Önce ağladım yüreğimin damında

Melekleri işitir gibi ruhumun ayazında

Sere serpe serildim yerle gök arasında

Başında taç olsan ne, gönülde olmayanın!

Gönüldeyse kurt olunur yar elinde yaranın

Derya büyük, yol uzun, kayıkta bir tek kürek

Geçiyor zaman suda ister çekme ister çek

Ağlamaya razıyız da çilenin beşiğinde

Bir bilseydik yüzümüz ukbada çok gülecek

 

Berrak suda kırık cam gibi kaybolur yarın

Hayali olanların ruhlarından kan sızar

Gülyabani uyanır da uykulara dalmadan

Karabasan gelmeden korku kabrimi kazar

Kelimeleri tükenmeden tükenmez insan

Sonrası, kendine düştükçe düşer

Ey gönül ferah tut kendini elbet

Kimi sevsen, en güzel o seni üzer

 

Siyahın beyazı gördüğü her yerde

Pembeler gri kalır, mat kalır, pastel çalar

Gecenin telaşı sabaha doğru

Sabahınki cilvede koşar durur geceye

Dünya öyle muamma bir cevap binden soru

Güç yetmez hayat denen ölümlü bilmeceye

İki omuz üstünde dolanır toplu başlar

Ölümün gerdanında mezardan kolye taşlar

Nişanı ciğerlerde takmış hayata adem

Düğün günü kimbilir ne zaman nasıl başlar

Leylifer