Rahmetli Bülent Ecevit, Türk siyasi hayatında dürüstlüğü ile bilinir. “Kumar borcu olmayan 11 vekil arıyorum” diyerek 2. Milliyetçi Cephe hükümetini düşürmek için harekete geçti. İstanbul’daki Güneş Motel’de gizlice Adalet Parti’li 11 vekille görüştü. AP’lilerle pazarlık masasına oturan Ecevit, hepsine bakanlık sözü vererek onları CHP’ye geçmeye ikna etmişti. İddiaya göre, Adalet Parti’liler sadece makam değil aynı zamanda para karşılığı Ecevit ile anlaşmıştı. Bu para Bülent Ecevit'in kesesinden mi, CHP kasasından mı, yoksa milletin cebinden mi ödendi bilinmiyor. 31 Aralık 1977’de TBMM hükümet için verilen gensoruyu oyladı ve 2’nci Milliyetçi Cephe hükümeti düşürüldü. "Milletvekili pazarı" ilk defa halkçı dürüst Ecevit'in siyaseti kirleten bu gayrı ahlaki hareketi ile kuruldu.

Rahmetli Ecevit aynı zamanda naif, şair, kibar bir adamdı. Çok insancıl, romantik ve demokratik bir liderdi. Ta ki Merve Kavakçı'nın başörtülü olarak seçilip meclise girdiği ana kadar öyle bilinirdi. Kavakçı'nın başörtüsüyle meclise girmesiyle Ecevit'in bir yüzü daha görüldü. Kürsüde zapt olmuyordu o kibar adam. "Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Bu kadına haddini bildirin" diyerek ortalığı inletiyordu. Nitekim milletvekili seçildiği halde yemin ettirmediler. Vekilliğini de düşürdüler bilahare…

 

Şimdi bazı suya sabuna dokunmayan tatlısu Müslümanları diyecektir; "Ölmüş gitmiş bir adamın arkasından ne gereği vardı." vs. vs.

Bu milletin daha düne kadar ne çektiğini, ne zulümler gördüğünü, Müslüman deyince, nelere maruz kaldığını unutursak, bunu önce Allah sorar.

 

Rahmetli Erdal İnönü de çok sempatik, hep güler yüzlü ve ince bir şahsiyetti. SHP’nin başında iken ve Demirel'in kurduğu DYP-SHP hükümetinde başbakan yardımcılığı yapmıştı. O'nun da Türk siyasi tarihine unutulmayacak katkıları oldu. O'nun zamanında mitinglerde lideri omuzlara almak modaydı. Erdal Bey uzun boyluydu ve düşmekten korkardı. Aynı zamanda omuzlara alınınca kim nerenden tuttuysa razı olacaksın. Erdal Bey, omuzlara alınmamak için boylu boyunca yüz üstü yere yatardı.

ODTÜ Rektörü iken üniversiteye polisi almamakla bilinir. En önemli icraatı ise o zamanki HADEP'li teröristleri SHP listelerinden meclise sokmuştu. Zaten "terörist vekil" süreci o gün başladı, devam edip gidiyor. Dünyada teröristine yüksek maaş ödeyip mecliste milletvekili olarak besleyen tek devletiz.

 

Rahmetli Demirel ise sağ kesimin sırtında kene gibiydi. "Nurlu Süleyman" gibi unvanlarla inançlı kesimin, "Çoban Sülü" gibi lakaplarla köylü kesimin, sağın temsilcisi olarak milliyetçi camianın sırtından inmedi. Tam 40 sene gitti, geri getirdik, gitti tekrar getirdik. Onunla övünürdü, "6 defa gittim, 7 defa geldim" diyerek. Zeki adamdı, aslında enayiliğinize doymayın demeye getirirdi. Askerin postal sesini duyunca ilk o kaçardı fotörünü alıp. İnançlı kesimin hiçbir işini görmediği gibi, en son olarak başörtülü bacılarımıza adres olarak Arabistan'ın yolunu göstermişti.

Söylediğini inkar ettiği durumlarda "dün dündür, bugün de bugün" der, kimse pişkinlikte eline su dökemezdi. Yokluklar, kuyruklar hep bunların zamanında olmuştur. "mazot vardı da biz mi içtik" diyerek literatüre geçmiş, mason locasından derecesi yüksek bir büyüğümüzdü. Ama adını "Baba"ya çıkarmıştık. Sıkışınca "kurtar bizi baba" çok önemli sloganımızdı.

Rahmetli Turgut Özal'a yurtdışı ziyaretinde sormuşlar. Sizde bir romantik, bir de klasik iki siyasetçi vardı ne oldu onlara diye.

Özal'da;

Romantik olanın romanı gitti tik'i kaldı. Klasik olanında klası gitti, kalana Baba diyorlar, demişti.

Sürçü lisanımız affola, saygılarımla…