldu. Herkesin okumasına engel çıkarılması konusunda; Dünya da ender topluluklardan biriyiz. Sanki birileri birilerinin bilgi edinmesinden çok korkuyor. Anlaşılır gibi değil.
Kimileri de; gençlerimizi ve çocuklarımızın tüm mesailerini test kitaplarına ve sınavlara bağlı olarak; teslim aldı. Yattı, kalktı; test, sınav, okul, hayalleri ile; zamanını, ömrünü tüketti. Kimi zaman; aileler, kimi zaman; çevre, kimi zaman; bürokratik engeller… Nedir bu insanların bilgi edinmesinden korkunuz? Çünkü, cahil toplum daha kolay, daha basit idare edilir, düşüncesi hakimdir. Hareketleri daha rahat kontrol edilir. Bu mantık doğru veya yanlış olabilir.
Kimilerinin,Unuttukları bir nokta var, toplumumuzda okuyan, yazan cahillerin de sayısı bir hayli fazladır. Demek ki; sadece, okuyup, yazmak da, yetmiyor. Öğretim süreci, bazen diplomalı cahiller, yetişmesini engelleyememektedir. Hatta, Bu Ülke zaman içerisinde en büyük kötülükleri; okuyup, yazan, tahsilli cahillerden görmektedir. Yahut bunu şöyle de okumak gerekir. Halkımız, insanımız; bazıları gibi okullar aracılığı ile; tahsil hayatı geçmese dahi; daha akıllı, daha şuurlu ve daha anlayışlı, uyanık olduğunu defalarca ispat etmiştir. Okuyan, yazan cahiller kadar, ülkesine zarar veremez. Anadolu irfanı burada devreye girer.Tarih bunun örnekleri ile doludur.
Bazı zamanlar gençler kontrolsüz grupların etkisi altında kalmaktadır. Eğitim ve öğretim sürecinde almış olduğu bilgi ve terbiyenin tam aksine hareketler içerisine girmektedir. Vatanına, Milletine, zarar vermek. Çevreyi yağmalamak. Hangi amaçla olursa olsun, bu davranış tamamen yanlış bir harekettir.
Eğitim ve öğretim sürecimiz, ilkokuldan, yüksek tahsilin sonuna kadar içeriği çok yararlı bir şekilde doldurulması gereken önemli bir husustur. Öğretim yılları boyunca; DEVLET desteği ile, en iyi bilgilere sahip olarak yetiştirilmelidir. Devlet bu imkanı verirken; öğrenciye düşen; çalışarak bu fırsattan en iyi şekilde istifade etmesi şarttır. Bazen, Öğretmen arkadaşlar; aldıkları pedagojik eğitimin dışına çıkmaktadırlar. Sınırları zorlayarak, öğrencilerin kapasitelerinin çok üzerinde ödev vererek; daha küçük yaştaki çocuklarımıza; bitkinlik, yorgunluk ve usanmalarına sebep olmaktadırlar. Oyunun da; aynı zamanda, bir eğitim aracı olduğunu unutmaktadırlar. Aşırı yüklenme; eğitim, öğretim açısından kabul edilebilir bir gerçek değildir.
Bazen de, öğrenciler açısından değerlendirdiğimiz zaman; eğitim ve öğretim sürecini, yeteri kadar, değerlendirdikleri söylenemez. Bugün, hayatın her türlü nimetlerinden istifade eden genç kardeşlerimizin, öğrenmenin gerektirdiği çaba ve gayreti yeterince, gösterdiklerini göremiyoruz. Zaman açısından, eğlence mekanlarında, dinlenme mekanlarında geçirdikleri zaman kadar; kütüphanelerde, dersliklerde, laboratuvarlarda geçirdikleri söylenemez. Kimi öğrencilerimiz için, yüksek tahsil hayatı; eğlence ve oyun gibi algılanmaktadır. Kendilerine verilen imkanlar, kendilerinden önceki nesillere verilmeyen imkanlardır. Para, burs, gelecekte başarılı işler yaptığı zaman; ödüllendirme politikaları, imrenilecek konumdadır.
Bugün Uluslararası okullarla irtibat, karşılıklı olarak istifade etme olayları bir gerçektir. Yüksek lisans, doktora öğrencilerinin desteklenmesi, gerçeği ortadadır. Ülke içerisinde üniversiteler arasında dayanışma ve yardımlaşma projeleri vardır, uygulanmaktadır.
Bunun tam tersine kafeler, eğlence mekanları kalabalık gençlerle doludur. Toplumun tüm değerlerine kimi zaman arkalarını dönmektedirler.
Vatanımın gül kokan çocuklarını okumaya teşvik edelim. Onların daha güzel koku verdiklerine şahit olacaksınız. Yeter ki; onların yaşamasına, yeşermesine, büyümesine, zemin hazırlayalım. Okul hayatının dışında da; kocaman bir hayatın kendilerini beklediğini, hatırlatalım. Onları, böyle bir hayat gerçeğine hazırlayalım.
Eğiticiler ve öğreticiler olarak; sevgi en büyük gücümüz olmalıdır. Onlar daha açmamış çiçeklerdir. Bahçıvan olarak çiçek yetiştirmek varken, onları kesen biçen; biri olarak anılmak iyi değildir. Onları kötü ve yanlış düşüncelerle yetiştirmek yerine; Gül yetiştiren insan olmayı tercih edelim. Unutmayalım çocuklarımızı nasıl yetiştirirsek; onlar öyle yetişecektir. O nedenle yetiştirici kadrosunun çok dikkatli seçilmesi gerekir. Öğretmen yetiştiren bölümlere itina ile öğrenci alınmalıdır. Bu konuda gereken özen gösterilmelidir.
Üniversitelerde, bazen hocaların şahsi hataları yüzünden, gençlerin seneler kaybettiğini duyuyoruz. Gerçekten, acı veren bir durumdur. Umarım bu hatalar sürekli olmaz, gençler; gereksiz olarak bazı şeylerin israfı ile baş başa kalmazlar. Üniversite hocalarının, bu sorumsuz davranışlarını kınıyorum. Bunları denetleyecek bir mekanizmanın olup, olmadığını da; sormak istiyorum. Öğrencinin gereksiz, anlamsız bir şekilde; kaprislere kurban gitmesine karşıyım...
Aynı atalar yıllarca ortaöğretimde yapıldı. Sorumsuz, anlamsız davranışları ile bazı kaprisli, beceriksiz, öğretmenler öğrenci kazanmayı değil, öğrenciyi sınıfta, derste bırakarak, sene kaybına sebep oldu. Öğrenciler okullardan uzaklaştı. Öğretmenler ise, yıllar sonra bile bir öğrencisi ile karşılaşırsa o hatalarından dolayı başları öne eğik bir vaziyette oldular.
Oysa öğretmenler öğrencilerin başarılı oldukları yönü, becerikli oldukları alanı tespit edemediler. Okullardan başarısız diye ayrılan nice insanın çok başarılı iş adamları, sanat adamları, meslek adamları, üst düzey sivil toplum örgütleri yöneticileri olduğuna hayatta her zaman şahit olduk.
LÜTFEN, tüm eğiticiler aynı zamanda; birer Anne ve Baba olduklarını hep hatıralarında tutsunlar. Kimi zaman sizin ölçülerinize, değerlendirmelerinize; olumsuz olarak takılan; binlerce insanın hayatın değişik dallarında; ne kadar başarılı ve becerikli olduklarını hatırlayalım. Hayatı sadece tahsil sürecinin, içerisine hapsetmeyelim. Bizden istenen; öncelikle; bilgi hammalı olmuş genç nesiller değil; adam gibi bilgiyi öğrenmiş, hayatı algılayan ve tanıyan, VATANINA, MİLLETİNE, DEVLETİNE, yararlı olmayı amaç edinmiş, bu amaç uğrunda kişisel başarısını hedef olarak seçmiş, gençleri yetiştirmek istenmektedir.
Ufukta bu amaçla yetişen gençleri, görür gibiyim. Yeter ki; azmedelim. Kararlı olalım... Çaba ve gayret sarf edelim...